Babam mutlu olduğu sürece, bende mutluydum büyük mutlu bir aile olacaktık. | Open Subtitles | ولكن طالما أن أبي كان سعيداً كذلك أنا وسنكون عائلة واحدة سعيدة |
Milyonlarca eş-dostun onayı varken kimin bir aile üyesinin onaylamasına ihtiyacı olur ki? | Open Subtitles | أنت لا تحتاج لموافقة من فرد عائلة واحدة عندما يكون لديك الملايين منها |
Hayır, vardı. Sadece böyle gerçek bir aile gibi oturmadık. | Open Subtitles | كان يكفى و لكننا لم نجلس معاً كعائلة هكذا أبداً |
Düzenli olarak kiliseye giden, iyi bir aile reisi, sevecen. | Open Subtitles | رجل محافظ على الذهاب الى الكنيسة رجل عائلي , وخيري |
Fakat Amy Folliat bir aile dostuydu, Hattie'yi kanadının altına aldı. | Open Subtitles | ولكن, ايمى فوليات كانت صديقة للعائلة فأخذت الصغيرة هاتى تحت جناحها |
bir aile var, günün en güzel kısmını onlarla konuşarak geçirdim. | TED | حصلت على عائلة وقضيت أفضل أوقات النهار معهم. |
Fakir bir aile söz konusuysa, bazen öz kızlarını bile satarlar. | Open Subtitles | كنت من عائلة معدمة. أحياناً يبيعون أطفالهم الاناث. |
Bu bir aile geleneği, ve sen de ailenin bir parçasısın | Open Subtitles | . هذه هى تقاليد العائلة . و أنت جزء من العائلة |
Ve bir seferde 20 ila 40 tane insa edecekler, ve ayni sekilde yukselecekler tek bir aile yapisinin burada yukseldigi gibi. | TED | لذا سيضعون من 20 او 40 في كل مرة وسترتفع كلها بنفس الطريقة مثل عائلة واحدة سترتفع في بنيانها |
Ama bu sadece benim bir aile haline gelmemiz için çaba sarfetmemden kaynaklanıyor. | Open Subtitles | ولكن فقط لأن هذه طريقتي لنكون عائلة واحدة |
Düşünsene, yarından sonra hepimiz büyük bir aile olacağız. | Open Subtitles | فكّر فقط بعد غد سوف نكون عائلة واحدة كبيرة |
Bebi bir aile olarak kabul et yada etme, senin için buradayım. | Open Subtitles | وعما إذا كنت تقبلى بى كعائلة او لا، أنا هنا من أجلك |
Bu koroya karşı bir yakınlık hissediyorum - neredeyse bir aile gibi. | TED | اشعر بالقرب من هذه الجوقة تقريبا كعائلة |
Cumartesi günü büyük bir aile yemeği veriyorum. Neden bize katılmıyorsun? | Open Subtitles | سأقيم حفل عشاء عائلي كبير يوم السبت لم لا تنضم إلينا؟ |
Şükrandan yoksun hislerimiz, büyük bir aile kavuşmasındaki sarhoş kuzenimiz gibidir. | Open Subtitles | المشاعر الغير معترف بها مثل ابن عم مخمور وسط لقاء عائلي |
bir aile küçük bir kamp gezisine çikti diye tüm sehir ayaklaniyor. | Open Subtitles | ألا يمكن للعائلة الذهاب برحلة صغيرة دون أن يتم قفل المدينة بالكامل؟ |
Masum bir aile, tüyler ürperten, bir trajedi yaşamıştı. | Open Subtitles | وقعت مأساة شنيعة و جهنمية على عائلة بريئة. |
Ne güzel bir yemek. Ne güzel bir aile. | Open Subtitles | يا له من عشاء رائع ، يا لها من عائلة رائعة |
bir aile üyesi bu tarz sadakat sağlar değil mi? | Open Subtitles | فرد من العائلة قد يستثير هذا المستوى من التفاني، صحيح؟ |
Örneğin burada Zimbabwe'den bir aile, Hindistan'dan, Rusya'dan ve Meksika'dan da. | TED | هنا، على سبيل المثال، لدينا عائلة في زمبابوي، وعائلة من كل من الهند وروسيا والمكسيك، مثلاً. |
Bu gösteriye en azından bir aile eğlencesi süsü vermeliyiz. | Open Subtitles | علينا على الأقلّ أن نمنح هذا الأمر طابع الترفيه العائلي |
Bu ailenin içinde, ortaya çıkmayı bekleyen, daha iyi bir aile olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | عجبًأ، كنت أعلم أن بداخل هذه العائلة أن هناك عائلة أفضل تحاول الخروج |
Bunlar bir aile olarak beraber son dakikalarımız. | Open Subtitles | هذه هي اللحظات الأخيرة لدينا معا كأسرة واحدة. |
Herhalde her şeyden çok büyük bir aile gibi olmamızdır. | Open Subtitles | وأعتقد أنه هو، قبل كل شيء، انها مثل أسرة واحدة كبيرة |
"Ayrıca, bir aile geleneği olan Beulah Vaftiz Kilisesi korosunu yönetme | Open Subtitles | فاليباركها الرب والتي تنص الى العودة مونتي كارلو ومواصلة التقاليد العائلية |
Barbara'yı, Tom'u ve çocukları çağırıp bir aile buluşması yaparız. | Open Subtitles | خلاص, جيب باربا وتوم والاطفال وراح نسوي جمعه عائليه منها |
Eh, onlar katil cadılar bir aile vardır çok seçkin, çok güçlü ve kim farklı bir doğum lekesi ile doğdu | Open Subtitles | حسناً ، إنها عائلة من السحرة القتلة الذين هم من طبقة راقية جداً ، قوية جداً و ولدت مع وحمة مميزة |