Konumu, yerleşim yerlerine olan yakınlığı, ve hatta kader bile Alamo'yu kuşatma ve savaş için bir kesişme noktası yapmıştır. | Open Subtitles | كان الموقع بجوار المستوطنات و ربما كان الأجل المحتوم هو الذى جعل الآلامو بمثابة نقطة تقاطع لأعمال الحصار و القتال |
Herhangi bir kuşatma durumunda kadın ve çocukları çıkarmak için yapılmış. | Open Subtitles | لقد شيدتحيث فى حاله الحصار يمكن للنساء والاطفال الخروج ان احتاجوا |
- Şimdilik. kuşatma başladığından beri telefonunu dinliyoruz. Şifreli aramalar yapıyor. | Open Subtitles | نحن نراقبُ هاتفه مُذ بدأ الحصار و قد أجرى مكالماتٍ مُشفّرة |
Bu uzun süreli kuşatma, Christophe’un şiddetli bir devrimle ilk karşılaşmasıdır. | TED | كان حصار المدينة الممتد هو أول مواجهة لكريستوف مع ثورة عنيفة. |
Şu anda kuşatma altındaki tek dükkân olduğumuzu söylemekte bir sakınca yok sanırım. | Open Subtitles | إنه من الأسلم قول أننا المتجر الوحيد على الجزيرة الموجود تحت الحصار الآن |
Ve kuşatma bitmeden ihtiyaç olmasın diye dua etmeniz gereken şeyler. | Open Subtitles | وأشياء عديدة عليك أن تصلي لعدم اللجوء إليها قبل زوال الحصار |
Her an geri dönebilir ve zihnim yine kuşatma altında olacak. | Open Subtitles | في أيّ ثانية الآن، سيعود وعقلي سيكون تحت الحصار مرة أخرى |
Şu an savaştayız. Kutsal bir savaştayız ve kuşatma altındayız. | Open Subtitles | نحن في حالة حرب و حرب مقدسة ونحن تحت الحصار |
60 saatlik kuşatma sırasında bir noktada teröristler odadan odaya giderek ek kurbanlar bulmaya çalışıyorlardı. | TED | في مرحلة ما خلال الحصار الذي استمر 60 ساعة، كان الإرهابيون ينتقلون من غرفة إلى أخرى بحثاً عن ضحايا جدد. |
Bu küçük yaratık kuşatma altında hayatta kalmayı beceriyor ve hatta büyüyor, gelişiyor. | TED | ولكنّ هذا الكائن الصغير يستمر في الحياة تحت هذا الحصار لا بل يتكاثر وينتشر |
Bu yıl 1 Şubat'ta Kiev'e vardığımda Bağımsızlık Meydanı hükümete sadık polisler tarafından kuşatma altına alınmıştı. | TED | عندما وصلت إلى كييف، في الأول من فبراير هذا العام، كان ميدان الاستقلال تحت الحصار محاطاً بالشرطة الموالية للحكومة. |
Bu akşam aramızda en cesur kuşatma yarıcısı bulunuyor Yanki topları arasından sıyrılıp geçerek gelen ve bizlere bu akşam giymekte olduğumuz yün ve dantel kumaşları getiren kişi. | Open Subtitles | معنا الليلة أبسل مقتحمي الحصار الذي تسللت مراكبه عبر أسلحة الشماليين ليجلب لنا الصوف والحريرالذي نرتديه الليلة |
Öyle mi dersin? Evet. Ona sürekli evlilik vaat etmekle bu kuşatma yakında sona erer. | Open Subtitles | نعم.أستمر بوعد زواجها وسينتهى الحصار قريبا. |
Ama kuşatma halkasını kırmak için önemli bir saldırı ya da hava gücü yoktu. | Open Subtitles | لكن لم يكن هناك عمل هجومى مخصص لكسر الحصار المفروض كذلك لم يكن هناك دعم جوى |
kuşatma bir sonraki yıl ocağa kadar tam olarak kalkmayacaktı. | Open Subtitles | الحصار لن يتم كسره بشكلاً كامل إلا فـى ينايـر مـن الـعـام التـالـى |
kuşatma da aynı hissi verirdi herhalde, değil mi? | Open Subtitles | يبدو أن الحصار الذي فرضوه جلب نتائج, أليس كذلك؟ |
Bunlar kuşatma altındaki kentlerde açlık çeken ve yardım için Tanrıya yakaran halkın mektupları. | Open Subtitles | لدى رساله من مدن تحت الحصار يتضور اهلها جوعا يتضرعون للرب راكعين ليساعدهم |
Efsaneye göre milyonlar değerindeki hazineyle kaçmadan önce adayı saatlerce kuşatma altında tutmuşlar. | Open Subtitles | تقول الأساطير أنهم وضعوا حصار على الجزيرة لساعات قبل الهروب بكنز يساوي الملايين |
San Pablo artık burada kuşatma altında ve önümüz kış. | Open Subtitles | إن الـ سان بابلو الآن في حالة حصار هنا.و سوف تظل كذلك طوال الشتاء |
Hızlı düşünüyor, Sanki daha önce bir kuşatma altında kalmış gibi. | Open Subtitles | يفكّر بسرعة وكأنّه كان بحالة حصار من قبل |
- Neyi? Dışarıdalar ve buraya geliyorlar. Bu bir kuşatma. | Open Subtitles | انهم بالخارج و سوف يدخلون نحن محاصرون |
Kralımız, kuşatma hazırlıkları ile bizzat ilgileniyor. | Open Subtitles | المللك يتولي شخصياً أمر الاستعدادات للحصار |
Mangudai kuşatma hattımızı ok ve yayıyla yarıp geçti. | Open Subtitles | إستراتيجيتنا لحصار مانجوليانا... ..هو دخل عن طريق قوسه. |
Bu kuşatma hayra vesile mi değil mi diye. | Open Subtitles | لأرى إذا ما قُدر لتلك الحملة النجاح أو الفشل |
Adı "ani kuşatma". | Open Subtitles | انه تسمى "منطقة المداهمات". |