Üstteki grafik, maaşın büyüklüğe göre fonksiyonu, ve aynı şekilde çizilmiş. | TED | التمثيل البياني أعلاه يستدخم للدلالة على الحجم وتم تنقيطها بنفس الطريقة |
Sonra kendi kendime dedim ki, tamam önümüzde bu şekilde gelen insanlar var | TED | لذلك بدأت أتساءل، تعلمون ، حسنا أننا لدينا هؤلاء الاشخاص يدخلون بهذه الطريقة |
Ve şimdi, tedarik zincirinin bağımsız cumhuriyeti... bizi tatmin edecek şekilde... ...yönetilmemekte olan etik tüketim... ...ve ticaretiyle uğraşabiliriz. | TED | والآن جمهورية سلسلة التوريد المستقلة هذه لا يتم حكمها بطريقة ترضينا بأن تشارك في تجارة أخلاقية أو استهلاك أخلاقي |
Ama yanından geçer geçmez, sarsıntlı bir şekilde duvarda tırmanmaya başlayacaktı. | TED | لكن بمجرد أن يمروا بجانبه، يبدأ في تسلق الحائط بطريقة متشنجة. |
Farklı tipte görüntüyü gösterebilecek şekilde programladığımız 16 mavi LED ışığı sadece. | TED | انه يملك 16 ضوءا ازرق ويمكن ان نبرمجمه لكي يضيء كما نريد |
Bunu bir çok farklı şekilde gördünüz,... ...ama belki de bunu hiç görmediniz. | TED | لقد رأيتم هذا في أشكال مختلفة ، ولكن ربما لم تروا هذا الشكل |
Bu güzel ama kabul etmek gerekir ki kimse bu şekilde konuşmaz | TED | هذا جميل، ولكن دعونا نواجه الواقع ، لا أحد يتحدث بهذه الطريقة |
Çünkü aslında insanlardan bunu bekliyoruz ve bu şekilde değerlendirmeliyiz. | TED | لأن هذا ما نريد من الناس فعله، وبهذه الطريقة تقيمونهم. |
bilimle bu şekilde uğraşmayı gerekli görmüyor. Ben bundan sonra derhal Genspace kaydoldum | TED | لا يشاركون بالضرورة في العلم بهذه الطريقة. بعد هذا انضممت مباشرة إلى جينسبيس، |
Ama sindirim kanalın tüm karbonhidratlara aynı şekilde cevap vermez. | TED | لكن جهازك الهضمي لا يتعامل مع كل الكربوهيدرات بنفس الطريقة |
Bir şeyi tartıştığınız zaman, nedenleri ve kanıtları olan birini ikna edemezsiniz çünkü mantık yürütme bu şekilde çalışmıyor. | TED | إذا كنتم تناقشون شيئًا، لن تستطيعوا إقناع الشخص الآخر بالأسباب والدليل، بسبب ليست هذه الطريقة التي يعملُ فيها المنطق. |
Bunu bir şekilde tahmin ediyorum, Bu zor olmalı, buna bir şekilde inanıyorum. | TED | وأعتقد على نحو ما، أنني أؤمن بطريقة ما بأنها يفترض أن تكون صعبة. |
Üstünkörü bir şekilde kullanılıyor ve gerçek bir alfanın ne anlama geldiğinigöstermiyor. | TED | استعمل المصطلح بطريقة سطحية جداً بشكل لايمت بصلة إلى المعنى الحقيقي للكلمة. |
Böylece, başarılı bir toplu taşım haritası için, kesin gösterime bağlı kalmamalıyız ama onları beynimizin çalıştığı şekilde tasarlamalıyız. | TED | إذا، من أجل خريطة مواصات عامة ناجحة يجب أن لا نلتزم بالتمثيل الدقيق و لكن نصممها بطريقة عمل عقولنا |
Bir otobanda kendi halinde duran, terk edilmiş bir araba değiliz. Ama eğer bir şekilde öyleysek bile, endişelenmeyin. | TED | نحن لسنا سيارات متروكة مركونة وتجلس فارغة في احد الطرق السريعة، وإذا كنا كذلك بطريقة أو بأخرى، لا تقلق. |
