Bir şeyi yapmak korkutucu olabilir ama bazen yapmamak daha kötüdür. | TED | يمكن أن يكون التصرف مخيفاً، ولكن أحيانا عدم التصرف يكون أسوء. |
Ancak yapışkan kimyasallar genellikle betondan çok farklı davranır ve zamanla bu yapıştırıcılar daha da kötü çatlaklara yol açabilir. | TED | لكن المواد الكيميائية اللزجة تتصرف بشكل مختلف جدًا عن الخرسانة، ومع الوقت، هذه المواد اللاصقة قد تؤدي إلي تشققات أسوء. |
Ama daha kötüye gidebilecek akla gelen olaylar var mıdır, tüm yaşamı yok edecek olaylar? | TED | ولكن هل هناك تصور للأحداث التي قد تكون أسوء من ذلك، أحداث قد تقضي على حياتنا جميعا؟ |
Pazar günü için en berbat şeylerden biri içinizdeki gerginlik. | Open Subtitles | يوم الأحد، التوتر الذي يصيبك هو واحد من أسوء الأمور |
Durmak istedim ama Gary, çocukluğu benden çok ama çok daha kötüydü. | Open Subtitles | اردت التوقف لكن غاري عانى من الامر أسوء بكثير حين كنا صغارا |
2015 yılında, güneydoğu Brezilya'da bir demir cevheri madeninde iki baraj çökmüş, ülke tarihindeki en kötü çevre felaketlerinden birine neden olmuştu. | TED | في عام 2015، سقط سدّان في منجم للحديد الخام في جنوب البرازيل، مما تسبب في إحداث أسوء كارثة بيئية في تاريخ الدولة. |
Benden daha kötülerini tanıyorum ama yaptıkları yanlarında kalıyor. | Open Subtitles | أعرف العديد من الأولاد من هم أسوء مني ولكنهم يفلتون من العقاب. |
İspanya'da her şey daha da kötüleşiyor. Orada bir sürü arkadaşım var. | Open Subtitles | الأشياء تصبح أسوء في اسبانيا لي أصدقاء هناك الآن |
Bu yeşil ekranı evime koymana izin vermem hayatımdaki en büyük hatalarımdan biri... | Open Subtitles | تركك تضع هذه الشاشه الخضراء في شقتي كان واحد من أسوء أخطاء حياتي |
Bir kabustan uyanıyorsun ve hayatının kabustan daha kötü olduğunu görüyorsun. | Open Subtitles | استيقظت من كابوس و وجدت بأن الحياة الحقيقة أسوء من الحلم |
Herşey ya patlayıcı, ya yanıcı, ya da daha kötü. | Open Subtitles | إنه كابوس كل شىء هنا متفجر سريع الأشتعال, أو أسوء |
Herşey ya patlayıcı, ya yanıcı, ya da daha kötü. | Open Subtitles | إنه كابوس كل شىء هنا متفجر سريع الأشتعال, أو أسوء |
Ayrıca bu dert edilince daha da kötüye gidecek olan bir durum. | Open Subtitles | ولكن أنة نوع الحالة الذي من الممكن يصبح أسوء بالقلق علية |
Bana göre hiç iyi değildi. İşler çok kötüye gitti. | Open Subtitles | إنها لم تكن موفقة بالنسبة لى لقد سارت الأمور من سئ إلى أسوء |
Sen, ben, Sam ve Jonas, önümüzdeki günlerde gittikçe kötüye gideceğiz ve onun iyileştirmesine izin verirsek ne olacağını bilemiyorum. | Open Subtitles | أنت, وأنا,سام وجوناس سنصبح أسوء في اليوم التالي أو بعدة ولا أعرف ما سيحصل إذا تركناها تحاول شفائنا |
Bence burası berbat, en son bulunduğumuz yerden daha da kötü. | Open Subtitles | أعتقد أن هذا المكان أسوء من المكان السابق الذي كنا فيه |
Eğer onu berbat edersek, biz, siz ve ben, eğer onu berbat edersek, eğer bu dönüşümleri düzgün yönetmezsek, gelecek 100 yıl en kötü yüzyıl olacaktır. | TED | إذا أخفقنا، نحن، أنتم وأنا، في معالجة هذين التحولين بشكل سليم، سيكون القرن القادم، أسوء القرون. |
CQ: Bence kamp yapmak berbat bir şey. | TED | كيتلين : أعتقد أنّ التخييم هو أسوء شيء. |
İşi aslı, bana kızgın olması, beni çileden çıkarmasından daha kötüydü. | Open Subtitles | لقد كان في الواقع أسوء كونها غاضبة علي من أن تزعجني. |
Hayır bu bir sorun, bunlar şimdiye kadar birine söylediğim en kötü sözler. | Open Subtitles | أن هذا ليس على ما يرام، أن هذا أسوء شئ قلته لشخص ما |
Onlar atalarımızı köle olarak kullandılar ve bizim Unas'lara yaptıklarımızdan daha kötülerini yaptılar. | Open Subtitles | استعملوا أسلافنا كعبيد وعاملهم أسوء من ذلك |
İspanya'da her şey daha da kötüleşiyor. Orada bir sürü arkadaşım var. | Open Subtitles | الأشياء تصبح أسوء في إسبانيا ,لي أصدقاء هناك الآن |
Silahın en büyük ama görünmez olan etkisi onun bıraktığı psikolojik yaralar. | TED | أحد أسوء التأثيرات الخفية لهذا السلاح هي الندوب النفسية التي يتركها. |
Pelagius, umutların tükenmesinden, daha kötü bir ölüm olmadığını söylemişti. | Open Subtitles | بلجيوس اخبرنى ذات مرة أن الموت أسوء من نهاية الامل |
Hep onlara ne kadar kıpırdarlarsa resimde o kadar kötü çıkacaklarını söylerim. | Open Subtitles | دائماً ما أخبرهم أنه كلما تحركوا أكثر سيبدون بحالة أسوء في الصور.. |