Ancak mesele şu ki bugün karar vermek zorunda değiliz. | TED | غير أن الأمر هو أنه لا يجب علينا أن نقرر اليوم. |
Bağımsızlık Bildirgesi'ni çalmaya karar vermek iki saniyeni aldı. | Open Subtitles | لقد استغرقك دقيقتين لتقرر سرقة إعلان الاستقلال. |
Evlat, senin işin neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar vermek değil. | Open Subtitles | إبني ، وظيفتك ليس أن تقرر سواء كان هذا خاطئاً أم صحيحاً |
Bir karar vermek zorundaydım: Sesi mi çıkarmalı mıydım yoksa sessizliğimi korumalı mıydım? | TED | وجب علي اتخاذ قرار: هل علي أن أجهر بحديثي أم ألتزم الصمت؟ |
karar vermek için ikiye bölündüm. | TED | وجلًُ ما كلن لدي جزء من ثانية لكي أقرر. |
Eğer gerçekten öğrenmek istiyorsan karar vermek için tam olarak 10 dakikan var. | Open Subtitles | لديكِ 10 دقائق بالضبط حتى تقرري إذا كنتِ تريدين معرفة ذلك أم لا |
Biz burada yokken, bir karar vermek için fırsatın ve vaktin olacak. | Open Subtitles | ذلك في حين أننا قد ولت، سيكون لديك الفرصة والوقت لاتخاذ قرار. |
Size cevabımı yarın yazsam olur mu? Bu akşam karar vermek için çok geç oldu. | Open Subtitles | أسمح لى بأن أبلغك برضى,غداً الوقت تأخر اليوم لأقرر. |
Ve karıncalar sonraki tura gidip gitmeyeceklerine karar vermek için... ...yuva girişinde öylece bekleyerek... ...içeri gelen karıncalarla kontak kuruyorlar. | TED | والنمل الذين ينتظرون تحديداً في مدخل العش القرار ما إذا كانوا يريدون الخروج إلى رحلة أخرى، يتواصلون مع النمل القادمين. |
Neyin kötü olduğuna karar vermek neden sana düşsün ki? | Open Subtitles | لماذا أنت الوحيد اللي يقرر ماهو الجيد وماهو السيء ؟ |
Hedefimiz: Gerçek mi sahte mi karar vermek. | TED | هدفنا: أن نقرر إذا كان هذا حقيقي أو مزيف |
Ama yaratıcı mı? İnsanlar yapabilecekleri pek çok fikir ürettiler ve karar vermek zorundaydık: Bu yaratıcı mı değil mi? | TED | لكن هل هو مبدع؟ لقد اقترح الناس كل ما راودهم من أفكار وكان علينا أن نقرر: هل هذا مبدع أم لا؟ |
Evet, şimdi sadece ona ne yapılacağına karar vermek kaldı. | Open Subtitles | لأنك بالفعل بدأت التفكير في الامر حسنا، كل ما تبقى الآن هو ان نقرر ماذا نفعل معه |
Bağımsızlık Bildirgesi'ni çalmaya karar vermek iki saniyeni aldı. | Open Subtitles | أستغرق الأمر ثانيتين لتقرر سرقة إعلان الإستقلال |
Ama sonra kadın, karar vermek için zamana ihtiyacım var diyor. | Open Subtitles | فتقول إنها بحاجة إلى المزيد من الوقت لتقرر |
Tenis oynamayı öğrendiğinizi düşünün top filenin üstünden size doğru geldiği zaman topun nerede sekeceğine karar vermek istiyorsunuz. | TED | تخيل أنك تتعلّم لعب التنس وتريد أن تقرر مكان ارتداد الكرة بعد تجاوزها الشبكة في اتجاهك. |
Bir karar vermek için çok fazla bilgi. | Open Subtitles | هناك فقط الكثير من المعلومات و أنت تحتاجين إلى اتخاذ قرار |
Belki yeterince bekleyip de görürsem hiçbir şey yapmak ya da karar vermek zorunda kalmam, biliyor musun? | Open Subtitles | ربما إذا فقط أنتظرت وشاهدت طويلا بما فية الكفاية إذا أنا لن أفعل شئ أو أقرر أي شئ أنت تعرف؟ |
Birini öldürmemeye karar vermek, onları kurtarmakla aynı şey değil. | Open Subtitles | ان تقرري ألا تقتلي أحدهم لا يعني انك انقذتي حياته |
Mantıklı karar vermek için gerekli öz denetimden mahrumdular, daha çok risk aldılar ve daha zararlı seçimler yaptılar. | TED | لقد قـلّ الثبات النفسي لديهم لاتخاذ قرار منطقي، وتعاظمت المخاطر وقاموا باختيارات أكثر ضرراً. |
Devam edip etmemeye karar vermek için yazı tura attım. | Open Subtitles | رميت العملة لأقرر إن كان عليّ المضي قدماً |
Ama içimden bir ses, kötü bir karar vermek üzere olduğumu söylüyordu. | Open Subtitles | ولكن البرد الشديد أصاب مؤخرة رقبتي أنني على وشك إصدار القرار السيء |
Bu nedenle, nereyi güçlü tutup nereyi zayıf bırakacağına karar vermek zorundaydı. | Open Subtitles | ولذلك كان عليه أن يقرر أين سيكون قوياً وأين سيكون ضعيفاً |
Şu anda karar vermek zorunda değilsin. Sadece bir düşün. | Open Subtitles | حسناً, لا يجب عليك أن تقرّر حالاً تعرف, فقط فكر في الامر |
Düşünmek isteyip istememeye veya olanlara üzülmeye ya da ben boğulana kadar beklemeye karar vermek size kalmış. | Open Subtitles | لذا, أنا اعتقد انكم المسؤلون لتقرير ماتفكرون به. والشعور بنفسك, او الأنتظار حتى اغرق. |
Ama bayrağımıza hangi mirası ekleyeceğimize karar vermek bizim elimizde. | TED | لكن الأمر متروك لنا لنقرر أي اسطورة نودّ التشبث بها. |
Ve kayıp olduğu sürece karar vermek zorunda değilim. | Open Subtitles | وبما انها متوالية عن الانظار لا يجب ان اقرر أي شيئ |
- onlar olmayacak çünkü. - Uzun sürmez. Ve değişikliği yapmak için hazır olduğunuzda karar vermek size kalmış olacaktır. | Open Subtitles | لكن لا يجب أن يأخذ وقتاً طويلاً و بعدها سيكون الأمر بأيديكم لتقرروا متى تكونوا جاهزون للقيام بالتغيير |