Bizim yapamayacağımız kadar karmaşık ama doğal kaynağından elde edebiliriz. Ediyoruz da çünkü en güçlü antibiyotikler arasında yer alıyor. | TED | إنه أمر معقد للغاية، ولكن نستطيع الحصول عليه من مصدره الطبيعي، ونحن نفعل ذلك، لأنه أحد أقوى المضادات الحيوية لدينا. |
Bu girişimcilik ve inanıyorum ki girişimcilik, bekleyiş karşısında en güçlü araç olabilir. | TED | إنّها ريادة الأعمال، التي في اعتقادي يمكن أن تكون أقوى سلاح ضدّ التّرقّب. |
Öyle güçlü ve aşk dolu hissederim ki, patlamak üzereyimdir. | Open Subtitles | أشعر بهذه القوة ومليئة بالحب، أنا على وشك أن أنفجر |
Bahse girerim, "Koç"sundur! Koç insanları hareketli ve güçlü olurlar. | Open Subtitles | أشك أنك من مواليد برج الحمل، مواليد الحمل أقوياء وعنيفون |
Sorunun, neden güçlü bağlarımızda olduğunu düşünürsek mesela hayat arkadaşınızı düşünün. | TED | إذن إذا فكرت بـالمشكلة مع روابطك القوية فكر بالزوج ، مثلاً |
Eşsizlik içinde yıldızların doğduğu gibi, bilmenin bu güçlü bileşimi, kimliklerin patlayıcı birleşmesinin parıldayan bir örneği ile neticelendi. | TED | مثل ولادة النجوم في السماوات، هذا المزيج القوي من معرفة النتائج في مثالٍ رائعٍ من الدمج المثالي والقوي للهويات. |
Lazerler öyle güçlü ki, topu çok hızlı bir şekilde eziyor. | TED | موجات الليزر قوية جدا فهي تسحق كرة الطاولة بشكل فائق السرعة. |
Kişisel ilişkiler, bence muhtemelen sahip olduğumuz en güçlü araçlar. | TED | أعتقدُ أن العلاقات الشخصية، هي ربما أقوى الوسائل التي لدينا. |
Salyangoz, en güçlü şövalyeleri bile yenen ölümün kaçınılmazlığının sembolü olabilir. | TED | قد يكون الحلزون رمزاً لحتمية الموت، الذي يهزم حتى أقوى الفرسان. |
Buna rağmen uzun zamandır beklediğim her şeyden daha güçlü hissettim o an. | TED | مع ذلك، كان الشعور أقوى من أي شيء آخر توقعته منذ فترة طويلة. |
Biliyorum, çok aşikar, ama değişimin en güçlü sembolü olan Gandhi ile bitirmeliyim. | TED | أنا أعلم أنه واضح, لكن يجب أن أختم مع أقوى مثال للتغيير, غاندي. |
Karar anında, kalpleriniz öyle güçlü olacak ki onun aşkını koparıp atabileceksin. | Open Subtitles | وعندما تحين ساعة الحسم ستكون قلوبكن بمنتهى القوة وسيصبح بامكانكن التلاعب بعواطفة |
Herkesin aradığı şeyi buldunuz: korku dolu, hastalıklı bir dünyada güçlü olmak. | Open Subtitles | لقد عرفتكم كلكم ما يبحث عنه الآخرين القوة في عالم خائف ومدمر |
Bahse girerim, "Koç"sundur! Koç insanları hareketli ve güçlü olurlar. | Open Subtitles | أشك أنك من مواليد برج الحمل، مواليد الحمل أقوياء وعنيفون |
Birbirimize yardım edebilmemiz için bizi bir süre güçlü kılar. | Open Subtitles | إنه يجعلنا أقوياء فقط لفتره حتى يمكننا مساعدة بعضنا البعض |
Bu benim başıma geldiğinde, Babamla geçirdiğim güçlü bir deneyimi hatırlıyorum. | TED | عندما يحدث ذلك لي، أتذكر تجربتي القوية التي عشتها مع والدي. |
Diyoruz ki, yapmamız gereken tek şey bu güçlü lideri seçmek ve bizim sorumlarımızı bizim yerimize de çözecek. | TED | فكل ما نقوله، كل ماعليك فعله هو أن تنتخب هذا الزعيم القوي وسيقوم هو أو هي بحل كل مشاكلنا. |
Ortak insanlık anlayışımızın değişmediğini bize hatırlatan güçlü unsurlar bunlar. | TED | فهي تعتبر رسائل تذكير قوية بأن إنسانيتنا المشتركة لم تتغير. |
Bu kadar güçlü bir inancın varsa neden Uluslararası Tugay'a katılmıyorsun? | Open Subtitles | وإذا كنت تشعر بالقوة حقاً لماذا لا تترشح للأولوية , الدولة؟ |
Organizmayı öldürecek kadar güçlü, etkilenmiş vücudu öldürmeyecek kadar zayıf. | Open Subtitles | قويه بما يكفى لتقتل هذه الخلايا لكن ضعيفه بالنسبه للمضيف |
Onun çok güçlü isimlerle kurnazca işler çevirdiği çok açık. | Open Subtitles | . يبدوا بأنها كانت تتصارع . مع بعض الناس الأقوياء |
TED deki kalplerimize yakın bir yerden, bir fikri paylaşmada videonun baskıdan daha güçlü olduğunu gösteren bir örnek daha var. | TED | وهذا مثال آخر أقرب لمؤتمر تيد أي عندما يكون الفيديو اقوى بكثير من القصاصات الورقية في نشر الافكار وحث الناس عليها |
Ölümünden hemen önceki günlere kadar, çok güçlü biçimde belki mantıksız bir biçimde, daima onu ölümden koruyabileceğimi hissettim. | TED | لأحسست وحتى ايام قبل وفاة بقوة ويمكنكم ان تقولوا من غير منطق انني استطيع ان احفظه من الموت للأبد |
Bu sene 1 Haziran, Monson Kasırgası'nın birinci yıl dönümüydü. Ve toplulumumuz daha önce hiç bu kadar birbirine bağlı ve güçlü olmamıştı. | TED | شهد 1 يونيو من هذا العام الذكرى السنوية لاعصار مونسون. و لم يكن مجتمعنا ابدا أكثر ارتباطا أو قوة أكثر من تلك اللحظة. |
Sizin güçlü olmanız gerekiyor. Bütün o şeylere ihtiyacınız yok ki? | Open Subtitles | من المفترض ان تكونوا رجال اقوياء لستم بحاجه للادوات صح ؟ |
Bütün enerjileri ve kuvvetleri, sağlıklı güçlü ve dirençli bir okyanusa bağlı. | Open Subtitles | كلّ هذه القوّة وَ الطاقة مرهونة بسلامة وَ ازدهار وَ مرونة المحيط |
Artık terör içimize yerleşmişti ve gitmiyordu, çünkü o kadar güçlü olan Mahina, kendini kurtaramadıysa, diğerlerimiz ne yapabilirdi. | Open Subtitles | دب الذعر فينا وابى ان يزول فان لم يستطع ماهينا القوى انقاذ نفسه ماذا يسعنا نحن ان نفعل ؟ |