Bize verilen bir şeker gibiler, politikayla ilgili bilgileri tüketirken, roman okurken. | TED | فإنها كالحلوى التي نتناولها عندما تشغل بالنا المعلومات السياسية، وعندما نقرأ الروايات. |
İkinci basamağa yükselirken yaşantımızdaki belirli bilgileri ve detayları süzgeçten geçiririz. | TED | نصعد للدرجة الثانية هنا نقوم باستخلاص المعلومات المحددة والتفاصيل من تجربتنا. |
Diski tamamen silinmiş, bilgileri geri yüklemek sonsuza kadar sürebilir. | Open Subtitles | لقد تمّ محو الأقراص تماماً، لذا فإنّ استعادة البيانات مُستحيلة. |
Kusura bakmayın Dedektif ama bilmeniz gerekir ki korunan bir tanığın bilgileri gizlidir. | Open Subtitles | عفوا ، أيتها المحققة ، لكن معرفة بيانات الشهود ، حماية سرية تماماً |
Bizim hükûmetimiz, insanlarımız bu bilgileri belgelendirmedi, bu bilgileri ciddiye almadı. | TED | لم تُوثِّق حكوماتنا وشعوبنا، ولم يأخذوا هذه المعرفة على محمل الجد، |
Bu bilgileri uyumlu bir halka parçasına dahil olmak için kullanabilirsiniz. | TED | فأنت تستطيع أن تستخدم هذه المعلومة لتفهمك في حلقة إستجابية. |
Kurumlar bir saldırı ile ilgili bilgileri çoğu zaman kendilerine saklıyor. | TED | تقوم المنظمات في الغالب بالإبقاء على المعلومات المرتبطة بذلك الهجوم لأنفسهم. |
Devlet Kurumları, özel kurumlar ve güvenlik firmaları bilgileri hızla paylaşmaya gönüllü olmalı. | TED | يجب علينا جعل الحكومات والمؤسسات الخاصة والشركات الأمنية على استعداد لمشاركة المعلومات بسرعة. |
Bir ürünün nerede nasıl üretildiği ve bulunduğu yere nasıl geldiği gibi doğruladığımız ve izlediğimiz bilgileri nasıl paylaşacağız? | TED | كيفية مشاركة المعلومات التي قمنا بالتحقق منها وتعقبها حول مصدر المنتج، وكيفية إنتاجه وكيف وصل إلى حيث هو الآن؟ |
Girit yakınındaki denizaltı depremi konuşunda son bilgileri alabilir miyim? | Open Subtitles | أيمكنك أعطائى المزيد من المعلومات حول الهزة الارضية قرب كريت |
Yaptığımız ise bütün bu bilgileri taramak ve yüksek kaliteli olmayan tüm verileri ayıklamak. | TED | وما نقوم به هو القراء من خلال كل هذه السجلات وإلغاء كل البيانات التي ليست ذات جودة عالية. |
Julie'nin bütün bilgileri interaktif yazılımıma önceden girildi. | TED | و قد تم إدخال كافة البيانات الخاصة بجولي .في نموذج البرنامج التفاعلي الخاص بي |
Artırılmış gerçeklik aynı zamanda tüm bilgileri alıp bunları günlük yaşamda kullanmanızı sağlayarak oyununuzu geliştirmenin de bir yolu. | TED | الواقع المدمج هو أيضًا طريقة للحصول على كل تلك البيانات واستخدامها في الوقت الحقيقي لتحسين كيفية لعبك للمباراة. |
Dr. Hale'in tüm bilgileri, tüm video kayıtları, hepsi gitmiş. | Open Subtitles | جميع بيانات دكتور هايل جميع مراقبات الفيديو خاصتها جميعها فقدت |
