Bir araştırmada, kadın kodlayıcılar benim gibi cinsiyetlerini gizlediklerinde kodlarının erkeklere oranla yüzde dört daha fazla kabul edildiği bulunmuş. | TED | ووجدت دراسة أخرى أنه عندما أخفت نساء مبرمجات جنسهن على منصة، مثلي، تم قبول برمجتهن أكثر من الرجال بأربعة بالمائة. |
Ama insanlığın ortak öncülünü kabul etmeliyiz aksi takdirde; ormandaki hayvanlar gibi oluruz. | Open Subtitles | ولكن عليك قبول فرضية الإنسانية المشتركة، خلاف ذلك ستكون في الغابة مع الحيوانات. |
Ölümü kabullenmek demek fiziksel varlıklar olduğumuzu ve çevresel zehirler hakkındaki araştırmaların teyid ettiği gibi çevreye yakından bağlı olduğumuzu kabul etmektir. | TED | إن قبول الموت يعني قبول أننا كائنات طبيعية تلك التي ترتبط ارتباطا وثيقا بالبيئة، كما أكد ذلك البحث عن السموم البيئية. |
Ve beni geri aldığın için teşekkürler özellikle geri almak istemediğin halde. | Open Subtitles | وشكراً لكِ على قبول عودتي خصوصاً وأنا أعرف بأنّ لم تحبّذي ذلك |
Fakat, Elric Kardeşleri aramayı terketmiş olmanıza göz yumamam. | Open Subtitles | على أي حال, أنا لا أستطيع قبول تركك البحث عن الإخوة إلريك |
Duygularım körelmişti. Kendimde değildim. Ve sen bunu kabullenmeyi reddediyorsun. | Open Subtitles | مُخمد المشاعر، ولم أكُن على طبيعتي وأنتِ رفضتِ قبول ذلك |
Üniversite giriş sınavına beraber katılmıştık. | Open Subtitles | لقد قدمنا امتحان قبول الجامعة معا كنا نجلس على نفس الطاولة |
Bayan Mercer, eski bir FBl memuru olarak... bunu kabul etmem çok zor. | Open Subtitles | سيدة ميرسر , كرجل سابق فى مكتب التحقيقات الفدرالي من الصعب قبول هذا |
Bursunuzu ben alamam! Kardeşimin olacaktı. Bu onun kalbini kırar. | Open Subtitles | لا يمكنني قبول منحتك ،فقد حصلت عليها شقيقتي ، سيحطم هذا قلبها |
Ivy League Okulu'na erken kabul edileyim ve lütfen Harvard olsun. | Open Subtitles | ' مبكرا قبول إلى مدرسة إتحاد آيفي ورجاء إتركه يكون هارفارد. |
Yapılan analiz bunun kabul edilebilir bir risk olduğunu ortaya koydu. | Open Subtitles | لقد تم تقييم المخاطر و تم الإتفاق على قبول درجة المخاطرة |
Biri dünyayı olduğu gibi kabullenmek, diğeri ise olmasını istediğimiz gibi düşünmek. | Open Subtitles | قبول العالم كما هو أو رؤيته على الطريقة التي ربما نريده أن يكون بها |
kabullenmek istemiyordum fakat beni asla bir kadın gibi görmedin. | Open Subtitles | لم أرد قبول ذلك لكني أعلم بأنك لن تنظر إليّ كإمرأة أبداً |
Bluebell bir hayvan barınağı değil ve biz de önümüze çıkan her başıboş köpeği kabullenmek zorunda değiliz. | Open Subtitles | بلوبيل ليست مؤى للحيوانات ولسنا مجبرين على قبول كل ضال صغير جاء الى بلدتنا |
Bay Denham bilmenizi isterim ki yabancılardan yardım almak gibi bir huyum yoktur. | Open Subtitles | إذا لم تقتليهم من الضحك بسرعة فهم سيقتلونك أريدك أن تعلم إننى لست معتادة على قبول الصدقات من الغرباء |
-Yasal değil. almak zorundasınız. | Open Subtitles | نعم، هذه سياسة غير قانونية عليك قبول هذا |
Yoksa senin paranı almak yerine barımı satarım. | Open Subtitles | أو سأفضّل بيع الحانة الخاصّة بي على قبول مالكَ |
Başkan'ın UİD'nin isteğine göz yummaktan başka çaresi yoktu... senin buraya gelip yaptıklarını açıklaman için. | Open Subtitles | الرئيس لم يكن لدية خيار سوى قبول مطلب أي أو أى اس لإحضارك هنا للتوضيح |
Biz onların bu zorlukları kabullenmeyi bırakıp, karşısında durmalarını istiyoruz. | Open Subtitles | نريد لهم التوقف عن قبول هذه الأعباء لنواجههم |
To-Ou giriş törenine böyle bir şekilde gelmesi ve ona birincilik verilmesi. | Open Subtitles | ارتداء زي كذاك في مراسم قبول جامعة توداي.. |
Bir yargıcı, yeni bir müvekkil olarak alıp alamayacağımızı konuşuyorduk. | Open Subtitles | كُنّا نَتكلّم فحسب حول إمكانية قبول موكل جديد إنه قاضي |
Büyük anne, Büyük Mavili'yi alamam. Ayrıca sen buraya nasıl geldin? | Open Subtitles | جدتي، لا يمكنني قبول ذلك كيف اتيت الى هنا ؟ |
Beni hırpalamayı kesmesi karşılığında Troy'un incisini almayı kabul etti. | Open Subtitles | ماذا؟ وافقت على قبول لؤلؤةتروي إذا توقف عن ضرب رأسي. |
Başta zihin için kabullenmesi zordur. | Open Subtitles | في البداية كان من الصعب لعقلهم قبول أن هناك ... |
Şimdi, onları uzun vadeli bir hedefi ve sonra da kısa vadeli bir dizi hedefi kabullenmeye ikna etmeliyiz. | TED | و الآن علينا دفعهم إلى قبول هدف بعيد المدى ،ثم عدة أهداف قصيرة المدى. |
Tüm bu çelişki kavramı, ama çelişkiyi kabullenme hikaye anlatmaktır, çözümü değildir. | TED | إن فكرة التناقص برمتها، وإنما قبول التناقض، هو رواية لقصة، وليس حلها. |