| Bu çocuk ölecek ve bunu durdurmak için hiçbir şey yapamıyorum. | Open Subtitles | هذا الصبي سيموت و لا يوجد ما يمكنني فعله لإيقاف ذلك |
| Artık sebebi bildiğine göre bunu durdurmak için ne yapacaksın? | Open Subtitles | لكن الآن بعد أن علمتم لماذا ماذا ستفعلون لإيقاف السبب؟ |
| Aynı zamanda bu yıkıntıyı durdurmanın sadece bir yolu olmalı. | Open Subtitles | في نفس الوقت قد يكون هناك طريقة لإيقاف هذا الدمار |
| Bunu daha da kötü olmadan durdurmanın bir tek yolu var. | Open Subtitles | توجد وسيلة واحدة فقط لإيقاف هذا قبل أن تسوء الأمور أكثر |
| Ellerimle bastırıp kanamayı durdurmaya çalıştım ama zorlukla nefes almaya çalışarak bana baktı. | Open Subtitles | حاولت إستعمال يدى لإيقاف النزيف لكنّها أخذت نفساً كبير من الهواء ونظرت إلى |
| Eğer gerçekten dostum olsaydın ve bunu durduracak gücün olsaydı, durdururdun. | Open Subtitles | إن كنت فعلاً صديقي و لديك القدرة لإيقاف هذا كنت لتوقفه |
| Ancak öğrendiğim bir şey var: sevgi, intihara meyilli birini, kendini yaralamasını engellemek için yeterli olsaydı, intiharlar çok nadir olurdu. | TED | ولكن هناك شيء قد تعلمته: إذا كان الحب كافيًا لإيقاف شخص ما يفكر بالانتحار من إيذاء نفسه، الانتحار بالكاد سوف يحدث. |
| Peki, artık nedenini bildiğine göre durdurmak için ne yapacaksın? | Open Subtitles | لكن الآن بعد أن علمتم لماذا ماذا ستفعلون لإيقاف السبب؟ |
| Bu çocuk ölecek ve bunu durdurmak için hiçbir şey yapamıyorum. | Open Subtitles | هذا الصبي سيموت و لا يوجد ما يمكنني فعله لإيقاف ذلك |
| zincirleme reaksiyon oluşturup bu şeyi durdurmak için füzelere ihtiyacımız var. | Open Subtitles | و إن اردنا حلها نحتاج إلى رد فعل لإيقاف هذا الشيء |
| Bir vampirin kalbini durdurmak için yaşayanlar arasından buna bir denge sağlamalısın. | Open Subtitles | لإيقاف قلب مصّاص دماء، فلا بد من موازنة الكفّة من بين الأحياء. |
| Aşı olmazsa Cabal'ın insan evrimini ele geçirmesini durdurmanın bir yolu olmaz. | Open Subtitles | لا دواء, لا مجال لإيقاف الكابول من تدمير حياة البشريين و تطورهم |
| Değer verdiğim herkesi kaybetmeden önce bunu durdurmanın bir yolunu bulsan iyi olacak. | Open Subtitles | يجب أن تجدي طريقة لإيقاف ذلك قبل أن أخسر كل من أهتم بهم |
| Lütfen ahbap, geri dönmek zorundasın. Bunu durdurmanın bir yolunu bulmak zorundasın. | Open Subtitles | أرجوك يا صاح، يتحتّم أن تعود، يتحتّم أن تجد طريقة لإيقاف هذا. |
| - İyiyim, ama bunu durdurmanın bir yolunu bulmak zorundayız. | Open Subtitles | أنا بخير ، لكن علينا إيجاد طريقة لإيقاف ذلك الشيء |
| Bugüne dek insanlık tarihimizi belirleyen göçmenlik dalgasını durdurmaya yetecek güçte bir kısıtlama olamaz. | TED | ليست هناك أية قيود على الإطلاق يمكنها أن تكون صارمة بما يكفي لإيقاف موجة الهجرة التي حددت تاريخنا البشري. |
| Yine de dostumuz Bay Van Helsing karanlığın güçlerini durduracak bir yol olduğunu yazmış. | Open Subtitles | على أية حال، صديقنا السيد فان هيلسنج يدعي بان هناك طريقة لإيقاف قوات الظلام. |
| Google ve Facebook'ta sahte haberlerin yayılmasını engellemek için teknolojiyi kullanmayı deneyen bazı zeki insanlar, zeki mühendisler var. | TED | هناك بعض الأشخاص شديدي الذكاء، من عباقرة المهندسين في جوجل وفيسبوك، والذين يحاولون استخدام التكنولوجيا لإيقاف انتشار الأخبار المزورة. |
| Kesinlikle cezaya engel bir durum yok. | Open Subtitles | بالتأكيد، لا توجد أسباب طبية لإيقاف الحكم |
| Ya da acil durum durdurma kolunu çekmeli misin? | TED | وهل يجب عليك استخدام ذراع الطوارئ لإيقاف العمل؟ |
| Üç yıl önce Agnes Afrika'da kızların genital organlarının kesilmesini önlemek için bir sığınma evi açtı. | TED | بعد ثلاث سنوات، آغنس أفتتحت بيت آمناً في أفريقيا لإيقاف التشويه. |
| Zihnini okuyabiliyorum. Cihazı durdurabilecek kadar zaman var. | Open Subtitles | أستطيع قراءة عقلك هناك وقت كاف لإيقاف الآلة |
| Boruları ne kadar karmaşık hale getirirlerse suyu kesmek de o kadar kolay oluyor. | Open Subtitles | أجل، سيدي. كلما فكّروا مليًّا في السباكة، كلما كان الأمر أيسر لإيقاف مصارف المياه. |
| Bu vekâlet işini durdurmama yardım etmelisin. | Open Subtitles | عليكَ مساعدتي لإيقاف هذا الإجراء |
| İnanıyorum ki John'ların iş saatinde seks satın almarını engelleyecek bir yol var. | TED | أعتقد أن هناك طريقة لإيقاف هؤلاء الأشخاص في منتصف نهار العمل من شراء الجنس. |
| Hayır, tünelleri yayılmadan durdurmalıyız. | Open Subtitles | لا ، يجب أن أذهب سريعا لإيقاف الأنفاق قبل أن تنمو |
| Ağlayarak değil ama bu soykırıma bir son vermek için. | TED | ليس فقط بالدموع بل فعليّا لإيقاف الإبادة الجماعية. |
| Valeleri bilirsiniz, arabamı kimin park edeceği konusunda tartışıp durdular. | Open Subtitles | الخدم، كما تعلم، يواصلون القتال على من سيحصل لإيقاف سيارتي |