Gerçek zamanlı bilgileri kullanan ve yolculara zorluk çıkarmayıp, riske atmayan kişisel devinimleri büyük ölçekte optimize eden entegre olmuş bir sisteme ihtiaycımız var. | TED | نريد نظاما متكاملا يستخدم بيانات لحظية ليستغل الانتقال الشخصي افضل استغلال بدون صراعات او تنازلات للمتنقلين |
Yani belki bundan 10 yıl sonra, eğer bu proje başarılı olursa, bir röportaj da bütün bu çılgın küresel bilgileri aktarıyor olacaksınız. | TED | لذلك ربما بعد 10 سنوات من الآن، إذا نجح هذا المشروع، ستكونون جالسين في مقابلة لملئ هذه المعرفة العالمية المجنونة. |
Al Jazeera, dinleri adına söylenen ve yapılan şeyleri getirip gösterdi onlara. Usame Bin Ladin'in ve El-Kaide'nin iki yüzlülüğünü gösterdi ve onlara gerekli bilgileri verdi ve kendi sonuçlarına ulaşmalarına imkan tanıdı. | TED | الجزيرة أحضرت المعلومة إليهم، أرتهم بأم أعينهم ما الذي يقال و يفعل باسم دينهم فضحت رياء أسامة بن لادن و القاعدة و سمحت لهم، أعطتهم المعلومة التي سمحت لهم أن يصنعوا استنتاجاتهم الخاصة |
Çünkü bir şeyleri sorgularken, kendimizi bazı yeni bilgileri almaya odaklarız veya bizi huzursuz eden bir tür cahillikle boğuşuruz. | TED | لأننا عندما نتساءل عن أمر ما، نكون عازمين على أخذ معلومات جديدة، أو أن نتصارع مع جهل يشعرنا بعدم الارتياح. |
Harry Grey buraya Osborne'u korkutmaya ve kendi hakkındaki tüm bilgileri yok etmeye gelmiş. | Open Subtitles | هاري جراي كان هنا ليخيف أوزبورن ليدمر أية معلومة عنه. |
Ayrıca anlaşılmaz olan şeyler vardı, ki bunlar bana kitap yazarken yardım eden bilgileri getirirlerdi. | TED | هناك ايضا اشياء ,غريبة قليلا, التي تمدني بالمعلومات التي تساعدني في كتابة كتابي |
Ayni gun ozgecmisiyle ilgili bilgileri istedim ama bundan surekli kaciyor. | Open Subtitles | في نفس اليوم الذي سألته عن تفاصيل حياته السابقة, تعجل بالإستقالة |
Kesekağıdı çöpe atınca, bilgileri gözden geçireceğiz karşı bir görev oluşturacağız ve seni Joey's Pizza diyerek yanlış aramış numarası yapacağız. | Open Subtitles | سنأخذه نحن من القمامة و نستعرض معلوماتك و نعد مهمة مضادة و سنتصل بكِ و سندعي أننا نتصل برقم خطأ |
Çünkü kimsenin alamayacağı bilgileri alabilirsin. | Open Subtitles | لانك قد تجلبين لي بمعلومات لا احد يقدر عليها |
Herkesin yeni bilgileri duyması gerektiğini düşündüm beraberken. | Open Subtitles | أظن أنه يتوجب على الجميع أن يستمع لمعلومات جديدة كلنا |
Tıbbi geçmişinizin bir sayfalık bir özetini hazırlayın, kullandığınız ilaçlar ve doktor bilgileri yer alsın. | TED | حضر ملخص من صفحة واحدة عن تاريخك الطبي، الأدوية ومعلومات طبيبك. |
Bazı bilgileri vermeden önce sana güvenebileceğimden emin olmalıyım. | Open Subtitles | لابُد لي أن أتأكد تماماً حتى يمكنني الوثوق بكِ قبل إقحامكِ في معلوماتٍ مُعينة |
Bu bilgileri psişik iletiler sayesinde elde ettiğini söylüyor. | Open Subtitles | يَدّعي أنْ حَصلَ على هذه المعلوماتِ خلال الإرسالِ الروحيِ. |