Belki yüzeyin altında hepimizi hareket geçiren sessiz bir isyan vardır. | TED | ربما يوجد نوع من أعمال الشغب تحت السطح التي تحركنا جميعاً. |
Çoğu yüzeyin altına doğru, kas dokunun içine kadar işlemiş. | Open Subtitles | أغلبها تكون أسفل السطح كثيرا و تتعمق في أغشية العضلات. |
Çoğu dalga yüzeyin altında 6 metreden daha az mesafede resiflere vurur. | Open Subtitles | أغلب الأمواج تتحطم على ثنية الشراع بأقل من 20 قدم أسفل السطح |
yüzeyin altında, yeryüzündeki en büyüleyici deniz yaşamı oluşan bu dalgaların altındadır. | Open Subtitles | تحت السطح, تخلق هذه الموجات المتكسرة, البيئة البحرية الأكثر سحرا على الأرض. |
Eğer bugün hala yüzeyin altında sıvı bir okyanus varsa... | Open Subtitles | لو كان هناك محيطٌ من مياه سائلة تحت السطح اليوم |
Teknedeki insanlar yüzeyin altındaki hayat tarafından büyülenmişti. | TED | ودُهش الناس الذين كانوا على متن القارب من الحياة تحت السطح. |
yüzeyin altına batmıştı. Hakkında konuşmamıza izin verilmiyordu. | TED | و غرق تحت السطح. لم يكن من المسموح لنا أن نتحدث عنه. |
Asıl fark, doğruların üzerinde çizildiği yüzeyin eğimine dayanır. | TED | يعتمد الاختلاف الأساسي على انحناء السطح الذي تُبنى عليه الخطوط المستقيمة اتضح أنّ اقليدس لم يُخبرنا |
Bu kökler kurulduğu zaman, orman yüzeyin üzerinde büyümeye başlıyor. | TED | ما أن تتكون هذه الجذور، تبدأ الغابة في النمو على السطح. |
Bu ölüme yakın deneyimimi sizlere anlatıyorum çünkü bu deneyim bazı şeylerin yüzeyin altında kalınca ne kadar tehlikeli olduklarını gösteriyor. | TED | أشارككم تجربة الدنو من الموت هذه لأنها توضح مدى خطورة الأشياء عندما تكون تحت السطح. |
Bugün, havuzun kenarında yürürken yüzeyin altında ters giden bir şeyler olduğunu haber veren kız ben oluyorum. | TED | اليوم، أستطيع أن أكون تلك الفتاة التي تمشي قرب المسبح لأقوم بالإنذار أن هناك شيء يحدث تحت السطح. |
Mikroskobun üzerinde ufak bir iğne mevcut, pikap iğnesi gibi yüzeyde ileri geri gidiyor ve tümsek ve çukurlarda zıplayarak yüzeyin yüksekliğini algılıyor. | TED | تحتاج لذلك إبرة .. إبرة اختبار تمررها على السطح جيئة وذهابا وللأعلى والاسفل لأجل معرفة إرتفاع السطح |
Laboratuvar deneylerimi bilgisayar modelleriyle birleştirdim ve en dev çarpışmalardan sonra Dünya'nın çok sıcak olduğunu, bir yüzeyin olmadığını keşfettim. | TED | دمجت تجاربي المخبرية بنماذج الحاسوب واكتشفت أنه وبعد العديد من الاصطدامات العملاقة، تصبح الأرض ساخنة جدًا، لدرجة يختفي معها السطح. |
O gezegenden çıkan buz gayzerleri görüyoruz, bunlar da okyanusun varlığını işaret ediyor, bilirsiniz, yüzeyin altında. | TED | وجدنا نوافير طبيعية من الجليد تتصاعد من الكوكب. و هذا يدل على إمكانية وجود محيط تحت السطح |
yukarı bakıyor bu arada ki yüzeyin ne kadar uzakta olduğuna dair bir fikriniz olsun. | TED | ينظر للأعلى، بالمناسبة حتى تتمكن من الشعور كيف أنك بعيداً عن السطح. |
Artık yüzeyin altında olsa bile nereyi kesmemiz gerektiğini biliyoruz. | TED | نحن نعرف الآن أين يجب أن نقطع , حتى عندما يكون تحت السطح. |
Eğer yüzeyin yeterince altına bakarsanız, her birimizi tanrının çocuğu yapan iyiliği bulabiliriz. | Open Subtitles | إذا نظرت تحت السطح بمافيه الكفاية أعتقد أنك ستكتشف الجوهر الأساسي للخير |
yüzeyin tam üzerindeyken, sonda ile bombayı aşağıya indireceğiz. | Open Subtitles | عندما نكون فوق السطح نسقط آلة النقل مع القنبلة |
Bunlar çok da yapışmadıkları için yüzeyin dışına kolayca kaçabilirler. | Open Subtitles | الآن ,هذه المادة ليست ملتصقة أبداً, لذا فهى تنزلق بسهولة فوراً من السطح. |
İnanmayacaksın ama konu kadınlar olunca yüzeyin altında daha karmaşık şeyler ararım. | Open Subtitles | لن تصدقي ذلك، ولكن، آه عندما يكون الأمر متعلقا بالنساء؟ في الحقيقة أنظر إلى أكثر الأمور تعقيدا أسفل السطح الخارجي |
Yeryüzünün yüzeyin kesinlikle delik deşik edilmiş, ve buradayız, tam ortada. | TED | سطح الأرض بالطبع ملئ بالحفر، ونحن ها هنا، تماماً في المنتصف. |
yüzeyin 200 ile 1.000 metre altında güneş ışığı zar zor parıldıyor. | TED | على عمق 200 وحتى 1000 متر، حيث بالكاد تستطيع أشعة الشمس أن تتسلل. |