Ama unutmayın, kazandığım para yalnızca şahane yaşam tarzımı karşılamıyor, aynı zamanda çok pahalı avukatları da hizmetimde tutuyor. | Open Subtitles | لا أصرفه فقط على الحياة الرائعة التي لدي و لكنه يبقي بعض المحامين المكلفين للغاية على بعد اتصال واحد |
Sen onu bir başpiskopos yapalı beri, kendini mükemmel bir izolasyonda tutuyor. | Open Subtitles | وهو قطعا يبقي نفسه بعزلة مترفة منذ أن نصبته مطرانًا |
Beni burada tutan senin halin değil Peg,... ..benim halim. | Open Subtitles | وليس مظهرك أن يبقي لي هنا، الوتد. ومن الألغام. |
Evet ama amaç bizi içeride mi, yoksa insanları dışarıda tutmak mıydı, genç? | Open Subtitles | صحيح، لكن أكن يبقي الناس في الخارج أم يبقينا في الداخل، أيتها الفتاة؟ |
Annem, aşklarının sürdüğünü ve babamın suskun kalmasını hatırlatmak için babama yazma riskini, bu korkunç riski göze aldı. | Open Subtitles | ، جازفت أمي بشدة بالكتابة لأبي تذكره بأن يبقى حبهما و يبقي على صمته |
Başkan kriz esnasında gündelik işleri de devam ettirmeyi istedi. | Open Subtitles | الرئيس يريد ان يبقي الامور على حالها اثناء هذه الازمة |
O zaman geriye "denis" ürünü kalıyor. | Open Subtitles | إذا ذلك يبقي لنا المأكولات البحرية بما يعني أنها أنيقة |
Chuck kafasında insanların listesini tutuyor kimin "Michael Kelly" yanlısı olduğunu biliyor. | Open Subtitles | تشوك يبقي قائمة في رأسه الجميع شخصيين لمايكل كيلي |
Biriniz okulları temiz tutuyor diğeriniz de sokakları temizliyor. | Open Subtitles | أحد منكم يبقي المدرسة نظيفة وأحدكم يبقي الشوارع نظيفة |
Evet, kendini canlı tutuyor onları kurtuldukları kaderlerine geri döndürüyor. | Open Subtitles | أجل، يبقي نفسه حياً من المصير الذي تجنبوه ويعيد لهم مصيرهم |
Sanırım beton, taş ve çeliğin dışında bu binayı ayakta tutan başka birşey daha var. | Open Subtitles | أعتقد أن هناك شيء آخر هنا بجانب الأسمنت والأحجار والفولاذ، شيء يبقي هذا المكان متماسكاً. |
Sence geçidi açık tutan aracın vericisi mi? | Open Subtitles | تعتقدي أن جهاز الإرسال في الطائرة هو ما يبقي البوابة مفتوحة؟ |
Onun bir tek ideali var, o da her şeyi aynen olduğu gibi tutmak, hiç değiştirmemek. | Open Subtitles | عنده دافع واحد ، وهو أن يبقي كل شيء على حاله بالضبط |
Ama iglosunu soğuk tutmak çok pahalıya patlıyor. | Open Subtitles | وأنا جلبته هنا نعم، لكنه يفوز بكل الرصيد يبقي كوخه الجليدي مجمدًا |
Olduğu yerde kalmasını ve ellerini görünür şekilde tutmasını söyledim. | Open Subtitles | اخبرت هذا الرجل ان يبقي كما هو وان يضع يديه في مكان واضح. |
Eğer vuruş yapmış olsaydı beyzbol oynamaya devam edebilirdi. | Open Subtitles | إذا كان إستطاع ضرب الكرة، كان من الممكن أن يبقي في البيسبول. |
Sürüdeki telli turnalar, sürekli seslenerek birbirlerine yakın kalıyor. | Open Subtitles | يبقي السرب في تلامس مباشر عن طريق ندائهم لبعضهم. |
Belki iyi günde kalır ama, kimse sonsuza kadar iyi kalmaz. | Open Subtitles | حسناً ربما في السراء لكن لا احد يبقي علي السراء دائماً |
İçimden bir ses, bozuk kalması gerektiğini söylüyor. | Open Subtitles | شيء ما يجعلنى أشعر بأنه يريد أن يبقي هكذا |
Çalışanın, güvenli olduğunu düşündüğü bir sürüş hakkında hassas bilgiler saklıyor. | Open Subtitles | رب عملك يبقي معلومات حساسة مربوطة بالآمن |
Bir sonraki Cadılar Bayramına sadece 365gün kaldı! | Open Subtitles | لم يبقي سوي 365 يوم فقط لعيد القديسين القادم |
-Bana kampta yaptıkları... -Kanayacak bir şey kalmadı. | Open Subtitles | ما فعلوه بي في المعتقل لم يبقي دماً عندي لينزف |
Tırmanamıyorlar, ama kalmak istemiyorlar. | Open Subtitles | سرطان البحر لا يستطيع أن يتسلق خارجاً من البرميل، ولا يريد أن يبقي فية |
Julius, ihtişam ve güzellik sayesinde sonsuza dek güncel kalacak bir Vatikan hayal eden bir adamdı ve haklıydı. | TED | كان يوليوس رجلاً وضع تصورا للفاتيكان حتى يبقي مواكبا للعصر للأبد بعظمته و جماله، و كان على حق. |
Sizin pozisyonunuzdaki bir adamın böyle bir aşk yuvasını gizli tutması kolay değil. | Open Subtitles | من الصعب جداً على رجل بمنصبك أن يبقي على عشّ حبٍ كهذا سراً |
Beyazlar ona oy veriyor, şehri sessiz tuttuğu için. | Open Subtitles | الناس البيض صوتوا له لأنه يبقي البلدة هادئة |