ve bunun gibi şeyler... basit ama sonucunda büyük değişikler yapabileceğimiz şeyler. | TED | وأشياء من هذا القبيل. والأشياء البسيطة مثل هذه تستطيع إحداث فرق كبير. |
Hepimiz bunun gibi fotoğrafları televizyonda ve haberlerde gördük. Bu bir operasyon merkezidir. | TED | جميعنا شاهد صور مثل هذه على التلفاز و شاشات الأخبار، هذا مركز عمليات |
Yakalayacağımız Büyük Patlama olsaydı eğer, bunun gibi ses çıkarırdı. | TED | إذا كنا لنسجل صوت الإنفجار العظيم، فسيكون شيئا مثل هذا. |
nehir yatağında yüzen dev baloncuklar gördüm, tıpkı bunun gibi. | TED | فإذ بي أرى فقاقيع ضخمة تطفو على ضفة النهر، كهذه. |
Allah bunun gibi bir adamdan yemek artıkları almama izin vermiyor. | Open Subtitles | لا يسمحُ ليَ الله أن آخذَ الفَضلات من يديّ رجلٍ كهذا |
bunun gibi götler, eskiden yattıkları bir kızla, tekrar yatacaklarını düşünmeseler bir kızı ziyaret etmak için seyahat etmezler. | Open Subtitles | لكن حقير مثله لن يسافر كي يزور صديقته وان فعل فقط كي يضاجعها وإن لم يستطع فيبحث عن أخرى |
Dediğim gibi laboratuvarda numuneleri ısıtmak için bunun gibi bir endüstriyel makinemiz var. | TED | و قد قلت أن لدينا مثل هذه الآلة في المعمل لرفع حرارة العينة |
Bundan aylar öncesinde bana bunun gibi tehdit mesajları gönderiyordu. | TED | قبلها بعدة أشهر كان يرسل لى رسائل تهديد مثل هذه. |
Ve bu Bill'in yapmakta olduğu şeylerden biri, bilim insanlarına bunun gibi hayvanların ve yaşadıkları yerlerin ilk görüntülerini sağlıyor. | TED | وهذه إحدى الأمور التي كان يقوم بها بيل، وهو يقدم للعلماء بهذا العرض الأول لحيوانات مثل هذه التي تنتمي لعالمها. |
Ve ortağım Ross ile birlikte, bunun gibi 70 araştırma yaptım. | TED | وقد قمت بأكثر من 70 تحقيق مثل هذا مع شريكي روس. |
Belki yeterince güzel değilim veya bunun gibi aptalca bir şey. | Open Subtitles | ربما لم أكن جميلة بما يكفي أو سبب غبي مثل هذا |
Canlı canlı gömülmek gibi. Her zaman bunun gibi karanlıktı. | Open Subtitles | مثل أن تدفن حيا لقد كانت مظلمة دائما مثل هذا |
Veya "Kaybetmek ne demekmiş, öğreteceğim sana." bunun gibi bir şey. | Open Subtitles | أو سأجعلك تتعلم كيف تكون الخسارة أو شئ من هذا القبيل |
Kendiniz olun, içinizden geleni söyleyin, bunun gibi şeyler işte... | Open Subtitles | كن على سجيتك، تكلم من قلبك أشياء من هذا القبيل |
Ama ön taraftaki burundan bakılınca bunun gibi görünmesi gerekiyor. | Open Subtitles | بوجود الأرض البحرية في المقدمة يجب أن تبدو كهذه الصورة |
Gerçekten dostum bunun gibi şeyler insanın tüylerini diken diken ediyor. | Open Subtitles | أنا أخبرك، يا رجل ،قذارة كهذه هي التي تصل أسفل جلدك |
Sana iyi davrandığımı birine söylersen, sonun bunun gibi olur. | Open Subtitles | اذا اخبرت احد انني كنت لطيفة معك سأفجرك كهذا الرجل |
Nasıl öyleyse? İyi,demekistiyorum ki,kesin,onlar bir şey yaptı, Bob, ama bunun gibi bir şey değil. | Open Subtitles | أعني أنهم ارتكبوا بعض التجاوزات بالتأكيد ولكن ليس مثله |
Son 200 yıldır bunun gibi sadece 20 olay görülmüş. | Open Subtitles | هناك فقط 20 حالة كتلك خلال الــ 200 عام الماضية |
Yani dışarıda bir yerlerde bunun gibi dört tane daha var. | Open Subtitles | الذي يعني أن هناك أربعة آخرون إلى هناك فقط مثل ذلك. |
bunun gibi soruları her zaman sorarız ve bir cevap alabilmeyi bekleriz. | TED | نحن نسأل هذا النوع من الأسئلة أغلب الوقت، ونتوقع أن نجد الإجابة. |
Bunların hepsi çok acayip, bilirsin bunun gibi karanlıkta oturmak. | Open Subtitles | هذا كله غريب، كما تعلم، جلوسنا محاطين بالظلام بهذا الشكل |
bunun gibi kızlarla birkaç geceyi dışarıda geçirmek seni düzeltir. | Open Subtitles | أجل واضح بضع ليالي تقضيها مع فتيات كهؤلاء ستجعلك سعيداً يمكنك الإختيار بين هذه أو تلك |
Ha-ha-ha. Bakışını görmen gerekirdi, bunun gibi bir şeydi: Ben bir eziğim. | Open Subtitles | كان يجب أن ترى النظرة المرتسمة على وجهك كانت مثل هذة: |
İnandığı her şey birkaç ayda havaya karışıp yok oldu. bunun gibi. | Open Subtitles | تلاشى في الهواء خلال بضعة أشهر بهذه البساطة |
Japonya'da bunun gibi gerçekten karmaşık şeyleri yapacak müşterilerim var. | TED | كان لدي زبائن في اليابان يشترون أشياء معقدة مثل تلك الرسومات. |
Sonra, gece yarısında, bunun gibi bir gecede, onu duydular. | Open Subtitles | آنذاك، وفي منتصف الليل ،في ليلة تشبه هذه سمعوها |