"جالسة" - Traduction Arabe en Turc

    • oturuyor
        
    • otururken
        
    • oturup
        
    • oturuyorum
        
    • oturuyorsun
        
    • oturuyordum
        
    • oturan
        
    • oturduğunu
        
    • oturarak
        
    • oturduğumu
        
    • duruyor
        
    • oturdum
        
    • oturacak
        
    • oturmak
        
    • başında
        
    Ama bu özelliğinden yararlanmak için benim koltuğumda oturuyor olman gerekir. Open Subtitles و لكن لكي تستفيدي منها يجب أن تكوني جالسة في مقعدي
    Sizin gibi güzel bir bayan burada yalnız oturuyor olamaz. Open Subtitles فتاه جميلة مثلك لا يمكن ان تكون جالسة هنا وحيدة.
    Ve orada otururken, onun odasında, onu izlerken, onu bir televizyon ekranından izlemiyorsunuz, onu bir pencereden izlemiyorsunuz, orada onunla oturuyorsunuz. TED وعندما تراها جالسة هكذا في غرفتها، أنت لا تراها ضمن شاشة التلفاز لا تراها من خلال نافذة، أنت تجلس معها حقيقة
    Burada oturup kendime, üzgün olmanın ne kadar aptalca olduğunu, söylüyordum. Open Subtitles لقد كنت جالسة هنا أخبر نفسي بمدى سخافة شدة حزني عليه
    ve ben penceresiz bir ofis odasında oturuyorum. Bağımsız Danışmanın Oda'sında uğultulu floresan ışıklar altında TED كنت جالسة في غرفة مكتب خالية من النوافذ داخل مكتب المستشار المستقل تحت طنين أضواء الفلورسنت.
    Şey, Sufi... on yıI sonra karşımda oturuyorsun... yanımdasın... ama senin varlığını hissedemiyorum. Open Subtitles بعد عشر سنوات أنت جالسة أمامي و قريبة منى و لا أشعر بوجودك
    Son günlerinden birinde, yanında oturuyordum, bana baktı ve açıkça dedi ki: Open Subtitles في أحد آخر أيامها، وعندما كنت جالسة بجانبها. نظرت لي وقالت بوضوح:
    - Şu önümüzde oturan kız... Open Subtitles تلك البنت الكبيرة التى كانت جالسة أمامنا
    Etrafı tanımadığı insanlarla çevrili, bir odada oturuyor ve, mutfak için renk kataloglarını inceliyor. Open Subtitles إنها جالسة فى غرفة و محاطة بأناس لا تعرفهم تتصفح فهرسا لانواع طلاء المطابخ
    Eminim Julia geldiğiniz için çok sevinecektir. Hemen şurada oturuyor. - Meşgul gibi. Open Subtitles لا جيل ستحب ان تعلم بوجودك انها جالسة هناك
    Tek söyleyebileceğim şey, eğer o olmasaydı, şu an burada oturuyor olmazdım. Open Subtitles يمكنني القول إنه لو لا جهوده لما كنت جالسة معكم الآن
    O sandelyede otururken üzerimde o vardı ve eldivenleri takmıştım, Open Subtitles لقد كنت ارتديه والقفازات عندما كنت جالسة على هذا الكرسى
    Acıları yutuyordum, burada otururken ve onları izlerken. TED كنت اتجرع المرارة, جالسة هاهنا وحيدة اراقبهم
    her şey nehir kenarında Dinah ile otururken başladı. Open Subtitles لقد بدأ كل شيء بينما كنت جالسة على ضفة النهر مع دينا
    Burada oturup kendime, üzgün olmanın... ne kadar aptalca olduğunu, söylüyordum. Open Subtitles لقد كنت جالسة هنا أخبر نفسي بمدى سخافة شدة حزني عليه
    Bir kaç telefon etti, ben de öyle oturup susmasını bekledim. Open Subtitles لقد قام باجراء بعض المكالمات وانا كنت جالسة هناك انتظره يصمت
    Annen burada oturup bu kadar şeker yediğini biliyor mu? Open Subtitles هل تعلم والدتك أنك جالسة هنا ؟ تأكلين السكريات ؟
    Selam, bir gazete aldım, pencerenin yanında oturuyorum ve Phil'in vuruşu neden kaçırdığını okuyorum. Open Subtitles مرحبا, أنا في المقهى , جالسة بجانب النافذة وقد قرأت للتو عن سبب تغيب فيل عن المحكمة
    Biliyorsun, dört saattir parkta oturuyorum. Open Subtitles أتعلم ماذا ؟ لقد بقيت جالسة في الخارج عند الموقف حوالي الأربع ساعات
    Sen mutlu şekilde burada oturuyorsun ama çocuk evinde sefil bir halde ağlıyor. Open Subtitles أنتي جالسة هنا, سعيدة و هو في المنزل حزين في حالة يرثى لها.
    Kızlarımla oturuyordum ve Joy şöyle dedi, ''Lanet olsun, keşke beni rahat bıraksa, TED كنت جالسة مع فتياتي، و قالت جوي، يا الله ، يا ليته يتركني لحالي.
    Bütün bağırsakları, geriye zürafa derili döşemede oturan boş bir kabuk bırakarak dışarı çıktı. Open Subtitles لقد تناثرت أشلائه بالكامل تاركةً خلفه قشرة فارغة جالسة هناك على المقعد ذو لون الزرافة
    Venüs çikletinin üstünde oturduğunu fark ettim, ben de aldım. Open Subtitles وثم لاحظت أنها جالسة على الحلوى النادرة .. لذا أخذتها منها
    Sadece bunu yaparak arşivde saatlerimi harcadım -- kocamın bir aziz olduğuna dair başka bir neden. Washington arşivlerinde zaman harcadım, sadece orada oturarak, bu gibi şeylere bakarak. Artık arşivlere çevrimiçi ulaşılabilir, TED وفقط فعل هذا، إمضاء الوقت بحثا في الأرشيف .. .. سبب آخر يجعل من زوجي قديسا .. أمضيت وقتا في أرشيف مدينة واشنطون، جالسة هناك، باحثة عن هذه الوثائق. هي الآن على الإنترنت،
    - Ne demek istiyorsun, çocuklarım sarhoş olurken benim öylece oturduğumu mu? Open Subtitles - ما الذي تقولينه , -أني كنت جالسة هكذا و أبنائي يثملون؟
    Bir dakika, tüm o vegan yiyecekler korumasız bir şekilde... öğretmenler odasında duruyor. Open Subtitles مهلًا، كل تلك المخبوزات النباتية جالسة هناك وحسب غير محمية في استراحة المعلمين.
    Hedefimi hayal ederek bahçede onun içinde saatlerce oturdum. TED قضيت ساعاتً جالسة بداخله في الحديقة أحلم بهدفي.
    Peki ne yapacaksın, hepimiz yanana kadar burada oturacak mısın? Open Subtitles ماذا ستفعلين إذن، ستظلين جالسة حتىنحترق؟
    Ben sadece burada ve çok korkmuş oturmak. Open Subtitles لقد كنتُ جالسة هُنا، وحسبتُ إنني كنتُ أمسك شيئاً وسقط مني لكن
    Kuyunun başında aynı böyle dikilirken birden, yarı delirmiş vaziyette sen beliriverdin. Open Subtitles أني كنت جالسة مثل ذلك وأنت ظهرت من العدم فى حالة هزيان

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus