Çocuk yaşta evlilik yoksulluk, sağlıksızlık ve eğitim eksikliği döngüsünü devam ettiriyor. | TED | زواج الأطفال يطيل الدورة الخبيثة للفقر والمستوى الرديء للصحة و نقص التعليم. |
Yeteri kadar demire sahip değilseniz demir eksikliği anemisi olabilirsiniz. | TED | فعندما ينقص الحديد في جسمك قد تصاب بأنيميا نقص الحديد، |
Özgüven eksikliği Brezilya açısından büyük bir sorun ve 17 yaşında bir gençle maça başlanmasını gerçekten anlamak zor... | Open Subtitles | لان نقص الثقة هي المشكلة الحقيقية بالنسبة للبرازيلين و البدء ب 17 عام كلاعب اساسي سوال يصعب الاجابة عنه |
Görmemiz gereken, şehvetin eksikliği değil, onu kontrol ediş, ve kendini teslim ediştir. | Open Subtitles | ما قصدنا أن نقوله هو قلة العاطفة مقرانة مع التحكم بها وعدم العطاء |
Bende sadece tuz eksikliği vardı çünkü tuzu aşırı absorbe ediyorum. | Open Subtitles | لقد كان معي نقص بالملح فقط لأنني جيدة جداً في إمتصاصه |
Site çalışırken gereken donanım eksikliği siteyi açarken gereken reklam eksikliği.' | Open Subtitles | نقص القرص الصلب للتعامل مع الإستخدام نقص الدعم لطرح الموقع بنجاح |
Çürükler, anemi, C vitamin eksikliği, hatta lösemi kaynaklı oluşabilir. | Open Subtitles | الكدمات قد تشير للأنيميا نقص الفيتامين سي او حتى اللوكيميا |
- Tabii böyle olur. Protein eksikliği olan dört model aynı duşu paylaşıyor. | Open Subtitles | هذا ما يحدث عندما تتشارك 4 عارضات لديهم نقص فى البروتين فى حمام |
Özgüven eksikliği Brezilya açısından büyük bir sorun ve 17 yaşında bir gençle maça başlanmasını gerçekten anlamak zor... | Open Subtitles | لان نقص الثقة هي المشكلة الحقيقية بالنسبة للبرازيلين و البدء ب 17 عام كلاعب اساسي سوال يصعب الاجابة عنه |
Bu düşsel olan ve hoş karşılanmayan his; arkadaşlık eksikliği veya kaybında oluşur. | TED | وهي أن الوحدة موضوعية و شعور غير مرغوب به من نقص أو فقدان الصحبة |
Yani temel olarak bu araştırma eksikliği ile alakalı. | TED | ان المشكلة في الاساس هي نقص البحث والاطلاع |
Makalede bir Nörolog, dikkat eksikliği olan çocukların kendilerini nasıl gösterdiğini anlatıyordu. | TED | في تلك المقالة، تتحدث عالمة أعصاب عن كيف يقدم الأطفال أنفسهم مع اضطراب نقص الانتباه. |
Bu yüzden orada oturdum ve kafamı kaşırken düşündüm. Çocuklarımızın Dikkat eksikliği'mi var yoksa dünyamız çocukların takdir etmesi için çok mu yavaş? | TED | فجلست أفكر وأنا أحك رأسي هل يعاني أطفالنا من اضراب نقص الانتباه، أم أن عالمنا بطيء جداً بالنسبة لأطفالنا فلا يقدّروه؟ |
Zayıf beslenme, su ihtiyacı, iklim değişikliği, ağaçların yok edilmesi, beceri eksikliği, güvensizlik, besin eksikliği, sağlık hizmeti yetersizliği, çevre kirliliği. | TED | سوء التغذية، الحصول على الماء صالح للشرب، تغيّر المناخ، اختفاء الغابات، قلة المهارات، عدم الأمن، قلة الغذاء، قلة الرعاية الصحية، التلوّث. |
Susuz bir beyin, aynı miktara ulaşmak için daha sıkı çalışır normal bir beyin gibi, hatta su eksikliği yüzünden geçici olarak küçülür. | TED | و الدماغ الجاف يعمل جاهداً ليحقق نفس أداء الدماغ الطبيعي ، كما أنه ينكمش مؤقتا بسبب قلة مستوى المياه. |
İtiraf etmeye utanıyorum. Karı eksikliği iyi bir adamın bile tavrını değiştirir. | Open Subtitles | ولكن من المؤسف القول إنّ غياب المرأة يغيّر حتى سلوك رجل صالح |
Kızda ego tavan ama özgüven eksikliği olduktan sonra neye yarar? | Open Subtitles | كانت شخصيتُها قوية. لكنّها تفتقر إلى الثقة بالنفس التي تدعمُ شخصيتها. |
Çünkü bu bir birleşmiş milletler operasyonu, tabiki, fon eksikliği yaşıyorlar. | TED | لأنها عملية تابعة للأمم المتحدة، فهي بالطبع تفتقد التمويل. |
Dişleri ve derisi yoğun D vitamini eksikliği yüzünden büyük ölçüde aşınmış. | Open Subtitles | و لديه تدهور شديد بالأسنان و الجلد من النقص الشديد بفيتامين د |
...yani kadınlar konusunda güven eksikliği yaşıyor ya da sosyal becerileri zayıf. | Open Subtitles | اذن قد يفتقد الثقة مع النساء او المهارات الاجتماعية |
Faktör 5 Leiden eksikliği varsa da başka bir pıhtı daha atar. | Open Subtitles | و ان كان مصابا بنقص العامل ليدن 5 فستتشكل لديه جلطة أخرى |
Araştırmaya göre bu çaresizliği öngören şey mutluluğun eksikliği değil. | TED | ووفقاً البحث، ما يسبب هذا اليأس ليس عدم وجود السعادة |
Bu geçici erkeklik eksikliği olarak sayılabilecek şeyin yerine geçebilir. | Open Subtitles | أوَتعلمين، هذا يُعوّض ما يُمكن إعتباره بلحظة قلّة رجولة وجيزة جداً. |
Sendeki bu kontrol eksikliği yüzünden itibarımın zedelenmesine müsaade edemem. | Open Subtitles | انا لن اسمح ان تدنس سمعتي من قبل هذا الافتقار المؤسف للسيطرة من قبلك |
Gerçeğin birinin eksikliği bile her şeyi değiştirebilir. | Open Subtitles | و نقصان واحدة منها يغير كل شيء حتى لو كنا نعرف |
Kronik uyku yetersizliğiyle mücadele eden birçok ergen için venti frappuçino şeklinde büyük miktarda kafein tüketmek onların bu eksikliği karşılama stratejisi olmaktadır ya da enerji içecekleri ve bir tek içki. | TED | بالنسبة للعديد من المراهقين المجابهين لنقص النوم المزمن، فإن استراتيجيتهم تقتضي استهلاك كميات كبيرة من الكافيين في شكل فينتي الفرابوتشينو أو المشروبات الطاقية أو المركزة. |
Ama jüri, kanıt eksikliği olduğunu düşündü. | Open Subtitles | لكن المحلفين رأوا أن هناك قصور في الأدلة |