Şimdi ise daha da ileri teknolojilerden bahsediliyor: artırılmış gerçeklik gibi. | TED | ويجري الآن زيادة هذا بطبقات أخرى من التكنولوجيا مثل زيادة الواقع. |
Örneğin, belki de gerçeklik, bilinçli deneyimlere neden olan kocaman bir makinedir. | TED | مثلا ، يجوز أن يكون الواقع ماكنة كبيرة تتسبب في خبرتنا الواعية |
Ona şimdi sanal gerçeklik diyoruz, ama simule edilmiş gerçekleri geçince ne oluyor? | TED | نحن نسميه الواقع الإفتراضي حالياً، لكن ما الذي سيحدث عندما نتجاوز تقليد الواقع؟ |
Bu da kendimizle ilgili hayat boyunca değişmeyen sabit bir gerçeklik gibi. | TED | وأن هذه هي الحقيقة الدائمة حول أنفسنا، شيئًا سيظل ثابتًا طوال الحياة. |
Ben buna bilinçli gerçeklik diyorum. Aslında oldukça farklı bir yaklaşım. | TED | أنا أسميها الواقعية الواعية وهي تختلف فعلا |
Yaptıkları şey, bizi psikologların ortak gerçeklik dedikleri şeye davet etmek. | TED | ما يفعلونه هو دعوتنا إلى ما يسميه علماء النفس الواقع المشترك. |
telefonu icat etmek yarım yüzyıl aldı, ilk görsel gerçeklik teknolojisi. | TED | لقد استغرقنا الأمر نصف قرن لتبنى الهاتف، تكنولوجيا الواقع الافتراضي الأولى. |
Burada çok garip bir gerçeklik baskı izi sendromu mevcut. | Open Subtitles | .هناك نوع جد غريب من النزيف خلال الواقع يحدث أمامي |
Dr. Brennan, gerçeklik ve algı arasındaki farkı öğrenmeniz gerek. | Open Subtitles | يجب أن تتعلمي الفرق بين الواقع و مسألة الإدراك الحسي |
Her ikisi de, bilinçli akıllarında kendi gerçeklik dünyalarını kurmuşlar. | Open Subtitles | كلّ منهم يخلق فقّاعاته الصغيرة من الواقع في عقله الواعي |
Gerçekliğin o olduğunu sanıyorlar, ama aslında gerçek gerçeklik bu. | Open Subtitles | يظنون بأن ذلك هو الواقع ولكن هذا هو الواقع الحقيقي |
Bak ne tür bir ailen olursa olsun, gerçeklik görecelidir. | Open Subtitles | حسنا انظر ايا كانت العائله التي تملكها الحقيقة هي الواقع |
Ve şimdi geri döndüğümde bu hayal gerçeğe dönüşmüştü, kırılgan bir gerçeklik olmasına rağmen. | TED | وها الآن ربما أعود، ليتحقق ذلك الحلم على أرض الواقع، برغم ضعف الواقع |
Bu da dilin belki de gerçeklik yaratmadığını yansıtıyor. | TED | حسناً، هذا يقترح أن اللغة ربما لا تصنع الواقع. |
Ben bunu gerçekliğin farklı parçalarını alıp, başka bir gerçeklik yaratmak için bir araya getirdiğimiz bir yap-boz olarak görüyorum. | TED | أراها فقط كلغز للواقع حيث يمكن أن تجمع قطعا مختلفة من الواقع معا لتخلق واقعا بديلا |
Kurgu ve gerçeklik arasındaki farkı söyleyen birkaç test var. | TED | هناك العديد من الأختبارات لتحكي لك الفرق بين الحقيقة والخيال. |
Bu yüzden, televizyon bir gerçeklik gerçeklikse, televizyonun daha azı. | Open Subtitles | ولذلك التليفزيون هو الواقعية والواقعية اقل من التليفزيون |
Bu türden sanal gerçeklik kullanımları sadece insanları yaşlı göstermeye yaramıyor. | TED | وهذا الاستخدام للواقع الافتراضي ليس الهدف منه فقط اظهار الاوجه حين التقدم بالعمر |
Sanal gerçeklik benim için alışılmadık bir yerde başladı. | TED | بدأت علاقتي بالواقع الإفتراضي بشكل غير متوقع. |
Sahte bir gerçeklik yaratırız, insanları olmaları gereken yerde varmışlar gibi gösteririz. | Open Subtitles | نحن نخلق واقع مُزيف, نجعل الناس بالأماكن التي من المفترض تواجدهم بها |
ABD Ulusal Bilim Vakfı finansmanlığıyla sanal gerçekliği, kişiselleştirilmiş dijital günlüğüyle kombine edilmiş bir gerçeklik programı geliştirmeye başladık. | TED | وبتمويل من المؤسسة الوطنية للعلوم، بدأنا في تطوير برنامجنا الواقعي الموسَّع والذي جمع الواقع الافتراضي مع السجل الرقمي الشخصي. |
Bilim insanları ayna kutusu terapisinin daha da gerçekçi kılacak sanal gerçeklik tedavileri geliştiriyor. | TED | قام العلماء بتطوير علاج بواسطة الواقع الافتراضي. ما يجعل صندوق المرآة تجربة أكثر واقعية. |
Ebedi hayatın sadece bir rüya değil gerçeklik olduğu bir dünya. | Open Subtitles | في أي الأبدي الحياة ليست مجرد حلم، ولكن حقيقة واقعة. |
Yine de Dünya'daki fiziksel gerçeklik bu uzak, görünmez galaksilerle yakından bağlantılı. | TED | واقعنا الفيزيائي هنا على الأرض مرتبط بصفة وثيقة لتلك المجرات البعيدة الغير مرئية. |
gerçeklik, insan mutluluğu için iyi bir rehber değildir. | TED | والواقع تحديداً ليس دليلاً جيداً لسعادة الانسان |
Tahmin edilemez gerçeklik. | Open Subtitles | عدم القدرة على التنبؤ، الواقعيّة. |
Nesnel gerçeklik değillerdir. Homo sapiens olmanın biyolojik etkisi değillerdir. | TED | فهي ليست حقائق موضوعية؛ وهي ليست تأثيراً عضوياً ما على الإنسان العاقل |
Diğer tüm yalanlarını sana yutturmak için küçük bir gerçeklik payı oluşturmak için. | Open Subtitles | لأنّها تُشبعك بحقيقة كافية بحيث تبلع الأكاذيب بسهولة. |
Fakat onun bu gerçeklik tutkusu tehlikeli. | Open Subtitles | ولكن هذه الحاجة للحقيقة تشكل خطراً عليها |