- Hayır, sağ ol Sandy. Doydum. Bu yağmurda çıkamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك العودة فى ذلك المطر هل تريد أن تغرق؟ |
Sanıyorum bu tümüyle yağmurda ne kadar iyi olduğuna bağlı. | Open Subtitles | أفترض أن كل هذا يعتمد على مدى براعتك تحت المطر. |
Sizin kullandığınız kadar büyük değil ama bizi yağmurdan koruyor. | Open Subtitles | أعرف أنه ليس بجودة بيتك الكبير لكنّه سيحمينا من المطر |
yağmurun yerini alan başka bir şeyin olduğu gayet açıktır. | Open Subtitles | منالواضح، أنه يجب أن يتواجد شئ أخر يحل محل المطر. |
yağmur ayinini ben yapsaydım yağmuru getiren kişi ben olurdum. | Open Subtitles | إذا ماقمت بتأدية طقس المطر، سأكونُ الشخص الذي يُهطلُ المطر. |
Örneğin, mısırı ekerken, çiftçilerin bitki için iki gün yağmura ihtiyacı duyarsınız, daha sonra uygun filizlenmesi için iki haftada bir yağmura ihtiyacınız olur. | TED | مثلًا، لزراعة الذرة، أنت بحاجة ليومين من المطر ليزرع الفلاح ثم تحتاج للمطر مرة كل أسبوعين لينمو المحصول بشكل صحيح |
Çok kısa bir süre içinde 18 cm yağmur yağdı | TED | 7 بوصات من المطر تساقطات على مدى فترة قصيرة للغاية. |
Ve o gün deniz fenerinin dışındaki yolun sonuna kadar yağmurda yürüdüm. | Open Subtitles | اوه لا وفي ذلك اليوم مشيت إلى ان وصلت المناره في المطر |
DD: Bu "yağmurda sallanmak" dediğim şey. | TED | دال دوتري : هذا ما ادعوه التأرجح تحت المطر |
Bazı insanlar uzun kuyruklarda beklemeyi sevmezler, Belki gece boyunca, hatta yağmurda bile. | TED | بعض الناس لا يحب الإنتظار في الصفوف الطويلة، ربما في وقت متأخر من الليل، وحتى في المطر. |
yağmur geldiğinde, hassas duvarlarımızı yağmurdan korumak için acele ediyoruz. | TED | عندما يأتي المطر نسرع لنغطي جدراننا الهشة ضد المطر |
Ancak her yıl, yağmurdan dolayı sel problemimiz var. | TED | لكن كل سنة، لدينا مشاكل فيضانات بسبب المطر. |
Bir saçak altından diğerine koştum. yağmurdan kaçmaya çalıştım. | Open Subtitles | أدخل واخرج الى الطرقات محاولة الابتعاد عن المطر |
Ne önemi var yolunda yağmurun yağmasının ve yağmur damlaları pıt pıt düşse. | Open Subtitles | ماذا يهم إذا كان المطر يأتي في طريقك وقطرات المطر طقطق على طول؟ |
Bu sağnağa özel kameralarla bakınca, yağmurun şaşırtıcı hikayesini ortaya çıkarıyor. | Open Subtitles | معاينة هذا الإنهمار بآلات تصوير متخصصة يُفصح عن قصة المطر المفاجئة. |
Bu türlerin en iri bireyleri, yani türün en dayanıklıları, Kaliforniya'nın kuzey sahillerinde bulunur. yağmurun en yoğun olduğu bölgede... | TED | أكبر مثيلاتها من هذا النوع، المدرعات البحرية من نوعها، تعيش فقط في الساحل الشمالي لكاليفورنيا، حيث يكون المطر كثيفا بالفعل. |
Brezilya’da yağmuru oluşturan buharlaşmanın neredeyse % 70’i ormanlardan sağlanır. | TED | في البرازيل, حوالي 70 بالمئة من التبخر يؤدي لنزول المطر يأتي من الغابة. |
Yani bulutların toplanabildiği serin bir yer yaratıyorsunuz ve yağmuru başlatacak ağaçlarınız var. | TED | لذا ننشأ منطقة معتدلة حيث تتراكم السحب، ولديكم الأشجار لبدء المطر. |
Kar, dolu ve sulusepkeni tipiyi, fırtınayı rüzgar ve yağmuru dağların tepesini, düzlükleri çakıp duran şimşekleri ve göğün gürlemesini aşar gider hep güvenilir, hep doğru hiçbir şey durduramaz onu. | Open Subtitles | خلال الثلج ومطر ثلجى وبرد خلال العاصفة الثلجية خلال العاصفة خلال الريح وخلال المطر |
Afrika hakkında hatırlanacak bir diğer şey de tarımlarının çoğunluğunun yağmura dayanmakta olduğu. | TED | و الشيء الآخر الذي يجب أن نتذكر عن أفريقيا هو أن أكثر زراعتهم تعتمد على المطر. |
ve karın aksine yağmur buzu eritir ve buzullarımızın sağlığına zarar verir. | TED | وعلى عكس تساقط الثلج، تساقط المطر يذوب الثلج. والذي يضر بصحة الجليد. |
Bir yıllıkların stratejisi sadece yağmurlu mevsimde büyümek. | TED | إن استراتيجية الحوليات السنوية، هي النموفقط في مواسم المطر. |
Çocuklarla Singin' in the Rain söylemek, ne kadar harika olduğunu göstermek için ölüyorum ama demode olduğunu inanıyorlar. | Open Subtitles | لقد كنت اتحرّق شوقاً لآداء "الغناء في المطر" مع الطلاب , لأريهم كم هي رائعة لكنهم مقتنعين أنها قديمة |
Geriye kemiklerinden başka bir şey kalmayana kadar çürüyen teninin üzerine yağmurlar yağacak. | Open Subtitles | المطر سوف يسقط على جثتك المُتعفنة حتي لا يتبقي شيء منك سوى العظام. |
Ama bu yağmurla, bu şehirde kısa bir süre kalıyorum. | Open Subtitles | لكن مع هذا المطر, سأبقى في هذه المدينة لبعض الوقت. |
hava açıldı, yağmur durdu ve kalp atışlarımız, etrafımızdaki korkunç denizler en güzel mehtaplı dağlara dönüştü. | TED | أصبحت السماء صافية وتوقف المطر ومعه نبضات قلوبنا، تحول البحر الهائج من حولنا إلى أجمل ليلة جبلية مقمرة. |
Ayıların derileri kalındır ve yoğun yağış onları pek etkilemişe benzemiyor. | Open Subtitles | لدى الدببة فراء سميك ويبدو أن المطر الغزير لا يزعجهم مطلقاً |
Şu erozyon sorunu var ve asit yağmurları sığırları öldürüyor. | Open Subtitles | لدينا مشكلة التربة الفوقيّة تلك، و المطر الحمضي يقتل الماشية |