| Bir hanım yargıçla görüşmek istiyor, ama randevusu yok. Yaygara koparma. | Open Subtitles | هناك امرأة شابة ترغب في مقابلة القاضي, لكن ليس لديها موعد. |
| Sonra, yargıçla konuşup, Lukas'ın eşkiyalarına dahil değiliz diyelim. | Open Subtitles | ثم نتحدث إلى القاضي ونقول لا ينتمون إلى جانب لوكاس |
| Oğlunun oyuncağı olan, buna benzer bir ördeğe aşık olan bir yargıçla ilgili! | Open Subtitles | إنها عن القاضي البرجوازي الذي يصبح مجنوناً من أجل بطة صغيرة ابتاعها شخص ما لإبنه |
| O yüzden bu üç yargıçla olan davalarımızı gözden geçirdik. | Open Subtitles | إذًا لقد إستعرضنا كل شيء عن قضايانا مع هؤلاء القضاة الثلاثة |
| yargıçla konuştum veseni bırakamayı kabul etti tabii benim gözetimim atında olmak koşuluyla. | Open Subtitles | لقد تحدثت مع القاضى و وافق على إطلاق سراحك تحت إشرافى |
| Çocuk mahkemesindeki yargıçla paylaşabileceğin bir şey. | Open Subtitles | شيء ما يمكنك أن تشاركيه مع قاضية محكمة القاصرين |
| Mahkemeye vereceklerin, yargıçla aynı masada akşam yemeği yiyen kişiler olabilir. | Open Subtitles | أناس مثل أولئك يتعشون مع القاضي الذي تحاول أن ترفع القضية إليه. |
| Ve pazartesi bir yargıçla görüşür görüşmez, ki o bizim yakın aile dostumuzdur, bu artık geçici olmayacak. | Open Subtitles | عندما التقينا القاضي يوم الاثنين، أنه سيكون مؤقتا. |
| Bak teğmen, ben hiçbir şey yapmadım. Cesaretin varsa yargıçla konuş. | Open Subtitles | لم أفعل شيئاً حضرة الملازم أول لديك اعتراض تقدّم به إلى القاضي |
| Eğer beni dinlemezsen toplantını yargıçla yapmak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | إجتماعك سيكون مع القاضي إذا لم تستمع الى |
| Boston'daki yargıçla konuştum, şartlı tahliyeyi kabul edecek. | Open Subtitles | لقد تكلمت مع القاضي في بوسطن و سيوافق علي اطلاق السراح المشروط |
| Bu iyi. Fakat ben olsam gelecekte birisiyle örneğin bir yargıçla konuşurken bu tür "babası onu terk etti" gibi ifadelerden kaçınırdım. | Open Subtitles | هذا جيد ، و لكن بخصوص المستقبل عندما تتحدثين ، على سبيل المثال ، مع القاضي |
| Evet, anlıyorum fakat yargıçla bizzat konuşmam gerekiyor. | Open Subtitles | أعرف ولكني لابد أن أتحدث إلى القاضي الان، أرجوك لابد أن يعاود الاتصال بي |
| Bu yargıçla kazanamayacağım ortada. | Open Subtitles | من الواضح, أنني لم اتفق مع هذا القاضي تماماً |
| Hayır, sen dinle! Velayet bize verildi. Onu istiyorsan git yargıçla konuş. | Open Subtitles | كلا, أسمع أنت, لقد مُنحنا الرعاية, إذا كنت تريدها فكلم القاضي |
| Whistler eğer burada öldürülürse öldüren kişi mahkemeye gidecek ve yargıçla görüşecek. | Open Subtitles | فإن من قتله أياً كان ، يجب ان يذهب للمحكمة و أن يقف أمام القاضي |
| Biliyorsun, bir yargıçla dalaştığın için orada değilsin. | Open Subtitles | أنت تعرف لمجرد امتصاص بعض القضاة |
| Aslında, takımını giyip, mahkemeye gider ve yargıçla konuşur. | Open Subtitles | حسناً أنه يرتدى بذلة ويذهب للمحكمة . ويتكلم مع القاضى |
| Bugün başka bir yargıçla görüşürüm sandım. | Open Subtitles | ظننتهم سيحضرون قاضية مختلفة اليوم |
| Martinique'ye transfer olduktan sonra sonunda yargıçla tanıştım... ama hiçbir şey anlayamadım çünkü hiç tercüman yoktu. | Open Subtitles | و أخيرًا إلتقيتُ بالقاضي بعد أن نُقلتُ إلى مارتينيك. لكنني لم أستطع فهم أيّ شيء بسبب عدم وجود مترجم, |
| Annem sadece bir yargıçla evlenmenin üstesinden gelemedi, kardeşi hayatta çok şey başarmışken. | Open Subtitles | والدتي لم تتغلب لأنها لم تتزوج إلا قاضياً بينما أخوها نجح بجدارة. |
| Jordan'ın kim olduğunu hatırlayıp oğlumunun serbest kalması için bir yargıçla görüşmesi gerekiyor. | Open Subtitles | أحتاجه أن يتذكر من هو حتى يمكنه الوقوف أمام قاضٍ ويطلب الإفراج عن إبني |
| Polisi aradık. Birkaç dakikaya burada olurlar. yargıçla konuşman lazım. | Open Subtitles | انهم على بعد عدة دقائق انت بحاجة للذهاب للقاضية |