Sör George onun gevşek bir toprak yığınının tepesine yerleştirilmesinde ısrar ediyordu. | Open Subtitles | لقد أصرّ السير جورج على بنائها فى هذه البقعة الضعيفة من الأرض |
Ama babam, onun yerine akıl hastanesine gitmende ısrar etti. | Open Subtitles | لكن أبي أصرّ أن تذهب لتلك المصحه بدلا من ذلك. |
Trenler insanları kırsal bölgelere götürmeye başladığında çoğu kişi trenlerin asla atların yerini alamayacaklarında ısrar etti. | TED | عندما بدأت القطارات بنقل الناس عبر البلدان المختلفة أصرّ كثيرون على عدم استخدامها وفضّلوا ركوب أحصنتهم. |
Ama, sizin ihtiyar birkaç "asker" göndermekte ısrar etti | Open Subtitles | لكنّ الرّجل العجوز أصرّ كي أرسلك إلى الجانب الآخر |
Kendimi çok gösteremeyeceğim. Aksi halde mektup arkadaşlığımızın devam etmesi için ısrarcı olurdum. | Open Subtitles | يجب أن ابقى بعيدة عن الأنظار، وإلاّ فإنّي أصرّ على بقائنا صديقين بالمراسلة. |
Bana verilen haber... Söylediğim gibi, ısrar eden sizin adamınızdı. | Open Subtitles | هذا ليس من شأنك و كما قلت ، الرّجل العجوز أصرّ على ذلك |
Evlenme teklif etti, Bunu düşüneceğimi söyledim, öyle ısrar ettiki ben de yüzüğü taktım. | Open Subtitles | هو اقترح علي, ,اخبرته انه يجب ان افكر في الموضوع وهو أصرّ ان اضع الخاتم على اية حال |
İlk randevuda olanlardan sonra, ısrar etmesi gereken benim. | Open Subtitles | بعد أن الطريق أوقفتك فوق، أنا الواحد الذي يجب أن أصرّ. |
Normalde çocukları kabul etmeyiz. Ama baban çok ısrar etti. | Open Subtitles | عادة لا نسمح بتواجد الأطفال هنا ولكن والدك أصرّ. |
O, çok ikna edici bir adam. Gitmek için ısrar etti. | Open Subtitles | أوه ، انه رجل مقنع جدا لقد أصرّ على الذهاب |
Ama, o kalmamız için ısrar etti. | Open Subtitles | لإنك سوف تقلقين علينا لكنه أصرّ على البقاء |
Evet ama seninle yüz yüze görüşmem için ısrar etti. | Open Subtitles | أجل ، ولكنه أصرّ على أن أقابلكِ وجهاً لوجه |
Bir asır veya daha uzun süre sevgiyle anılasınız diye çeşme yaptırmakta ısrar ediyorum. | Open Subtitles | يجب أن يتذكّرك الجميع باعزاز حتى بعد مرور قرن أو أكثر، لهذا أصرّ على بناء بئر، أبّى |
Planlandığı gibi programımızla Dünya'ya dönmemize izin verilmesinde ısrar edeceğim. | Open Subtitles | أصرّ على إعاداتنا إلى الأرض كما هو مقرّر |
Ve sonra dün, geçmişini geride bırakmak için hazır olduğuna ısrar etti. | Open Subtitles | ومن ثم بالأمس، أصرّ على أنّه مستعد لترك ماضيه خلفه. |
Kesinlikle, bunda ısrar ediyorum. | Open Subtitles | أتريدني أن أغير الإسم عليه؟ يجب أن أصرّ على أن تغير الإسم |
Oldukça yüksek olmasına rağmen, düğün masraflarını üstlenmek için ısrar etmişti. | Open Subtitles | لقد أصرّ على دفع ثمن حفل الزفاف، حتى ولو كانت التكاليف كبيرة. |
Gene'ye yetişkinlerin oyun buluşmaları için evine giderken şarap götürmenin doğru olmadığını anlatmaya çalıştım ama ısrar etti. | Open Subtitles | على الرغم من أنني حاولت أن أشرح لجين أن الكبار لا يجلبون عادتاً النبيذ للعب أثناء المواعيد لكنه أصرّ |
Ama iyi olduğu konusunda ısrar etti. | Open Subtitles | سألتُه عن ذلك بعد البرنامج الليلة الماضية، لكنّه أصرّ أنّه على ما يُرام. |
Yunanlıların da aynı şeyi yapmasında ısrarcı oluyor muyum? | Open Subtitles | وهل أصرّ على اليونانيين أن يفعلوا نفس الشيء؟ |
Radikalizm karşıtı bölümün başına geçmemi istedi. | Open Subtitles | أصرّ على أن أرأس قسم جديد لمكافحة التطرّف. |
Andy ısrarla kuralları esnetirdi. Sonuç olarak işi bir eziyetti. | Open Subtitles | أندي ، أصرّ على الإلتفاف حول القوانين وعمله عانى من النتائج |
Gideceğim diye tutturdu, engelleyemedik. Ne yapacaksın. | Open Subtitles | لقد أصرّ على أن يغادر البلد ولم نستطع منعه مما يريد |