Aslında, masanın sonundaki dostlarımız için... ilaç daha çok işe yarayabilir. | Open Subtitles | اظن ان العقار سيعمل بصورة جيدة علي اصدقائنا في نهاية الطاولة |
Eğer bir alıcı, belirli bir ilaç ya da iç sıvısı tarafından uzun süre ağır bombardımana tutulursa, bayağı çekip kısalacaktır. | Open Subtitles | إذا أخذنا مستقبلاً محدداً لنوع محدد من العقار أو السائل الداخلي و عرضناه للقصف بشكل مكثف لمدة طويلة فإنه فعلياً سيتقلص |
Ve gece 4'de ev sahibini kaldırıp bir sürü hikaye uydurmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | لذا في الـ4 صباحا، كان علي أن أوقظ صاحبة العقار وأغني لها وأرقص |
Yapmaya çalıştığım şey, hayatını adadığı bir ilacı kaynakları onu tamamlamak için yeterli olan bir şirketin ellerine bırakmak. | Open Subtitles | ما أرغب بفعله هو وضع العقار الّذي كرّس حياته من أجله في أيدي الشّركة الّتي تملك مصادر كافية لإنهائه |
Ama botlarını öyle bağlayıp da dün NZT'ye erişimi olan pek insan yok. | Open Subtitles | إنما ليس ثمّة كثيرون يربطون أحذيتهم هكذا وكانوا على مَقرُبة من العقار أمسِ. |
Sonunda onun, söz konusu ilacın adının bir parçası olduğunu anladım. | Open Subtitles | ثم أدركت أخيراً أنه كان جزء من أسم العقار الذى وجدوه |
Hayır. Hayır. emlak işini, tekrar emlak işine dönmek için bırakmadım. | Open Subtitles | لا, لا, انا لم اترك العقار لكي اعود اليه |
Terapistim bana geleceği görüşümün hatırlayamadığım kısımlarını hatırlamam için bana ilaç verdi. | Open Subtitles | أعطتني معالجتي هذا العقار لأحرر الأجزاء من لمحتي التي لم أستطع تذكرها |
Az bir miktar ceza olacaktır ama ilaç satışta kalacaktır. | Open Subtitles | ستكون دفعه صغيره لكنك ربما ستسطيع ابقاء العقار في الاسواق |
Hepimiz o ilaç meselesinin peşindeydik ama benim deneyin içinden birine ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | جميعنا مشتركون في ذلك العقار. ولكنّي أردتُ أن أجد شخصًا يعمل على التجربة. |
Neler çektiğimi tahmin edemezsiniz. Komşular, ev sahibi, içkiler, anahtar.. | Open Subtitles | أنت لا تعلم مدى مشاكلي مع الجيران، وصاحبة العقار والمفتاح |
Bu arada, bütün gün o tembel ev sahibimize ulaşamadım. | Open Subtitles | بالمناسبة , لم أستطع الوصول إلى مالك العقار طوال اليوم |
Sevmediğin bir kızla birlikte yaşayabilmek için düzenli olarak ev kredisi ödüyorsun. | Open Subtitles | من أجل دفع رهن العقار ..وللعيش ايضًا من فتاة لم تقم حتى |
gerçekten değersiz bir şeyle de karşılaştırarak saptırabilirsiniz. Rakip ilacı çok düşük dozda verirsiniz, | TED | عن طريق مقارنة العقار الجديد بعقار آخر فعلاً سيء. ومن ثم يمكن إعطاء جرعات قليلة جداً من العقار المنافس |
bir ilacı bu kadar yüksek dozda uygulayacak olursanız, yan etkileri çok olacaktır, böylece yeni ilacınız daha iyi görünecektir. | TED | أى أنه إذا أعطيت مريض جرعة دواء مرتفعة، سوف يؤدي لأعراض جانبية أعلى وعليه سيبدو العقار الجديد أفضل. |
Ama botlarını öyle bağlayıp da dün NZT'ye erişimi olan pek insan yok. | Open Subtitles | إنما ليس الكثيرون يربطون أحذيتهم هكذا ممّن كانوا على مَقرُبة من العقار أمسِ. |
Biz de ilacın üretilmesini bekliyoruz. Seri üretimden sonra size verebiliriz. Üzgünüm. | Open Subtitles | ،نحن في إنتظار بدء إنتاج العقار أيضاً يمكننا تزوديكم بالجدول الزمني، المعذره |
emlak işinde zaman zor. | Open Subtitles | نعم انها اوقات عصيبة لسوق العقار هذه الايام هاه ؟ |
Sonra hatırladığım tek şey; 100 kilometre ötede, battaniyeye sarılmış vaziyette uyuşturucu kafasından kurtulmaya çalışırken polis atına kürekle dalmaktan suçlanmam. | Open Subtitles | عندما استيقظت تبيّنت أنني على بعد 70 ميل عاري ومغطّى بلحاف أتعاطى العقار ووجهت لي التهم بأنني هاجمت حصان ضابط بمجرفة |
Charlotte gayrimenkul yatırımcılarından biri. 20 milyon kronu o ödedi. | Open Subtitles | هذه واحدة من ملاك العقار لقد دفعت 20 مليون |
Bu mülk başkalarına değil de oğluma miras kalacak dul eşim ve diğer çocuklarım da geçimlerini sağlamış olacaklardı. | Open Subtitles | كان للابن بان يرث العقار. ولن نخسر اي جزء منه. وكان له ان يوفر كل شي لارملتي وبقية اطفالي. |
Birbirinizi bir zamanlar sevdiyseniz ve ikiniz de bu iksiri alirsaniz birbirinizi tekrar seveceksiniz. | Open Subtitles | لذا اذا كنتم احببتوا بعضا واخذ كلا منكم من هذا العقار سوف تحبوا بعضكم ثانيةً |
Lütfen dikkatlice dinleyin. Bu hap farelerde zehirli bir etki göstermedi insanlarda da muhtemelen göstermeyecektir. | Open Subtitles | من فضلكم، إستمعوا جيداً هذا العقار لم يثبت بأنه سام على الجرذان |
Anahtarınız. Sadece mülkü teftiş etmek için bendeydi. | Open Subtitles | عُذراً، مفتاحك، حصلت عليه فقط لأتأكّد من العقار |
Hangisinin işe yaradığını anlamak için ilaçları test ettiğimiz şekilde yapıldı. | TED | بنفس الكيفية التى نختبر بها العقاقير لنرى ما العقار النافع من بينها. |
Bu ilaca 300.000 dolar yatırdım. | Open Subtitles | وضعت 300,000 دولار في هذا العقار لقد حصلت على فترة هدوئي |
Şaşırtıcı olan şu, başka bir şirket doğru bir klinik deneyi yaptı, hastaların yarısına placebo, diper yarısına da ilaçtan verdiler. | TED | الأمر الرائع أن شركة أخرى قامت بالتجربة العلمية على النحو الصحيح حيث اعطوا نصف المرضى العقار و النصف الآخر دواء وهمي |