1173'te serbest duran bir çan kulesi için inşaat başladı. | TED | في عام 1173، بدأ تدشينُ بناءِ أجراسٍ مستقلٍ، أو برج مستقل للجرس. |
Yurt dışındaki masum insanlarla tanıştıktan sonra onlara şu serbest bilmem ne hikâyesini anlattıktan sonra onları dolandırıp kaçıyor olabilir. | Open Subtitles | و يزف لهم الأمر بكونه مستقل و مهما كان ذلك و بعدها يهرب بعدما أخذ كل ما يملكون |
serbest çalışan bir patlayıcı uzmanının müthiş bir teknoloji yarattığını öğrendik. | Open Subtitles | علمنا للتو أن خبير ذخيرة مستقل قام بإختراع تقنية جديدة |
Kimliği gizli tutulan çalışanların katıldığı anketler değerlendirilerek yapılan bağımsız analizler gösteriyor bunu. | TED | وهذا تحليل مستقل لإجابات موظفين لم يفصحوا عن أسمائهم على استمارات استقصاء. |
Bağιmsιz ruhlu... ve işleri kendi halletmeyi seviyor, ama umursuyor da. | Open Subtitles | فهو مستقل يحب ان يعمل الأشياء بطريقته الخاصة ولكن بعناية كبيرة |
Alman askerlerini rahatça hedef alabiliyordu, özgür bir ülkeyi işgal etmeye gelen askerleri, onun ülkesini, bizim ülkemizi. | TED | وحدث أن أصبح على مرماه بعض الجنود الألمان الذين قدموا لإحتلال بلد حر مستقل بلده هو بلدنا نحن |
serbest tarzda şampiyon sörfçü tarzıyla bağımsız yarışmacı Stacy Peralta. | Open Subtitles | بطلنا الحر اليوم ستايسي بيرالتا متزحلق مستقل مع أسلوب أمواج عظيم. |
Bu arada eğer bir yardımcıya ihtiyacınız olursa hala serbest çalışmaktayım. | Open Subtitles | وبالمناسبة إذا وجدت نفسك تحتاج الى أيّ من مساعدي الأبطال مازلت مستقل الى حد ما |
Evet, artık orada çalışmıyor onlar için serbest çalışıyor ve kesinlikle hâlâ Los Angeles'ta. | Open Subtitles | لم يعد يعمل هناك ولكنه يعمل بشكل مستقل لهم ولازال في لوس أنجلوس |
Bu, uh, suikâstçi- ...bağlantılarım onun serbest çalıştığını düşündüğünü söylüyorlar. | Open Subtitles | هذا القاتل يخبرني شركائي أنك تعتقد أنه مستقل |
serbest çalışan bir sıhhi tesisatçı, kendi programını kendisi yapıyor, ve telefonuna yanıt vermiyor. | Open Subtitles | انه مقاول سباكة مستقل اذن هو عمل لنفسه جدول اعمال,ولا يرد على المكالمات التى ترد له |
Ama serbest olarak çalışıyorsanız, böyle lükslere sahip değilsinizdir. | Open Subtitles | لكن عندما تكون مستقل فإنك لا تملك مثل هذه الرفاهية |
Belediyede serbest bilgisayar danışmanıyım. | Open Subtitles | انا خبير مستقل في الكمبيوتر اعمل مع المدينة |
Şehirlerin biribirinden bağımsız geliştiğini düşünsek de her zaman bütün datalar aynı sonucu gösterir. | TED | دائماً ,كل هذه البيانات تبين نفس الشيء على الرغم من حقيقة أن هذه المدن تطورت بشكل مستقل |
bağımsız olarak çalışıyorlardı ve hiçbir yere varmıyorlardı. | TED | وكانوا يعملون بشكل مستقل ولم يصلوا الى نتيجة ما |
Tıpkı kamu yerleri gibi işleyen, devlet tarafından para alan fakat bağımsız olarak yürüyen bir yer. | TED | و كل ذلك سيتم عمله في اطار النظام التعليمي العام، و يتم تمويله من الموازنة العامة، لكنه يدار بشكل مستقل. |
Ben otonom bir insanım biliyorsun, kendi başıma da işlev görebiliyorum. | Open Subtitles | أنا كائن بشري مستقل ، كما تعلمون لدي وظيفة مستقلة ؟ |
Ordunun itaatkâr bir mensubu olarak özgür düşüncen yoktur, değil mi? | Open Subtitles | إذاً ، بما انك كبرغي في الصناعة العسكرية المعقّدة هل تستطيع التفكير بشكل مستقل ؟ |
Burada gördüğünüz 12 ayrı taç yaprağı, her biri birbirinden bağımsız mikroişlemcilerle kontrol ediliyor İşlemcilerin maliyeti 1 dolar. | TED | فما ترونه هنا هي 12 بتلة منفصلة يتحكم في كل منها معالج مستقل بتكلفة دولار واحد فقط |
Bu sabah itibarıyla resmen bağımsızım. | Open Subtitles | اعتباراً من هذا الصباح أنا مستقل رسمياً |
Hepimiz bağımsızca fakat ayrıca tamamen anın içinde hem doğa hemde birbirimizle yaratıcılık oluşturuyorduk. | TED | كنا جميعاً نلتقط الصورَ بشكل مستقل لكن كنا أيضاً نعيش اللحظة، مع الطبيعة ومع بعضنا. |
Refleks hareketler, iradeden bağımsızdır, periferik ve santral sinir sistemleri arasında geçiş yapan arayollarda meydana gelir. | Open Subtitles | الحركات المنعكسة هى تلك التي تعمل بشكل مستقل من الإرادة لكن تسير على طول الممرات التي تعبر ما بين الجهاز العصبي الخارجي والجهاز العصبي المركزي |
Bu savaş değil, Bud. Bir seçim. Ve sen bir bağımsızsın. | Open Subtitles | إنها ليست حرب باد إنها انتخابات و أنت مستقل |