Başbakanla anlaşma yaparken, 1 milyonu ilk kabul eden kişi sendin. | Open Subtitles | كنتَ أول مَن يوافق على عرض رئيس الوزراء لمبلغ العشرة ملايين. |
General Krell'in planına itiraz ettim, fakat o kabul etmedi. | Open Subtitles | لقد اوصلت اعتراضي على خطة القائد كيرل لكنه لم يوافق |
Ayrıca böyle bir şeye dönüşmeyi hangi aklıselim kabul eder? | Open Subtitles | و مَن عساه يوافق على أن يكون أحد هذه الأشياء؟ |
Ama babam onaylamadığı için o aşkın elimden kaçmasına izin verdim. | Open Subtitles | و لكن لأن والدي لم يوافق تركت هذا الحب يذهب بعيداً |
Efendim, Yargıç Scanlon'u şartlarınızı kabul etmeye ikna ettiğimi öğrenince memnun olacaksınız. | Open Subtitles | إذاً سيريحك معرفة اني استطعت جعل القاضي يوافق على شروطك علي الذهاب |
Madam Grandfort'a kocasının buna razı olmayacağını söylediniz mi? | Open Subtitles | هل حذرت مدام جرانفورت بأن زوجها ربما لن يوافق على ذلك ؟ |
Babam onu uygun bulmadı. | Open Subtitles | لم يكـُن مظهره جيداً ولم يوافق أبي عليه. |
Bunun gibi bir adam neden birilerinin laboratuvar faresi olmayı kabul etsin? | Open Subtitles | لماذا يوافق شخص مثل هذا على أن يكون فأر تجارب لشخص ما؟ |
Keşfe yaklaştığınıza dair şüphe kalmayana kadar kimse yöntemlerimizi kabul etmeyecek. | Open Subtitles | حيث ستكتشفون قريباً بلا شك أنّه لم يوافق الجميع على أساليبنا |
Birkaç hafta denemeye devam edeceğiz, ama ailen kabul etmezse... | Open Subtitles | سنستمر بالمحاولة لبضعة أسابيّع أخرى، لكن إذا لم يوافق والدكِ |
Ama kabul ederse bile, bana bir iyilik yapıp bir süre duyurmayacaksın. | Open Subtitles | في حالة أنه لم يوافق أفعل لي خدمةً و واصل الهدوء لمدة |
Yemek teklifini kabul eden her çirkin, kıllı Hobbit'vari kıza nişan yüzüğü takardı. | Open Subtitles | لأنه يعطي خاتم وعد لأي هوبيت بشع ذو ارجل مشعرة يوافق على العشاء. |
Teklifin geçerli olduğunu söyledi ben de ona kabul etmemesi için yalvardım. | Open Subtitles | اخبرني ان هذا كان على الطاولة و توسلت له لكي لا يوافق |
Bence çoğumuz idrarın biraz iğrenç geldiğini kabul edebiliriz. | TED | الآن، أعتقد أن معظمنا يوافق على أن البول شيء مقزز قليلًا. |
Ama bu örnekte, güvenlik noktalarında bazı insanların bu kontrollerden geçmelerine izin veriyor, çünkü bu ufak cihaz bu kişilerin zararsız olduğunu söylüyor, böylece bir sürü hayata mal oluyor. | TED | في هذه الحالة عند نقاط العبور، السماح لاشخاص بالمرور لان جهازك الصغير للتعقب يوافق على ذلك قد يكلف ارواحا |
Ben Albay Dunderhead'ı ikna etmek için çok uğraştım Bilko manevrayı halledemezse, başı belaya girebilir. | Open Subtitles | لقد اضعت اليوم بالكامل لاقناع الكولونيل بان يوافق علي ان يذهب بيلكو لعملية تطهير الصحراء الجديدة |
Böylece eğer buluşmaya razı olursa okulun temsilcisi olarak ben gidebilirim. | Open Subtitles | لذلك , هل يمكن ان يوافق علي اجتماع يمكن ان امثل الكلية |
Fakat açıkça anlaşılsın diye yine söylüyorum ki yapacağımız iş birliği, müvekkilimin vereceğiniz taahhütleri uygun bulmasına bağlı. | Open Subtitles | أريد التوضيح أنّ تعاون موكّلي مقرون بتعهّد يوافق عليه |
Tatilde bir akşam yemeği sofrasında belki Bob amca sizinle aynı fikirde değildir ama belki Bob amca torunları için endişeleniyordur veya kuşları seviyordur. | TED | على مائدة العشاء في المناسبات وقد لا يوافق العم بوب على ذلك، ولكن، تعرفون، فقد يكون العم بوب قلقاً على أحفاده، وقد يحب الطيور. |
evet, biliyorum. Muhtemelen hakim bu yüzden talebi onayladı. | Open Subtitles | نعم اعلم , وهذا على الغالب ما جعل القاضى يوافق على دعواك |
Ne diyorsun Clopin, Mucizeler Mahkemesi bu seçimi onaylıyor mu? | Open Subtitles | "كلوبان " ، ملك العملة هل يوافق بلاط المعجزات ؟ |
Yaşam biçimimi onaylamıyor ve söylememe gerek yok, ben de onunkini onaylamıyorum. | Open Subtitles | هو لا يوافق على نمط حياتي وأنا لا أوافق على نمطه |
Bakan burada çok fazla sırrın açığa çıktığı konusunda bana katılıyor. | Open Subtitles | الوزير يوافق علي الكثير من الأسرار المكشوفة لدينا هُنا. |
Lokavtın sona ermesi için oy kullanacaklar... adlarını söylediğimde sağ ellerini kaldıracak. | Open Subtitles | كل من يوافق على إنهاء هذا الإغلاق سيرفع يده عندما أنادي اسمه |
buna asla onay vermez. Bunu biliyorum, sen de biliyorsun. | Open Subtitles | المريض بمثابة الذارع اليمنى للبابا، لن يوافق أبداً على هذا |
Papa prezervatifi tasvip etmiş olsaydı vaftiz edilirdim. | Open Subtitles | ولكن ، كما تعلم ، إذا كان البابا يوافق على الواقي الذكري سأتطهر |
- Herhalde rıza göstermeyecek. - Elimizi çabuk tutalım. | Open Subtitles | حسنا أعتقد انه لم يوافق على خطتنا من الأحسن لك الاسراع |