Onlara iş yerlerinde geçirecekleri dört saatlik sessiz zaman dilimi inanılmaz değerli olacaktır. | TED | منحهم أربع ساعات من وقت هادئ في المكتب ستكون قيمة بشكل لا يصدق. |
Nasıl cevaplayacağımı bilemediğim inanılmaz derecede basit birçok sorum olduğunu fark ettim. Mesela, 'Bağımlılığa gerçekten ne sebep olur?' | TED | وأدركت بأنه يوجد عدد لا يصدق من الأسئلة الأساسية التي لم أعرف الإجابة عليها، مثلا، مالذي يُسبّب الإدمان بالضبط؟ |
Parasını ödediğim kahveyi almak için uzanmak, inanılmaz tehlikeli bi şey haline geliyor. | TED | الوصول للأعلى لجلب قهوتي التي دفعت ثمنها هو تجربة خطرة بشكل لا يصدق. |
Öyle bir şey ki, gidip anlatsanız, kimse size inanmaz. | TED | هذا أمر إذا ما رويته لشخص ما، فلن يصدق ذلك. |
Bu endişelerimin bir kısmı, diğer kısmı bu kısma inanmıyor bile. | Open Subtitles | جزء مني فقط هو القلق أما الجزء الآخر فلا يصدق هذا |
- İnanılır gibi değil. - Biliyorum. Artık onlar olduğunu bildiğini söyleyebilirsin. | Open Subtitles | ـ أمر لا يصدق ـ أعرف هذا ، إذن ستخبرهما أنك عرفت؟ |
Etik, Güç Düğümünü güvende tutması için Hedge'e verdiğinde inanılmaz bir şey oluyor. | TED | حين أعطت إيثيك العقدة إلى هيدج ليحفظه بشكل آمن، حدث شيءٌ لا يصدق. |
Yaşlı Biff'in tam da o tarihi seçmiş olması inanılmaz. | Open Subtitles | أمر لا يصدق أن بيف العجوز إختار هذا التاريخ بالذات. |
Sekiz sayı aldık! Üst üste 10 vuruş! İnanılmaz bir şeydi, dostum! | Open Subtitles | هذا لا يصدق يا رجل انها الليلة الأعظم في تاريخ منتزه فينواي |
Hem Sabrina'ya yaptığın küçük ziyaret beklentilerimizi inanılmaz şekilde karşıladı. | Open Subtitles | بالاضافة زيارتك القصيرة لسابرينا اثبتت انها مربحة بشكل لا يصدق |
Böyle bir şey için hazırlanmalısın çünkü gerçekten inanılmaz bir şey. | Open Subtitles | إذاً أنت بحاجة لأن تستعد لهذا لأنه أمرٌ لا يصدق تماماً |
Çünkü senaryosuz, kurgusuz ve inanılmaz bir bölüm olacak diyorum. | Open Subtitles | لقيلولة لأني أتكلم بلا نص وبلا استعداد وهذا لا يصدق |
Bangladeş, Zimbabwe, Hindistan, Nepal, Filipinler'e gittim yavaş yavaş inanılmaz bir network oluşturduk. | Open Subtitles | وذهبت إلى بنجلادش وزيمبابوي، الهند، نيبال، الفلبين، وتدريجيا وضعنا معا شبكة لا يصدق |
Bay Rooney, Bay Peterson'un böyle bir hurda kullandığına asla inanmaz. | Open Subtitles | لان سيد رونى لن يصدق ان سيد بيتروسون يقود تلك القمامة |
Kim inanmaz ki? Böyle tatlı ve dürüst bir yüze... | Open Subtitles | من هو الذي لن يصدق وجهاً جميلاً و صادقاً ؟ |
Bir sorunun var. Şehir mühendisi çökmenin kaynak makinesiyle ilişkili olduğuna inanmıyor. | Open Subtitles | مُهندس المدينة لا يصدق لا يُصدق أن المشعل تسبب فى إنهيار المبنى. |
- Böyle de yapılmaz ki. - İnanılır gibi değil. | Open Subtitles | ـ هذه ليست طريقة للقيام بذلك ـ هذا لا يصدق |
KB: Düşünüyorum da... Buradaki hiç kimse, köyde benim büyük anne olacak kadar yaşlı olduğuma inanır mı ? | TED | خالدة: هل يصدق الناس هنا أنني في عمر من المفترض أن أكون فيه جدة في قريتي؟ |
O an orada bulunan fizikle uğraşan bir sürü inek, "Aman Tanrım, Bu muhteçem. Bunun olduğuna inanamıyorum." diyor. | TED | وهناك كل أولئك الفيزيائيّين المهوسين يفكّرون، "يا إلهي! هذا امر لا يصدق. لا أستطيع أن أصدق أن هذا حدث." |
Oh, teşekkürler Tanrım, diğerleri bana söylediğine inanmadı. | Open Subtitles | اوه ، اشكر الله ان احدا لم يصدق مانعتني به. |
Sanırım öyle değil. Ne dersem diyeyim, o adam bana inanmayacak. | Open Subtitles | أعتقد أنّه لم يفعل، ولن يصدق ذلك الرجل أيّ كلام أقوله. |
Jason'ın yaşadığına gerçekten inanıyor, değil mi? | Open Subtitles | إنه يصدق حقاً أن جيسون مازال حياً، أليس كذلك؟ |
Birkaç ay önce, en harika şey başıma geldi. | TED | وقبل بضعة أشهر فقط، حدث شيء لا يصدق بالنسبة لي. |
Hiç kimse inanmamıştı. Ama başka bir ihtimale de inanmak istemiyordu. | Open Subtitles | لم يصدق ذلك أحد لكنهم لم يرغبوا بالتفكير بأي احتمال آخر |
Zaten grubun adı inanılmazdı. Bir de insanların ne düşündüğünü hesaba katarsan... | Open Subtitles | أنا بالفعل بسمعة لا يصدق وإقران ذلك مع المعنى الذي تعطي الناس. |
Belki bu politik saçmalıklarınıza inanan birileri vardır ama ben onlardan biri değilim. | Open Subtitles | قد يكون لديك بينهم من يصدق هذا الهراء السياسي، ولكنني لست واحداً منهم |
- Bu patlamayı planlayan adamın başardığına inanması gerekiyor. | Open Subtitles | الرجل الذى خطط لهذا الانفجار نريده ان يصدق انه نجح فى هذا |
Bu muhteşem, muhteşem! Tek kelime ile muhteşem! Her şey, yemek, odam, | Open Subtitles | هذا امر لا يصدق فقط لا يصدق، كل شيء، هذة الوجبة، غرفتي |