Eğer değilse, sana hayatının ne kadar kötü olduğunu hatırlatır. | Open Subtitles | ولو لم تكن كذلك فإنها ستذكركِ كم هي حياتكِ سيئه |
Ama hayatının geri kalanını yatak odanın zemininde iç karartıcı müzikler dinleyerek geçiremezsin. | Open Subtitles | لكن لايمكنكِ قضاءُ بقيةِ حياتكِ تجلسينَ في غرفةِ نومكِ وتستمعينَ إلى الموسيقى المحبطة |
Sayfayı koparayım mı katlayıp, hayatının kalanında cüzdanında taşıyabilesin diye? | Open Subtitles | أن أغلفها , لتستطيع حملها في محفظتك لبقية عمرك ؟ |
Tek kötü birşey vardı hayatının üzerinde hiçbir kontrol şansın yok | Open Subtitles | يوجد شيء واحد فقط عندما لا يكون لديك أي تحكم بحياتك |
hayatının geri kalanını hatan olmayan bir şey için harcamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليكَ أن تقضي بقيّة حياتكَ .تكفّر عن شيء لم يكن خطأكَ |
Kendi hayatının senin için bir değeri yoksa, belki onunkinin vardır. | Open Subtitles | إذا كانت حياتك لا تعني لك شيئاً ربما تعني حياته لك. |
hayatının geri kalanında hastanla ruh doktorculuğu oynamak istediğin için söylüyorsun bunu. | Open Subtitles | هذا لأنك تريدين لعب دور الطبيب النفسي لمريضتكِ لما تبقى من حياتكِ. |
Sanırım... bu kadını neden hayatının içinde tuttuğunu artık anlıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أني أفهم الآن لما أبقيتِ هذه المرأة في حياتكِ |
Evden aldığımız paranın yarısıyla hayatının geri kalanında rahat edebilirsin. | Open Subtitles | مع نصف نصيبك في المنزل، سوف تعيشين بهِ لباقي حياتكِ. |
Yani, tabii senin de hayatının aşkınla olmanı falan da istiyorum. | Open Subtitles | وأنا حقًا أريد لكِ أن تكوني مع حب حياتكِ وهذه الأشياء. |
Ama bana göre hayatının sıvası atılmamış bir bina gibi. | Open Subtitles | لكن يبدو لي أن حياتكِ أرض لم يبنى عليها بعد. |
10 ya da 11 yaşından beri programlama yaptığından bahsetmişsin, neredeyse hayatının yarısı. | TED | لقد أردفت أنك تبرمج منذ كان عمرك 10 أو 11، نصف حياتك. |
Seninle evlenmek ve hayatının sonuna kadar sana bakmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أتزوّجك وأن أعتني بكِ لبقية عمرك. |
Evlenme teklif ettiğim gün bana bunun hayatının en mutlu günü olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | اليوم الذى طلبتك فية للزواج انتى اخبرتينى ان ذلك كان اسعد يوم بحياتك |
Hastane hayatının günlük kısmında ağzının tadı seni dürtüyor mu? | Open Subtitles | هل الذوق الرفيع يراودك بشدة في جولاتك اليومية بحياتك المهنية؟ |
Cully, hayatının geri kalanını bir yalan yüzünden hapiste geçirmek istemezsin. | Open Subtitles | كولي،أنت لا تُريدُ دُخُول السجنّ لبقية حياتكَ لما اكذب. |
Benim yüzümden hayatının geri kalanını tekerlekli sandalyede geçirmek zorunda. | Open Subtitles | إن حياته تذهب على كرسي متحرك وكل هذا على حسابي. |
İçinde aşk barındırmayan hayatının onlarınkinden kıymetli olduğunu mu zannediyorsun? | Open Subtitles | أتظن حياتك أغلى من حياتهم رغم خلوها من الحب ؟ |
Ve babacığa, hayatının bundan sonraki 18 yılına veda et. | Open Subtitles | و للأب قل وداعاً لحياتك خلال الثمان عشرة سنة القادمة |
Bir saniye için, çocukların hapse değil de üniversiteye gittiği bir mahallede yaşasalardı, Chuck ve Tim'in hayatının nasıl olacağını hayal etmenizi istiyorum. | TED | أريدكم أن تتخيلوا لثانية ما ستكون عليه حياة تشك وتيم لو كانا يعيشان في حي يذهب فيه الأولاد إلى الكلية، ليس إلى السجن. |
hayatının baharında sağlıklı bir adamdı. | TED | فقد كان شخص في مقتبل العمر ويتمتع بصحة جيدة. |
hayatının son 7 yılını bir hayal peşinde harcadığın ortaya çıkar. | Open Subtitles | لَكنَّك سَيكونُ عِنْدَكَ ضائعَ السَنَوات السبع الأخيرة مِنْ حياتِكَ مُطَارَدَة وهم. |
Ve Hüsnü Mübarek hayatının sonuna kadar Mısır'da diktatörlük yapabileceğini, hastalandığında ya da yaşlandığında saltanatını oğluna bırakabileceğini sandı. | TED | وحسني مبارك توقع انه سيبقى رئيس مصر حتى آخر عمره حتى يغدو مريضاً وهرماً تماماً واعتقد انه بالامكان نقل السلطة الى ابنه |
Oh Helen, bir hayatının olması için herhangi birimizin bir hayatının olması için onu unutmalısın. | Open Subtitles | يا هيلين، كي تعيشي حياتِك كي نعيش جيمعاً حياتنا يجب عليكِ أن تنسيها |
81-A talimatına göre Sydney'yi mahkemeye, duruşmaya çıkartmadan hayatının sonuna kadar tutabilirler. | Open Subtitles | تحت البند 81 ايه يمكنهم احتجازها بدون أدله و حبسها لبقية حياتها |
- hayatının kayıp gittiğini hissedebiliyorum. - Öyleyse buna müsade etme. | Open Subtitles | ــ يمكنني أن أشعر بحياته تذهب بعيدَ ــ إذا لا تدعيها |
Bunun ardındaki fikir, bir yazarın hayatının her anını yansıtabilmekti. | TED | الفكرة كانت ارتباط كل لحظة بحياة القارئ. |