Sicilimde tek bir hata olmasını göze alamam. Bir gün general olacağım. | Open Subtitles | لا أستطيع تحمل حدوث أي أخطاء في سجلي سأصبح جنرال يوما ما |
- Gaz mı? Ülkenin bu tarafında gaz saldırısı olacağını hiç sanmam, hayatım. | Open Subtitles | لا أظن أنه سـيحدث هجوم بالغاز على هذه القرية ولا يمكن حدوث هذا |
Bak, herhangi bir şey olmadan önce uğraşmamız gereken bir sürü şey var. | Open Subtitles | .هناك الكثير من الأمور التي لابد أن نخوض بها قبل حدوث أي شيء |
Yaptıkları otopsi sayesinde, sekiz yaranın iki kurşunun marifeti olduğunu teyit ettik. | Open Subtitles | لذا خلال تشريح الجثة أرجعوا ببساطة حدوث ثمانية جروح إلى فعل رصاصتين |
Bir şey olması ihtimaline karşı senin burada olmanı istiyorum. | Open Subtitles | كلا، في حالة حدوث أي شيء فأحتاج إلى تواجدكِ هنا |
Ve eğer ona bir şey olursa bunu okuyup... sana vermemi istedi. | Open Subtitles | وتعليماته كانت أنه فى حالة حدوث شىء له فعلى قرائته واعطائه لك |
Evet ve bunun rastlantısal şekilde olma ihtimali % 0.1'den daha az. | Open Subtitles | نعم. و احتمال حدوث ذلك عشوائيّاً أقلّ من عُشر واحدٍ في المائة. |
Beyin tümörlerinin büyümesinin, psişik yeteneklerin gelişimiyle bağlantılı olduğu keşfedildi. | Open Subtitles | نمو الأورام الدماغية له ربط بالمخبرون عنهم حدوث القدرة الروحية. |
Hiçbirimiz böyle olmasını istememiştik ama onunla süper bir akşam geçirdik. | Open Subtitles | لم يرغب أحد منّا حدوث ذلك لكن.. قضينا ليلة ممتعة معها |
Hiçbirimiz böyle olmasını istememiştik ama onunla süper bir akşam geçirdik. | Open Subtitles | لم يرغب أحد منّا حدوث ذلك لكن.. قضينا ليلة ممتعة معها |
- Umarım karaya oturur demiştin. Bunun olmasını sen istedin. | Open Subtitles | قلت أنك تتمنى أن يقبض عليه لقد أردت حدوث ذلك |
O peş para etmez kızla görüşmeye karar verdiğinde bunun olacağını anlamalıydın. | Open Subtitles | حينما تقابل فتاة من طبقة دنيئة هكذا، يجب أن تتقوم حدوث هذا |
Duracağı yerleri bilirsem, soygunun ne zaman olacağını tahmin edebilirim. | Open Subtitles | إن علمتُ أماكن الاِلتقاط، بإمكاني تضييق اِحتملات مكان حدوث السّرقة. |
Peki, bir şeyler olmadan önce, ...ne kadar zamanımız var sence? | Open Subtitles | حسنا، كم من الوقت تعتقد أننا قد نحصل قبل حدوث شيء؟ |
Netflix'le birlikte, süreç ve kaos olmadan nasıl devam edeceğime odaklandım. | TED | ومع نيتفليكس، كنت فائق التركيز على طريقة الإدارة أكثر من سير العملية وعدم حدوث فوضى. |
Sadece, daha bir yıl önce, bu projenin mümkün olduğunu düşünmüyordun... | Open Subtitles | الأمر أنك ، منذ عام تقريبا كنت تعتقدين بإستحالة حدوث ذلك |
Şimdi bunun olması durumunda saatlere ve güveninize ihtiyacım var. | Open Subtitles | الآن من أجل حدوث ذلك أنا بحاجة لأربع ساعات وثقتكم |
Bana birşey olursa diye, herşeyi açıklayan bir video kaydı yaptım. | Open Subtitles | ،في حالة حدوث أي مكروه لي سجلتُ شريطاُ يوضّح كل شيء |
Şimdiyse bunun gelecekte olma ihtimalini görmezden gelemeyiz. | TED | واليوم، لا يمكننا أن نستبعد احتمالية حدوث ذلك مستقبلاً. |
Meteor yağmurunun olduğu gün, burada artık hiçbir şeyin normal olmayacağını anladım. | Open Subtitles | حسناً أدركت يوم حدوث وابل النيازك أن الأمور لن ترجع لطبيعتها أبداً |
Bu olay yaşanalı 780.000 yıl oldu. | TED | لقد مرت 780,000 سنة منذ حدوث ذلك اخر مرة. |
Biz dönene kadar dükkan sahibinin yanında güvende olur diye bıraktım. | Open Subtitles | لقد تركتها مع صاحب المحل في حالة حدوث .أي شيء مجددًا |
- Tüm gezegen yok olabilir. - Bu ihtimal hesaba katıldı. | Open Subtitles | هذا قد يدمر الكوكب كاملا لقد تم دراسة إمكانية حدوث ذلك |
Her ne olursa olsun, görevin yerine getirileceğinden emin ol. | Open Subtitles | في حالة حدوث أيّ شيء مُحتمل، تأكد من إكمال المهمة |
Ama ben gittikten sonra ve bir sonraki olay olduğunda... belki bu kez birisi öldüğünde, suçlayacak kimsen olmaz. | Open Subtitles | لكن بعدَ رَحيلي و حدوث الخطأ التالي و رُبما يموتُ أحدهُم عِندها فلَن يتبقى لكَ مَن تلومُه يا غارفي |
Normalde bunlar olduğunda, para toplanması için uluslararası çağrıda bulunulur. | TED | عادة عند حدوث ذلك ينتظرون منظمة الإغاثة العالمية لجمع المال |