Sen onurlu bir polissin ve hayatını da onurlu polis olmak için harcadın ama sonunda bunu elde ettin! | Open Subtitles | أنت شرطي شريف وقد قضيت حياتك شرطيا شريفا وقد حصلت على ذلك ، وهذا ما كل ما ستحصل عليه |
O bir kadın gibidir. Eğer ona doğru şekilde davranmazsan hayatını ıstıraba çevirir. | Open Subtitles | انها مثل المرأه, اذا لم تعرف كيف تتعامل معها صح ستجعل حياتك تعيسه |
Haklı veya haksız, davranışın yine de kargaşaya yol açtı. hayatını sonsuza dek bir tımarhanede geçirmek seni terbiye edebilir. | Open Subtitles | سواء كنت محقاً أم خاطئاً ، تصرفك كان مسيئاً ايها الشاب ربما قضاء فترة حياتك في مستشفى المجانين سيعلمك الأخلاق |
Sadece son 3 yıl içinde, 12.000'den fazla mülteci hayatını kaybetti. | TED | خلال الثلاث سنوات الماضية فقط، فقد أكثر من 12000 لاجئ حياته. |
Onunla ilgilenmezseniz, kendinizi, onun hayatını şekillendiren durumları düşünmek için gereken manevi yükümlülüğe sahipmiş gibi görmek zorunda olmazsınız. | TED | وإذا كنتم لا تهتمون به، لا ينبغي عليكم أن تشعروا بوجود التزام أخلاقي للتفكير حول الظروف التي شكلت حياته. |
Onun durumunda, hayatını kurtarmak için yapabileceğim bir şey olmadığını biliyordum, | TED | كنت أعلم أنه لم يكن هناك ما يمكن فعله لإنقاذ حياتها. |
Peki. Ama sonra yoluna devam et ve kendi hayatını yaşa. | Open Subtitles | حسنا , لكن عليك إذن أن تكملى طريقك و تعيشى حياتك |
Sırf senin hayatın mahvoldu diye başkasının da hayatını mahvetme. | Open Subtitles | اتعلم, لان حياتك مدمَّرة، لا تقم بتدمير حياة شخص اخر |
hayatını kurtardığımızdan dolayı, bize bir iyilik yap... ve bir daha ki sefere nefes almayı bir başka şehirde kes? | Open Subtitles | حسنا , منذ ان انقذنا حياتك اتستطيع ان تفعل بنا معروفا وتتوقف عن التنفس فى مدينة اخرى المرة القادمة ؟ |
hayatını yeni toparladın ve yine karıştırmasına izin mi veriyorsun? | Open Subtitles | أنت مجرد إسقاط حياتك وركض الحق على أكثر من له؟ |
hayatını ihlal eden bu kadar korkunç şeyleri sana zorla yaptırmaktan yoruldum. | Open Subtitles | أنا متعبة من إجبارك لعمل كل تلك الأشياء الفظيعة التي تخالف حياتك |
Bütün bunlar onun gelecekte iyi şeyler yapmaktan uzak tutmak ve hayatını aşama aşama tehlike altına atmak olurdu. | Open Subtitles | كل ما من شأنه القيام به هو الحفاظ عليه من الجيد القيام المستقبل وتعرض حياتك للخطر في هذه العملية. |
Bana karşı çok iyi, beni seviyor, benim için hayatını değiştirdi. | Open Subtitles | كان جيدًا جدًا معي و يحبني و غيّر حياته من أجلي |
DeSilva, bana hayatını alacak yöntem hakkında birkaç şey okuduğunu söyledi. | Open Subtitles | وقال ديسيلفا لي انه قد قرأت عن الأسلوب الذي سيستغرق حياته. |
Yeter ki Tony'yi senden uzakta kendi hayatını kurması için serbest bırak. | Open Subtitles | فقط اذا سمحت لتونى بالخروج بحرية وان يكون لديه حياته بعيدا عنك |
Yok artık! Yani bütün hayatını insanlara sarılarak mı geçirecek? | Open Subtitles | يا الهي انت تعني انها ستمضي حياتها في معانقة الناس |
Karımın, hayatını başka bir adamla geçirmesini izlemek için mi? | Open Subtitles | لكي أشاهد زوجتي تقضي باقي حياتها بين ذراعي رجل آخر؟ |
Küçük bir kararın, tüm hayatını nasıl değiştirdiğini merak ettin mi hiç? | Open Subtitles | هل تخيلتي أنه من الممكن تغير حياتكِ بأكملها بقرار صغير جداً ؟ |
Ve hayatını birkez daha riske edersen, siktimin hayatını burada alırım. | Open Subtitles | وإذا خاطرت بحياتك مرة أخرى, سوف اقوم بأخذ حياتك اللعينه هنا. |
Her gün dışarıda olan o. hayatını tehlikeye atan o. | Open Subtitles | إنه من يكون هناك كل يوم إنه من يخاطر بحياته |
Dünya'nın "Sır"rı Etrafımızda hayatını koşullu yaşayan birçok insan var. | Open Subtitles | لاحظنا أن الكثير من الناس يعيشون الحياة يطريقة مشروطة جدا |
Bugün, yaklaşık 100 insan yeni bir organ alacak, belki hayatını yenileyebilecek. Günün sonuna kadar ise diğer 20 kişi hayatını kaybedecek. | TED | اليوم، سيحصل حوالي 100 شخص على عضوٍ جديد، فرصة لبدء حياتهم من جديد، ولكن مع نهاية اليوم، سوف يموت 20 آخرين منتظرين. |
Sivil hayata uygun değilsin, hapishane hayatını da kabul etmiyorsun. | Open Subtitles | ، أنتم غير صالحين للحياة المدنية ولن تقبلوا بحياة السجن |
Bütün hayatını böyle yaşa o zaman, vücudunda etten başka birşey kalmayana kadar! | Open Subtitles | ،عش حياتكَ بأكملها هكذا وحسب حتى لا يبقى شيء على جسمكَ غير اللحم |
Oğlununa daha iyi bir hayat sağlamaya çalışırken hayatını kaybeden bir anneydi. | TED | لقد كانت أما ضحت بحياتها تحاول الحصول على فرصة لحياة أفضل لإبنها |
Ve bu üretimin yapısını ve kesinlikle bizim hayatımızı ve işimizi ve de çocuklarımızın hayatını değiştirecek ve bozacak. | TED | وهذا سيغير و يشوش مجرى التصنيع وبالتاكيد حياتنا و أعمالنا و حياة اطفالنا |
Doğmamış çocuğumun hayatını tehdit eden kişi adalete teslim edilmedikçe... | Open Subtitles | سوف لن ارتاح حتى اقبض على الشخص الذي هدد حياه |
Ve her yıl onlardan on yılda bir milyar insanın hayatını olumlu bir şekilde etkileyecek bir şirket yada ürün yada hizmet başlatmalarını istiyoruz. | TED | وفي كل سنة نطلب منهم بدء شركة أو منتج أو خدمة والتي من الممكن أن تؤثر إيجاباً على حياة البلايين من الناس خلال عقد. |
Şu ana dek tek yaptığın bu adamların hayatını kurtarmak. | Open Subtitles | جل ما فعلتيه حتى الآن هو إنقاذ أرواح هؤلاء الرجال. |