Annen benden çok daha zeki ve bu sorumluluktan korktuğumu anlamamı yardım etti. | Open Subtitles | أمكِ أذكى مني كثيراً وساعدتني في أن أدرك أني كنت أتجنب هذا الارتباط |
Bu iki şey temelden başarısız olduğumuzu anlamamı sağladı. | TED | الآن، كلا هذان الأمران جعلاني أدرك أننا كنا نفشل بشكل أساسي. |
Bunlar Afrika'nın çıkışının veya batışının liderlerimizin kalitesine bağlı olduğunu anlamamı sağladı. | TED | مما جعلني أدرك بأن أفريقيا ستنهض أو تسقط بسبب نوعية قادتنا. |
Aslında ortaklık fikrini anlamamı sağlayan sensin. | Open Subtitles | كان أنتِ, في الحقيقة, من ساعدني لأفهم مفهوم الشراكة, |
Ve annemin temelli gittiğini anlamamı sağladı. | Open Subtitles | وانها في الواقع جعلتني ادرك ان امي غادرت |
Böyle dışarıda olmak, Televizyonsuz yada dergisiz... insanların 500 yıl önce nasıl hissettiklerini anlamamı sağladı. | Open Subtitles | أنْ يَكُونَ خارج هنا مثل هذا، بدون أيّ تلفزيون، أَو مجلات يَجْعلونَني أُدركُ كَمْ ناس قبل 500 سنةً لا بدَّ وأنْ شَعرَ. |
Anahtarın kilide uymayacağını biliyorlardı ve benim bunu anlamamı bekliyorlardı. | Open Subtitles | عرفوا بأن المفتاح لا يلائم القفل و كانا ينتظراني لأدرك هذا |
Asla bilemeyeceğim, ve bu, bir şeyleri değiştirmek için hiçbir şey yapmadığımı anlamamı sağladı. | TED | لن أعلم أبدًا، وهذا جعلني أدرك أنني لم أفعل شيئًا لمحاولة إحداث تغيير. |
Böyle olduğunu anlamamı sağlayan, Senatör William Fullbright ile geçirdiği felçten altı ay sonra yaptığım röportaj oldu. | TED | و ما جعلني أدرك ذلك الآن هو بسبب مقابلة واحدة قمت بها مع السيناتور ويليام فولبرايت، بعد مرور 6 أشهر من إصابته بجلطة. |
Bunu söylememi mi yoksa anlamamı mı istiyorsun? | Open Subtitles | هل تريد مني قول ذلك أم هل تريد مني أن أدرك ذلك؟ |
Benim, onlara yardım ederek kendi dertlerimi unutabileceğimi anlamamı sağladılar. | Open Subtitles | لقد جعلونى أدرك أننى بمساعدتهم يمكننى أن أنتصر على مشاكلى أنا الشخصية |
Benim, onlara yardım ederek kendi dertlerimi unutabileceğimi anlamamı sağladılar. | Open Subtitles | ساعدوني وجلعوني أدرك أن بمساعدتهم أنسى مشاكلي الخاصة |
Bir süredir beraber değildik ve bu sana ne kadar muhtaç olduğumu anlamamı sağladı. | Open Subtitles | لم نكن هكذا منذ زمن وجعلني هذا أدرك كم أفتقدك |
Stajyerlere bağırmak her gün aynı hastalıklarla karşılaşmanın ne kadar monoton olduğunu anlamamı sağladı. | Open Subtitles | صراخي على المتدربين جعلني أدرك كم هو أمر رتيب مواجهة الأمراض نفسها يوماً تلو الآخر ومهما فعلت |
Ama Chuck'la konuşmak gerçekten ne istediğimi anlamamı sağladı. | Open Subtitles | لكن حديثي مع تشاك جعلني أدرك مالذي أرغب به، أيضاً |
Sadece son olan olaylar seni veya başka hiç kimseyi yargılayamayacağımı anlamamı sağladı. | Open Subtitles | فقط اعلمي ان حدثا معينا مؤخرا جعلني أدرك انه لا يحق لي أن أحكم عليك او على اي أحد أخر |
İki yıl boyunca senin bana yalan söylediğini anlamamı mı bekledin? | Open Subtitles | تنتظر مني أن أدرك أنك قد كذبتَ عليّ؟ لمدة عامين؟ |
Dediğim şu ki neyin önemli olduğunu neyin gerekli olduğunu anlamamı sağladı bu. | Open Subtitles | ما أقوله أنه جعلني أدرك ما هو المهم ما يهم حقاً |
Çünkü ailem ne kadar tembel olsa da iyi insanlar tarafından büyütülmemin daha iyi olduğunu anlamamı sağladı. | Open Subtitles | لأنه جعلني أدرك بانه على الرغم ان والداي كانوا نوعا ما كسالى، انا أفضل حالا لأنني تربيت من قبل أناس طيبين |
Bakın, özel güçlerim yok ama bir hayatın bile kıymetini anlamamı sağlayacak kadar ölüm gördüm. | Open Subtitles | حسناً، أنا لست مميزة، لكنني رأيت ما يكفي من الناس يموتون لأفهم قيمة الحياة. |
Bu akşam Cece'nin neden her şeyi bana bıraktığını anlamamı sağladı. | Open Subtitles | ماحدث الليلة جعلني ادرك لماذا تركت سيسي كل شيئ لي |
İşte Leonard, hiçbirinizin kız kardeşim için yeterince yüksek genetik kapasiteye sahip olmayan birer aday olduğunuzu anlamamı sağladı. | Open Subtitles | الآن ليونارد نبهني لأهمية الحصص الوراثية يجب أن نواجه واقع أنه لا أحد منكم يعّد رفيقا مناسبا لشقيقتي |
Ve benim, bu savaş ve mayınlarından ülkenin ne kadar derinden etkilendiğini anlamamı sağladı. | TED | لقد ساعدتني على فهم مقدار ما عانته دولتنا من جراء الألغام الأرضية والحرب. |