Örümceğin dış dünyaya verdiği tepkiyi iç dünyasında neler olduğunu anlayacak şekilde görebiliyoruz. | TED | فالعنكبوت يستجيب للعالم بطريقة تمكننا أن نرى ونعرف ما يحدث في عالمه الداخلي. |
Yaşanılan yerler; iş mekânları, kültür mekânları ve idari mekânlar birbirleriyle ilişkili bir şekilde konuşlandırılırlarsa anlam ifade ederler. | TED | ذلك أنه ، كما تعلمون ، في مساكن معنى نشرت في ما يتعلق أماكن العمل ، والثقافة ، والحكم. |
Bunu bir tek şekilde dizayn edebilirdik, ya da muhtemelen inşa edebilirdik, bu da formun kalkülüs temelli tanımlamasını kullanarak. | TED | والآن ، فإن الطريقة الوحيدة التي يمكن أن نصمم ذلك، أو ربما بناءه، هي باستخدام حساب التفاضل والتكامل لتعريف الشكل. |
Bu anketten anladığımız bazı insanlar, bazı Amerikalılar bu tarz fotoğrafların Obama'nın aslında nasıl göründüğünü en iyi şekilde yansıttığını düşünüyor. | TED | ووجدنا في هذا الاستطلاع أن بعض الأمريكيين، يعتقدون أن صورًا مثل هذه هي أفضل توضيح، لما يبدو عليه أوباما في الحقيقة. |
Ama turizm piyasasının, insanlara gerçekten yarar sağlanabilecek şekilde idare edilmesi oldukça önemli. | TED | لكن إدارة سوق السياحة بالطريقة التي يمكن أن تفيد الشعب حقا مهم للغاية. |
Fakat olan şey şu gibi görünüyor, yapay zekâ otoyolda giden kamyonları saptamayı öğrenmişti, yani kamyonları arkadan göreceğimiz bir şekilde öğrenmişti. | TED | لكن ما يبدو وكأنه حدث هو أنه تم تدريبه للتعرف على الشاحنات في الطريق السريع حيث قد تتوقع رؤية الشاحنات من الخلف. |
Bizi de benzer bir şekilde öldürmek kesinlikle kuşku uyandırırdı. | Open Subtitles | سوف يثير ذلك الشكوك بالتأكيد إذا قاموا بقتلنا بنفس الطريقه |
Dil bilimciler aslında göstermiştir ki gözlenmeyen bir şekilde rahat konuşma yaparken 7 ile 10 kelimelik paketler hâlinde konuşmaya eğilimliyiz. | TED | وقد أظهر اللغويين أنه عندما نتحدث طبيعياً بدون رقابة غالباً نميل إلى الكلام في مجموعات مكونة من سبعة إلى 10 كلمات |
aynı zamanda dünyaya farklı bir şekilde adapte olmanızı sağlayan beyninizdeki öğrenme merkezlerini harekete geçiriyor. Bulgularımıza göre daha pozitif olabilmek için beyninizi | TED | بل تنعكس على جميع مراكز التعلم في عقلك نمكنك من التكيف مع العالم بصورة مختلفة وجدنا أن هناك طرق يمكنك بها تدريب عقلك |
Her iki şekilde de kaybediyorsun. Onunla yatıyorsa demek seni aldatıyor. | Open Subtitles | فى كلا الحالتين, أنت تخسر لو ربحت الرهان, فهى نائمة معه |
Tercümanın talimatlarını doğru şekilde deşifre edebilseydim baş rahipe parşömenin bir kopyasını çıkarmadan teslim edecek kadar aptal olduğumu düşünmedin, değil mi? | Open Subtitles | إذا تمكنت من فك شفرة مترجم اليونانية بشكلٍ صحيح لست أحمقاً حتى أسلم الرق لرئيس الدير بدون أن أعمل نسخة منه ؟ |
Ve asıl önemli olan bunları çok dikkatli şekilde kurutmanız, düşük bir sıcaklıkta. | TED | والشئ الرئيسي هو أنك يجب أن تجففها بكل حرص، في درجات حرارة منخفضة. |