| Ormanda hoşça vakit geçirmekle evlenmek arasında büyük bir fark vardır. | Open Subtitles | هناك إختلاف كبير بين الشخص الصالح للزواجِ والعلاقة المؤقّتة في الأدغال |
| Dinle, tatlım. Erkeğin aşkı ile kadının aşkı arasında büyük fark var. | Open Subtitles | أصغِي يا طفلتي بين حبّ إمرأةِ و حبّ رجلِ هناك إختلاف ضخم |
| Dinle, tatlım. Erkeğin aşkı ile kadının aşkı arasında büyük fark var. | Open Subtitles | أصغِي يا طفلتي بين حبّ إمرأةِ و حبّ رجلِ هناك إختلاف ضخم |
| Sadece cinsiyetimiz farklı ve akraba değiliz. Ayrıca birbirimizden de tahrik oluyoruz. | Open Subtitles | عدا إختلاف بالجنس, ولسنا متعلّقين إظافة إلى أنّنا منجذبان إلى بعضنا البعض. |
| Bendeki iki genomun veya kullanmak istediğimiz bir genomumun yaklaşık olarak 3 milyon farklı noktası olduğunu bulabiliriz. | TED | وسوف نرى في كلا الجينوم الخاص بي او في واحد منهما جينوم ما يقارب 3 ملايين إختلاف عن الأصل |
| Listeye baktığınız zaman bu kitaplar ve benim kitabım arasında neredeyse hiç performans farkı olmadığını görüyorsunuz, | TED | وعندما تنظر إلى القائمة تدرك، تعرف، أداء حكيم، هناك بالكاد أي إختلاف بين هذه الكتب أو خاصتي |
| Aslında pek bir fark yok. | Open Subtitles | ليس ثمّـة إختلاف يمكنكَ أن تراه في الحقيقة |
| Numara yapmakla yalan söylemek arasında büyük bir fark vardır. | Open Subtitles | تعرفين، هناك إختلاف كبير بين الكذب والأفتراء |
| Bir dahakine elimi sıktığında, bir fark göreceğiz. | Open Subtitles | في المرّة القـادمة عندمـا تمسك يدّي، سنرى إختلاف |
| Birkaç tane kaset yürüttüm o kadar. Arada fark var. | Open Subtitles | أنا نهبت بضعة أشرطة تسجيل هناك إختلاف قليل |
| Bir aldatma olayını bilmek ile boğazına tıkanmış aşk mektupları bulmak arasında büyük bir fark vardır. | Open Subtitles | هُناك إختلاف كبير بين معرفة وجود ،علاقة غرامية غير شرعية . و أن يكون لديك خطابات حب مخفية |
| Yüksek tansiyonun iki çeşidi arasında fark vardır. | Open Subtitles | بص هناك إختلاف بين الإثنان مِنْ أنواعِ إرتفاع ضغط الدمِ. |
| Arada büyük fark var. Ultrason kullanıyor. | Open Subtitles | ثمة إختلاف كبير، تستعمل الأشعة فوق السمعية |
| Kendini savunmakla, ölüleri canlandırmak arasında büyük fark vardır. | Open Subtitles | هناك إختلاف كبير بين النظرات السيئة وترفع الموتى. |
| Daha ne kadar ondan farklı düşünebiliriz insan olarak değerini görmezlikten gelebiliriz bizden ayrılırken tek amacı bizi bir araya getirmekti. | Open Subtitles | مهما ً كان إحتمالية وجود ...إختلاف فى الرأى معه ،أو حتى إختلفنا عليه .. و قيمته كرجل ... دع رحيله عنا |
| Sadece bir tek kelime farklı. | Open Subtitles | أعطونا السجون الخاصة انه فقط إختلاف في كلمة واحدة |
| Ve farklı yüzdelere nasıl ihtiyaç duyduğumuz... arasında fark var. | Open Subtitles | وهناك إختلاف بينك أنت وأنا إحتاجْ نِسَب مئويةَ مختلفةَ. |
| Ayaklanma başladığında en ufak bir görüş farkı yoktu. | Open Subtitles | حينما بدأ تمرد الجبهة، ما كان هناك إختلاف مطلقاً |
| Sadece bulamıyorum. Bir farklılık var. | Open Subtitles | لم أفقده أنا فقط لا أستطيع إيجاده هناك إختلاف |
| Onları beslemeye, sıcak tutmaya çalıştık ama hiçbir değişiklik olmuyor. | Open Subtitles | حاولنا إطعامهم وإبقائهم دافئين لكن لايبدو انهُ هناكَ اي إختلاف |
| Gökyüzündeki yıldızın bir gözden diğerine ıraklık açısı değişimi elbette çok küçük. | Open Subtitles | الآن، إختلاف المنظر يحول نجمة في السماء من عين واحدة إلى أخرى بالطّبع بشكل صغير وغير ملحوظ، |
| Yaş farkımız olsa da, kalbim böyle atıyor. Evet, sanırım. | Open Subtitles | هل هو إختلاف العمر بيننا الذي يمنع قلبك من أن يخفق |
| Bence melodideki farklılığı dinlersen çok yardımı olur. Doğru ya! | Open Subtitles | أعتقد بأنه من الجيد أن تستمع إلى كيفية إختلاف الأصوات |
| Bektaşiüzümü kekiyle ilgili bir anlaşmazlık çıktı da. | Open Subtitles | كان هناك إختلاف رأي تَعَلُّق بفطيرة عِنَبِ الثَّعلَبِ. |
| Hiçbir koşul altında ışık hızında bir değişim olamazdı. | Open Subtitles | بغض النظر عن الظروف لابد ألا يكون هناك إختلاف في سرعة الضوء |
| - Afedersiniz, efendim. - Sadece bir fikir ayrılığı yaşadık. | Open Subtitles | - .أسف ، سيدي ,أنه فقط إختلاف في الرأي - |