"حسن" - Traduction Arabe en Turc

• Tamam
• Pekala
• Hassan
• Hasan
• güzel
• Şey
• Tamamdır
• Neyse
• zaman
• peki
• iyi
• Pekâlâ

"Tamam laboratuvar faresi kadını vur yoksa ben her ikinizi vuracağım
حسن يا فأر التجارب ، إذا لم تصبها سوف أقتل كليكما

- Sağol. Tamam, buraya kadar. Bu aileden istifa ediyorum.
حسن ، هكذا الأمر ، أنا أستقيل من هذه العائلة

Çalışmaya devam et. İhtiyacın olan her şeyi getireceğim, Tamam mı?
إستمر بالعمل سوف أوفر لك أى شئ تحتاجه ، حسن ؟

Pekala, kim iyi eğitimli Bay "ben on eyalet unuttum"?
حَسناً، الذي حسن التعليم الآن، نَسى السّيدُ إل الولايات عشَر؟

Sloane, Hassan'ın ölmesini istiyor olabilir ama CIA onu canlı istiyor.
ربما يريد سلونى حسن ميت لكن وكالة المخابرات المركزية تريده حيا.

- Evet Kazım, Moğollara karşı ihanet ettiğin dostun Hasan'ın oğlu.
نعم ، يا قاسم أنا ابن حسن الصديق الذي بعته للمغول

Bir grup genç gelmiş olmalı. Kahkaha sesi duymak, güzel bir değişiklik oldu.
مجموعة من الأطفال وصلوا للتو إنه لأمر حسن أن تسمع ضحكة للشعور بالتغيير

Tamam. Aramızda bir anlaşma yapalım. On bine ne dersin?
حسن ، لنحسم الأمر بيننا ماذا تعني لك 10 جراند؟

Tamam, Tamam. Tekrar söylüyorum, teknik olarak annenle seks yapmış sayılmam.
حسن ، حسن مرة أخرى ، لم أضاجع أمك بشكل فعلي

Tamam, sanırım artık hepimiz buranın bir cenaze evi olduğunu biliyoruz çocuklar.
حسن, الآن جميعنا يعلم أنّ هذا كان بيت الجنازات. ليس بالأمر الكبير.

Bak, yemin ederim ki arkadaşınla hiçbir ilgim yok, Tamam mı?
اسمعي, اقسم بالله لا شأن لي مع ضياع صديقتك, حسن ؟

Tamam, o gece pek de ensesi ince tipler değildik.
حسن ، ربما تلك الليلة لم نكن قطط بدينة بالكامل

Tamam, işin o kısmı kötü değildi, ama aslında paraya ihtiyacım var.
حسن ، لم أكره تلك الناحية من العمل لكني أردت النقود حقا

Tamam, listede bir malzeme daha kaldı ve tuhaf bir Şey.
حسن بقي غرض واحد أخير في هذه القائمة و هو غريب

Tamam, o zaman bu koşullar altında, fena görünmediğim konusunda anlaşalım.
حسناً، فلنتفق على أني أبدو حسن المظهر في ظل الظروف الحالية

Pekala hanımefendi. Sondaj doğru sonuç verir mi bilmem ama gerçeği öğrenmeye çalışacağım.
حسن يا سيدتي، لا أضمن لك سبراً حقيقياً لكنني سأحاول الوصول إلى الجوهر

Pekala. Bu kadar mama ben Branson'dan dönene kadar yetecektir.
حسن ستكفي كمية طعام الكلاب هذه لحين عودتي من برانسون

Gidip Sheikh Hassan hakkında bir şeyler öğrenebilir miyim bakacağım.
سأذهب و ارى ماذا يمكنني ان اجد عن الشيخ حسن

Hasan sizdeki kitabın eksildiğini, bazı sayfaların kayıp olduğunu söyledi.
حسن قال لى أن نسختك أصبحت قديمة وفقدت بعض الصفحات

Ve bitirmeden önce güzel ve iyi olan herşeyi paramparça edecekler.
و قبل أن ينتهوا سيحطمون كل ما هو جميل و حسن

Toplu cinayeti seçiyorsun ve söyleyeceğin hiçbir Şey mazur gösteremez!
أنت تختار القتل الجماعي ولاشيء مما تقوله يجعل هذا حسن

Şimdi böyle olduk. Her Şey sana uygunsa Tamamdır değil mi?
حسن ، أرى كيف تسير الأمور الآن كل شيء جيد مادام في صالحك

Geri geldin, seni sersem. Neyse ki sana bir silah getirdim.
لقد عدت مجدداً أيها المغفل من حسن حظك أنني جلبت مسدساً

O zaman, tekrar emekleme yerime girmekten başka çarem kalmadı.
حسن إذاً ، أعتقد عليّ حجز نفسي في الفجوة مجدداً

peki, onun arkadaşı olacağım. Ama farkedemediği Şey ise benim bir erkek olduğum.
حسن ، سأكون صديقهـا ، لكن مـا لا تدركه هو أني فتى كذلك

Bu çok iyi. Şİmdi sorumuz şu, bunların hangisi doğru cevap?
حسن ذلك جيد. السؤال هو ما هي إذن الإجابة الصحيحة ؟

Pekâlâ. Albay'ın kapısını çaldınız ve içeri girdiniz.
حسن, لقد نقرت على باب الكولونيل ثم دخلت ؟