| Binlerce dönüm kakao tarlası var. çiftçiler bütün ağaçları öylece kesemezler. | Open Subtitles | حسناً، هناك آلاف الفدانات من الكاكاو لن يقطع المزارعين كلّ الأشجار |
| Toprak hakları hareketinin, çiftçiler hareketinin ve kadın hakları hareketinin bir parçasıydım. | TED | كنت عضوةً في حركة حقوق الأرض وحركة المزارعين والحركة النسائية. |
| Bu nedenle, çiftçiler dayanıklı gen taşıyan pirinç çeşitleri ekiyor. | TED | لهذا السبب المزارعون يزرعون أصنافا من الأرز تحمل مورثات مُقاومة. |
| Bunu yapabilmek için, çiftçiler toprağa daha fazla kimyasal koyuyor. | TED | الآن، لفعل ذلك، يضع المزارعون الكيماويات أكثر فأكثر في الأرض. |
| Benim elimde ise çiftçiler var. | Open Subtitles | لديه من 50 إلى 60 رجلاً لدّي بضعة مزارعين |
| Bu arada, ülke çapında çiftçiler ana yolları kapattı. | TED | في الوقت نفسه أغلق مزارعون طرقًا عموميةً في كل أنحاء البلاد. |
| Batı Kenya'da 2012 Şubat başında, yağmurlar başladı, erken başladı, yağmurların erken başladığı zamanlar çiftçiler cesaretlidir, çünkü bu genellikle sezonun güzel geçeceği anlamına gelir. | TED | في بداية فبراير 2012 في غرب كينيا بدء المطر، وقد بدء مبكرًا وحين بدء المطر مبكرًا، يحث المزارعين لأنه عادةً يعني أن الموسم سيكون جيدًا |
| Hatta çiftçiler orada sığırları otlatırdı, çünkü mezar otlarının, sütü daha tatlı yaptığına inanıyorlardı. | TED | حتى المزارعين كانوا يرعون مواشيهم فيها، معتقدين أن أعشاب المقبرة وُجدت لجعل الحليب أكثر حلاوة. |
| çiftçiler bunu küçük bitkiler hâlinde alıyorlar. | TED | المزارعين يحصلون على شتلات صغيرة من التبغ. |
| Bugün çiftçiler bu örnekleri kendileri alabiliyorlar. | TED | بإمكان المزارعين اليوم أخذ العينات بأنفسهم. |
| Şunu bilmelisiniz, bu çiftçiler, hasattan hemen sonra yıllık gelirlerinin ortalama %60'ını tek seferde alıyorlar. | TED | يجب أن تعرف أن هؤلاء المزارعين يجمعون حوالي 60 بالمئة من دخلهم السنوي في وقت واحد، مباشرة بعد الحصاد. |
| çiftçiler hasattan önce yapılan testte, daha kötü sonuçlar verdiler. | TED | كانت نتائج المزارعين أسوأ بكثير قبل الحصاد |
| Bu girişimciler, Kenya'da son 30 yılda gelişen tarım sektöründeki iniş-çıkışları yaşamış tecrübeli çiftçiler. | TED | هؤلاء المزارعون القدامى قد مروا بكل صعود وهبوط الزراعة في كينيا خلال ال 30 سنة الماضية. |
| dedi. çiftçiler darıdan aldıkları verimin 3-4 katını alıyorlar. | TED | يحصل المزارعون على ثلاثة إلى أربعة أضعاف غلة الذرة. |
| Saminu gibi genç çiftçiler tarım ürünleri almak, çalışmalarının karşılığını almak, başarılı olmak için nakit para almak zorunda değil. | TED | المزارعون الشباب أمثال سامينو لا يملكون أموالاً لشراء المنتجات الزراعية بما يتوافق مع عملهم الشاق ليكونوا ناجحين. |
| Geçen sezon, çiftçiler büyük oranda ilaç kullanımlarını azalttıklarını, neredeyse hiç kullanmadıklarını belirtti. | TED | الموسم الماضي، أَبلَغَ المزارعون بأنهم أصبحوا قادرين على تخفيض استخدام المبيدات بنسبة هائلة، تقريباً إلى الصفر. |
| Biz çiftçiler geleceği de düşünmek zorundayız. | Open Subtitles | نحن مزارعين يجب أن نفكر في السنوات المُقبلة، أيضاً |
| Senden ayrılırken umutlarım dışında başka hiçbir şeyim yoktu. çiftçiler ve işçiler bekliyor. | Open Subtitles | وليس لدي سوى مجموعة من أصحاب النوايا الحسنة، مزارعون مالكو متاجر |
| çiftçiler, kalkan, mızrak ve kalan ekipman, seyahat yarın ekleyin. | Open Subtitles | تخلّى عن درعك ورمحك وابقى هنا لترتحل غداً مع الفلاحين |
| Yapılması gerektiğine inandığım bir diğer şey de yoksul çiftçiler için teknoloji üretmek. Böylece ürünleri değer kazanacaktır. | TED | الشيء الآخر الذي اؤمن به هو الحاجة لصنع تقنيات للمزارعين الفقراء لاضافة قيمة لمحاصيلهم. |
| Sigorta ortaklarımızı ikna ettik ve nisan ayında çiftçiler yeniden ekim yaptı. | TED | لذلك أقنعنا شركائنا وبعد ذلك في إبريل، أعاد هؤلاء الفلاحون الزراعة |
| Fakat dünyadaki diğer çiftçiler çok açlık çektikleri için gerçekte oldukça zayıftırlar. | TED | بينما المزارع في باقي دول العالم هي صغيرة جدا .. وهذا هو سبب تضورهم جوعا |
| Denizin dibindeki ürünleri toplayan, avcılar ve çiftçiler vardı. | Open Subtitles | كان هناك صيادون ومزارعون من الغواصة يجمعون الحصاد من قاع البحر |
| - Hepsi çiftçi. çiftçiler gübre ve kadınlardan başka bir şey konuşmaz. | Open Subtitles | فلاحون يتكلمون عن لا شئ إلا المحاصيل و النساء |
| Calais'ye gidip mültecilerle konuşursanız; avukatlar, siyasetçiler, mühendisler, grafik tasarımcıları, çiftçiler ve askerlerle karşılaşırsınız. | TED | إذا تحدثت مع اللاجئين في كاليه فستلتقي بمحامين وسياسيين، ومهندسين ومصممي طباعة ومزارعين وجنود. |
| Beni ve ailemi yaz sıcağında gölgelik bir yer arayan, ve tarlasını çekirgeler istila etmiş çiftçiler olarak düşün. | Open Subtitles | تخيلني و عائلتي كمزارعين يبحثون عن الظل في الجفاف مع موجة من الجراد يأكلون حقولنا |
| Bu da demek olur ki çiftçiler çiftçilik yapamaz. | Open Subtitles | مما يؤدي لعدم تمكن المُزارعون من الزراعة |