Bir çok eğitimli insan aptaldır, ve bir çok aptal insan sebepsiz yere kavga çıkarır, böylesi Güzel bir günde. | Open Subtitles | الكثير من المتعلمين أغبياء و الكثير من الناس الأغبياء يحبون بدء معارك من دون سبب وجيه في يوم لطيف بحقّ |
Güzel bir soru: her gün zamanınızı nasıl geçirdiğiniz konusunda ne hissediyorsunuz? | TED | انه سؤال وجيه كيف تشعر حيال كيفيية قضاءك لوقتك كل يوم؟ |
Tüp bebek yaptırdığınızda bunun oldukça geçerli bir nedeni var. | TED | و عندما تلجأ للاخصاب الصناعي فهنالك سبب وجيه لفعل ذلك |
Ama işin gerçeği bu cihaz ve bu tesis yaratıcıları tarafından haklı bir sebep yüzünden terk edildiler. | Open Subtitles | لكن الحقيقة هذا الجهاز ، و هذا المرفق قد تخلى عنه مبدعه لسبب وجيه جدا |
Böylece merakın ötesinde ne yaptığımız konusunda çok iyi bir nedene sahibiz ve beyinlerimizde neler olduğunu öğrenmek konusunda mantıklı bir gerekçeye. | TED | لذلك فهذا سبب وجيه جدا يتجاوز الفضول لتبرير ما نقوم به، وتبرير اهتمامنا بما يجري داخل الدماغ. |
Makul olup olmadığını boş ver, bize cevap ver yeter. | Open Subtitles | دعك من كونه سؤال وجيه فقط اجبنا على سؤالنا |
Güzel yüzleri arıyor. | Open Subtitles | "تبحث عن وجيه جميلة" |
Bunu saklamak için çok iyi bir sebebim var. çok iyi. | Open Subtitles | . لدي سبب وجيه لإبقاء هذا السر . سبب وجيه جداً |
Güzel bir soru. | Open Subtitles | يمكننا اعطاء الطعام والوقاية هذه هى حدودنا وهذا سؤال وجيه |
Güzel soru, özellikle benim deneylere katıldığım zamanla aynı olduğu için ben hemen tepki vermiştim. | Open Subtitles | هذا سؤال وجيه خاصه ان هذا نفس الوقت الذي اٌجريت فيه التجارب علىَ ولقد إستجبت للتجارب مباشرة |
Bu Güzel bir soru ama hayır, sanmıyorum. | Open Subtitles | سؤال وجيه حقاً, لكن حقيقةً لا أفعل لا أظنُّ ذلك |
Hayatının en Güzel gününü boş yere heba edebilirdin. | Open Subtitles | كنتِ ستفسدين أفضل يوم في حياتك بدون سبب وجيه |
fakat eminim Güzel bir sebebi vardır. | Open Subtitles | لكنى متأكد من أن هناك سبب وجيه لهذا |
Anlıyor musunuz? Hayatına birilerinin kastı olduğunu düşünmek için geçerli sebepleri var. | Open Subtitles | لديه سبب وجيه للظنّ بأنّ هنالك تهديد صريح و وشيك على حياته. |
Eminim ki kumandanımın açıklama yapmamak için geçerli nedenleri vardı. | Open Subtitles | ليس لدى شك، أن قائدى لديه سبب وجيه لأبقائى بالظلام |
Belki de eşeklerin konuşmamasının geçerli bir nedeni vardır. | Open Subtitles | قد يكون هناك سبب وجيه لمنع الحمير من الكلام |
Yaptığım her şeyin haklı bir sebebi vardı. | Open Subtitles | ربما كان هناك سبب وجيه لأفعل ذلك. هل تودّ أن تخبرني؟ |
Yaptığım her şeyin haklı bir sebebi vardı. | Open Subtitles | ربما كان هناك سبب وجيه لأفعل ذلك. هل تودّ أن تخبرني؟ |
Grup-7 erişimini mantıklı bir sebeple kapattım. | Open Subtitles | لقد أغلقت تصريح مجموعة المستخدمين رقم 7 لسبب وجيه |
Grup-7 erişimini mantıklı bir sebeple kapattım. | Open Subtitles | لقد أغلقت تصريح مجموعة المستخدمين رقم 7 لسبب وجيه |
Biliyorum size göre önemli veya ilginç gelmeyebilir... ama bilgisayarlara anti-virüs ve firewall yüklememizin... gayet Makul nedenleri var. | Open Subtitles | أعرف أنكم لا تجدون الأمر مهماً أو رائعاً إنما هناك سبب وجيه لوضعنا البرامج المضادة للفيروسات وبرامج الحماية |
Güzel yüzleri arıyor. | Open Subtitles | "تبحث عن وجيه جميلة" |
Dış olaylarla iç hareketleri birbirinden ayırabilmeyi istemek için çok iyi bir nedeniniz var | TED | الآن هناك سبب وجيه للاعتقاد إنذك تريد أن تكون قادرا على التمييز بين الأحداث الخارجية والأحداث الداخلية. |
Bizi buraya kadar getirttiğine göre, iyi bir sebebin olmalı, Harold. | Open Subtitles | من الأفضل أن يكون لديك سبب وجيه لسحبنا إلى هنا، هارولد |