| Solunuzdaki temiz mercan kayalığı ve sağınızdakiyse çok yoğun bir balık yetiştirme çalışmasının yapıldığı neredeyse ölü mercan kayalığı. | TED | على اليسار، شعاب مرجانية نظيفة، وعلى اليمين شعاب مرجانية تقريباً ميته لديها زراعة سمكية مكثفة تعمل في المياه هناك. |
| -- Bu çalışmada görüldüğü üzere başarım puanları neredeyse ikiye katlanıyor. | TED | مثلاً، يمكننا رؤية أن درجة الإنجاز تتضاعف تقريباً في تجربة محددة. |
| Kuzey Kore ve Güney Kore arasındaki sınırı geçmek neredeyse imkansızdı. | TED | من المستحيل تقريباً أن يعبروا الحدود بين كوريا الشمالية وكوريا الجنوبية |
| neredeyse, doğası gereği bu, insan tarihinde gerçekleşen en kötü şey. | TED | تقريباً بالتعريف، هذا أسوأ شيء يمكن أن يحصل في تاريخ البشرية. |
| Kadınların neredeyse yarısı, sessizce, bir tür cinsel işlev bozukluğu yaşıyor. | TED | كما أن نصف النساء تقريباً يعانون من أحد اضطرابات الوظيفة الجنسيّة. |
| Güney yarım küredeki neredeyse her ülkede bir kasaba büyüklüğünde gecekondular var. | TED | تقريباً كل مدينة بالنصف الجنوبي من العالم تمتلك أحياء فقيرة بحجم مقاطعة. |
| Aşırı buharlaşma nedeniyle, deniz suyundan daha tuzludur ve neredeyse hayat yok. | TED | إنها أكثر ملوحة من مياه البحر بسبب التبخر الشديد، وبلا حياة تقريباً. |
| Ve bu saatlik talebi neredeyse tüm sene boyunca karşılayabilirsiniz. | TED | ويمكنك مطابقة هذه الطلبيات ، ساعة بساعة، طوال السنة تقريباً. |
| neredeyse 30 yıldır devlet hapishanesinde, aşağı yukarı bir kaç kez dışarıda. | Open Subtitles | هذا تقريباً 30 سنة في رعاية الحكوممة تقريباً بعض الإحازات في الخارج |
| Çocukları almak için neredeyse bir saatin var. Sorun ne? | Open Subtitles | كان لديك ساعة تقريباً لكي تخرجي مع الطفل ما الأمر؟ |
| Çocukları almak için neredeyse bir saatin var. Sorun ne? | Open Subtitles | كان لديك ساعة تقريباً لكي تخرجي مع الطفل ما الأمر؟ |
| - Bir şey yok... neredeyse tüm paramızı kaybettik, o kadar! | Open Subtitles | لا شيء يحّدُث، فقطّ خسِرّنا تقريباً جميع الأموال التي كانت بحوزتِنا |
| O kadar uzun zaman geçti ki, neredeyse hiçbirini hatırlamıyorum. | Open Subtitles | لقد كان منذ زمن طويل. أنا لا أستطيع تذكرهم تقريباً. |
| neredeyse hepsi çantada keklikti. hemen teslim oluyorlardı. sorun yoktu. | Open Subtitles | تقريباً جميعهم كان تابعاً لجيمي كانوا يستسلمون ببساطة، بلا مشاكل |
| O miktarda parayi neredeyse her gün bir kisiden digerine aktararak kazaniyordum. | Open Subtitles | كنت أجني هذا المال كل يوم تقريباً عن طريق وسيط أو آخر |
| Carmen kasırgası dün buradan geçti ve yolundaki neredeyse her şeyi yok etti. | Open Subtitles | لقد مر الأعصار كارمن من هنا أمس حطم كل شيء فى طريقه تقريباً |
| Bu koyda beş kilo kadar çeken... bir alabalık yaşıyor. | Open Subtitles | هنالك سمك السلمون في هذه المنطقة وزنه تقريباً 10 باوندات |
| Dün gece onunla birlikte oldum sayılır o yüzden şimdi etkimden kurtulamıyor. | Open Subtitles | لقد ضاجعتها تقريباً الليلةَ الماضية وها هي الآن تعود طالبةً الركوبَ مجدّداً |
| Bir keresinde Teddy'nin kulağını sobaya yapıştırmış, az kalsın yakıyormuş. | Open Subtitles | في إحدى المرات وضع أذن تيدي فوق الموقد وأحرقها تقريباً |
| Ayda bir kere falan mı? Tabiî ki bu durum değişebilir. | Open Subtitles | تقريباً مرة كل شهرين أو ما شابه ولكن قد يتغير الوضع |
| Bu Danimarka kültüründen bir fragmanın Çin kültürüne entegre edilmesi gibi. | TED | والتي تقريباً تمثل جزءاً من الثقافة الدنماركية أدمجت في الثقافة الصينية |
| Bu yaklaşık 0.75, yani 1'den küçük -- ve buna alt doğrusal diyoruz. | TED | انها ثلاثة أرباع تقريباً وبالتالي هي أقل من واحد ونطلق عليها خط فرعي |
| Bir 10 yıllık dönem içinde, yarım milyona yakın kurt katledildi. | TED | في مرحلة واحد استمرت لعشرة سنوات، نصف مليون ثعلب تقريباً ذبح. |
| hemen hemen her yıl bu korkunç toprak kaymalarını yaşıyoruz. | TED | تقريباً كل عام لدينا هذه الانزلاقات الارضية والتي تعتبر مرعبة |
| Şey, bu nerdeyse bir motosiklet... ve ben motosikletlere bayılırım. | Open Subtitles | حقاً؟ إنها تقريباً دراجة نارية، و أنا أحب الدراجات النارية. |
| kabaca bu şekilde pozitif sonuç verenlerden 36'da bir ihtimal mevcut. | Open Subtitles | تقريباً واحد من كل 36 ظهور للمرض بهذه الصورة يكون إيجابياً. |