Ben yatmak istediğin kız hakkında konuşuyorum. Şimdi beni rahat bırakacak mısın? | Open Subtitles | أَنا أتكلم على البنت التي تريد أن تنام معها لذا تمهَل عليَ |
- Bunun olması imkansız. - Ben konuşuyorum. Jakob, Selmak değil. | Open Subtitles | لا توجد فرصة لذلك هذا أنا الذي أتكلم جاك ليس سلماك |
Yaşlı adamla konuşmam için yalnız bırak beni. O, bu konularda çok mantıklıdır. | Open Subtitles | دعني أتكلم مع العجوز إنه ذكي في كل ما يتعلّق في هذه الأمور |
Ben Mollie Ubriacco. Kocamla konuşabilir miyim? | Open Subtitles | هذه مولي اوبرياكو هل بالإمكان أن أتكلم مع زوجي؟ |
Ne sorarsa sorsun, bırak senin adına Ben konuşayım. | Open Subtitles | و مهما سألك,دعيني أقدمكي له و أتكلم عنكي |
Ondan bahsederken aslında her ikisinden bir ekip olarak bahsediyorum. | TED | لكن عندما أتكلم عنه، أنا فعليا أتحدث عن كليهما كفريق. |
Ben tartışmalar hakkında konuştuğum da, bu muhtemelen, düşündüğünüz gibi, düşmanca türden. | TED | عندما أتكلم عن الجدال، هذا على الأغلب ما تفكر فيه، النموذج العدائي. |
Bunun anlamı sadece gerekli olduğunu düşündüğüm zamanlarda konuşuyordum. Ve bu tam da o zamanlardan biri. | TED | وهو يعني ببساطة أنني أتكلم عندما أعتقد بأن الكلام ضروري كما يحدث الآن في هذه اللحظات. |
Bütün gün insanlarla konuşuyorum ama bu uyumama yardımcı olmuyor. | Open Subtitles | أتكلم مع الناس طوال اليوم هذا لا يساعدني على النوم |
Bu konuda, bir bilirkişi olarak konuşuyorum, çünkü benim durumum tam bir uç nokta. | TED | و أنا أتكلم بصفتي سلطة نفوذ في هذا الموضوع، لأنني حالة مستعصية. |
Pekala, bu sabah yolsuzluk sorusu üzerine konuşuyorum. | TED | حسنا، هذا الصباح سوف أتكلم فيما يتعلق بمسألة الفساد. |
Evet, onu uyandırmanızı istiyorum. Onunla konuşmam için siz ne önerirsiniz? | Open Subtitles | نعم، أريدك أن توقظه كيف تقترح إذا ً أن أتكلم معه؟ |
Ben Rusça konuşmam. Ama anladığım kadarıyla uluslararası müşterilerle çalışıyormuşsun. | Open Subtitles | لا أتكلم الروسية، ولكنني فهمتُ أنّكَ تعاملت مع زبائن عالميين |
- Tamam o benimle çekil. Teğmen, sizinle özel olarak konuşabilir miyiz? | Open Subtitles | حضرة الملازم، أود أن أتكلم معك على انفراد من فضلك |
...ve size ne sorarsa sorsun, bırakın sizi Ben takdim edeyim ve adınıza konuşayım. | Open Subtitles | و مهما سألك,دعيني أقدمكي له و أتكلم عنكي |
Gitmek istediğin yere götürmesi için ailemizin büyüsünü kullanmaktan bahsediyorum. | Open Subtitles | أنا أتكلم عن استخدام سحر العائلة لتقومي بالذي أتيتِ لفعله |
Ben postayla bulunan bir gelindim, ingilizceyi zar zor konuşuyordum. | Open Subtitles | لقد كنت عريس من الإميل كنت أتكلم الإنجليزية بصعوبة |
Bugünlerde kimseyi görmüyorum. Kimseyle konuşmuyorum. | Open Subtitles | لا تدعيني أرى أحدا أو أتكلم مع بشر هذه الأيام |
Zaten bu yüzden onunla konuşmalıyım, bu utancı medya bulmadan düzeltmek için. | Open Subtitles | لهذا عليّ أن أتكلم معها، وأُنقذها إحراج معرفة ذلك، بواسطة وسائل الإعلام |
- İstediğim gibi konuşurum! - Hayır, halen babanım ve konuşamazsın. | Open Subtitles | أتكلم أي شئ أحب لا، أنا ما زلت أباك أنت لن |
Utanç hissettim. Konuşamadım bile. konuşmadım. | Open Subtitles | شعرت بالخجل لم أستطع الكلام حتى ، لم أتكلم مع أحد |
Her şeyden önemlisi bunu söylüyorum çünkü, bir kişiye görünürde seçenek sunmak her zaman o kişiye teklif sunulduğu veya onun cesaretlendirildiğini göstermez. | TED | والأهم من ذلك، أنا أتكلم لكم عنه فإن كان الأمر يبدو اختيارًا يعطى للشخص، فذلك ليس دائماً معروض للأشخاص ومُشجع عليه. |
Gerçekte de bu aslında şu anda benim konuşmamı dinlerken sizlerin beyinlerine olan şey. | TED | وفي الواقع، هذا هو بالضبط ما يحدث الآن في دماغك حينما تستمع إلى صوتي وأنا أتكلم. |
Beni dinleyecektir. konuşmama izin verin. | Open Subtitles | هو سيستمع لي، أَنا متأكد ألن تتركنى أتكلم معه؟ |
Kendi kendime söz verdim, bir daha sana rastlarsam konuşmayacağım. | Open Subtitles | أنا أخبرت نفسي بأنني إذا قابلتك مرة آخري,لن أتكلم معك |