Çalışabilir yaşta olan yetişkinlerin sayısı çarpıcı bir biçimde düşmekte. | TED | نسبة البالغين الذين هم في سن العمل تنازلت بشكل كبير |
Ve bazen yoğun yas tepkileri yaşarlar çünkü; büyütürken sevdikleri çocuk çok çarpıcı biçimde değişmiştir ve onu tanıyamamaktadırlar. | TED | وأحيانا أنهم يعانون ردود فعل الحزن الشديد لأن الطفل قد نما على الحب قد تغير بشكل كبير جدا وأنهم لا يستطيعون تمييزهم. |
Elbette, dijital bir devrim olduğu için, telefonu kurmanın bedeli de düşüyor. Bu durumda daha da çarpıcı olurdu. | TED | وبطبيعة الحال , إذا كانت تكلفة تركيب الهاتف تنخفض , بسبب وجود الثورة الرقمية, قد يكون الأمر أكثر درامية. |
Daha yeni meclisten geçen yasamızın ve diğer ülkelerde uzun süredir bulunan yasaların; yerel çapta ve kızların sorunlarının çok çarpıcı olduğu topluluk çapında halka duyurusu yapılmalıdır. | TED | القانون الذي تمت المصادقة عليه مؤخرا والقوانين التي في الدول الأخرى هناك تحتاج أن يتم إشهارها على المستوى المحلي على مستوى المجتمع حيث قضايا الفتيات ملفتة للنظر |
Böyle bir durumda çarpıcı ölçüde yüksek sayılardan konuşuyor oluruz. | TED | وفي هذه الحالة، سنتحدث عن أعداد أكبر بشكل كبير. |
Farkındaysanız, bu teknolojiler gerçekten çarpıcı şekilde gelişiyorlar. | TED | إذن ، إذا فكرنا قليلا ، نجد أنها تطورت بشكل هائل. |
Bu video,bence,size anlatmaya çalıştığım konuyu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. | TED | هذا الفيديو-في اعتقادي-يساهم في توصيل الفكرة التي أتحدث عنها بشكل كبير |
Yani, evet, bence bazen ağır bir tutum kesinlikle değişim için en etkili yoldur, ancak diğer zamanlar daha çarpıcı bir şekilde, gereken büyük patlama tarzı bir şeydir. | Open Subtitles | أعني ،أجل أحيانا الإقتراب البطيئ هو أفضل طريقة للتغيير ولكن في حالات أخرى درامية أكثر فإن التغيير السريع هو الضروري |
Ama daha da çarpıcı olan, kasık kılından çıkardıkları profili laboratuvarın veri tabanında tarattıklarında bir eşleşme yakaladılar. | Open Subtitles | لكن الأكثر درامية بإنهم اخذوا ملف فحص هذه الشعيرة ومرروه خلال ملفات معمل الولاية الجنائي و وجدوا هدفاً |
Yani cenazelerde ilişkiler yeniden onaylanır ama aynı zamanda ölümün buradaki en çarpıcı özelliğini belirten ritüel bir dramaya dönüşür: Hayata ve yaşayanların ilişkisine etkisi. | TED | حتى في الجنازات، أكدت العلاقات و تحولت أيضا في طقوس درامية التي تبرز الميزة الأكثر بروزا عن الموت في هذا المكان: تأثيرها على الحياة والعلاقات المعيشية. |
Hindistan, sadece pek çok etnik, dinsel veya dilsel gruplara bölünmüş değildir, Hint halkını bölen çok çarpıcı başka bir yol daha vardır. | Open Subtitles | لا تنقسم الهند فقط إلى مجموعات عرقية و دينية و لغوية هناك طريقة أخرى ملفتة للانتباه تقسم الهنود |
Güçlü, çarpıcı detaylarıyla seyyar bir tanık. | Open Subtitles | قوية وشهادة مؤثرة مع تفاصيل قاتلة |
İtalyan şehir devletlerinin çarpıcı bir değişimden geçtiği dönemde inşa edilmiştir. | Open Subtitles | تم بناؤها حين كانت دويلات إيطاليا تتعرض لتغيير درامي |
Krizin bu artan gücünün en çarpıcı örneklerinden biri, 1929'daki Büyük İflas'tır. | TED | وأحد الأمثلة المذهلة على القوى التطويرية للأزمات هو الانهيار الكبير في عام 1929. |
Gece görüntüsüne dönersek, Çin'de kuralların çarpıcı bir şekilde değişmesine neden olan sürece dair bir ipucuna sahip olabiliriz. | TED | إذا عدنا إلى خريطة الليل ، يمكنك رؤية دليل العملية التي أدت إلى تغيير جذري في القوانين في الصين. |
Burada, Çin, kurallar ile çalışmanın hem potansiyeli, hem de zorlukları açısından çarpıcı bir örnek oluşturuyor. | TED | الآن ، الصين توضح بشكل مذهل مع كلا من الإمكانات والتحديات للعمل وفق القوانين. |
Ayrıştırabilmeye olan cevap evetti, mevcut kimyasal gübre kullanımının değiştirilmesine de evetti, çarpıcı bir şekilde 2.7 kat fazla. | TED | كان الجواب بنعم على للسؤال المتعلق بالفصل، وأيضا نعم ، يمكننا استبدال السماد المستخدم بنسبة مذهلة بلغت 2.7 مرة. |
Peki, size bunla ilgili birkaç çarpıcı örnek vereyim. | TED | لذا اسمحوا لي أن أقدم لكم بعض الأمثلة البارزة في هذا |
çarpıcı eşitsizliğimizin boyutu, bir ekonomi sorunu olduğu kadar siyaset sorunudur. | TED | وجود عدم المساواة الدرامية بقدر ما هي مشكلة سياسية بقدر ما هي مشكلة اقتصادية. |
Burada gerçekleştirilen diseksiyonları çarpıcı yapan şey sadece çok sık olmaları değil, çok farklı şekilde yapılmalarıydı. | Open Subtitles | ما يلفت النظر إلي عمليات التشريح هنا ليس فقط كونها معتادة،بل أيضاً كانت تتم بطريقة مختلفة كلية |
Çoğunlukla bu tip çarpıcı hareketleri fark edemeyiz, ...çünkü bizim gözümüz için çok yavaş gerçekleşirler. | Open Subtitles | لا نستطيع أن نلاحظ مثل هذه السلوكيات الدراماتيكية لأن حدوثها بالنسبة لأعيننا بطيء جدا |
Ancak daha çarpıcı olan şey ise gelir dağılımının en tepesindeki dengesizlikte görülüyor. | TED | ولكن الأكثر إثارة للانتباه هو ما يحدث في أعلى القمة من توزيع الدخل. |