Şükran Günü'nde evde olmak için sabırsızlanıyorum. Sen gidiyor musun? | Open Subtitles | لا أطيق الإنتظار للعودة للبيت لعيد الشكر هل ستذهب للبيت؟ |
Balo kraliçeliğini Nelly'ye kaptırdığı zaman Blair'in yüzündeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار رؤية وجه بلاير عندما تخسر ملكة الحفلة أمام نيلي |
Ben... onları izlemeğe, onlara bakmağa dayanamıyorum... | Open Subtitles | لم أعد أطيق مراقبتهم فاتحين أفواههم من الدهشة |
Sanki bir papağanı boğuyor. dayanamıyorum buna. | Open Subtitles | يبدو أنه في الأعلى يقوم بخنق ببغاء أو شئ كذلك، لا أطيق ذلك |
Evine gelmek istemiyorum, çünkü o köpeğe katlanamıyorum. Nedenmiş o? - Ayrıca, sürekli telefon çalıyor. | Open Subtitles | وأنا لا أريد الذهاب لمنزلكِ لأنني لا أطيق الكلب ورنين الهاتف |
Aptallara tahammül edemiyorum, özellikle rozetli aptallara. | Open Subtitles | لا أطيق حماقة الناس العاديين، فما بالك بحماقة المسؤولين |
Sana daha fazla katılamazdım. Böyle gruplara dayanamam. | Open Subtitles | لا يمكنني تأييدك أكثر من ذلك، لا أطيق تلك المجموعات |
sabırsızlanıyorum. Bir dahaki sefere dikkatimi çekmek istersen, araman yeterli. | Open Subtitles | لا أطيق الانتظار إذا أردتِ لفت انتباهي في المرة القادمة |
Ve şimdi yüzmeyi çok seviyorum. Yüzmeye gitmek için sabırsızlanıyorum. | TED | والأن أحب السباحة. لا أطيق الإنتظار حتى أسبح ثانياً. |
Nestor'a söylemek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | هذه ليلة حظنا لا أطيق الانتظار حتى أخبر نيستر |
Oraya bayılacaksın. Görmen için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | ،سوف تحب المكان هناك لا أطيق الصبر حتى تراه |
Bavullarımı hep yanımda getiririm. Orada beklemeye dayanamıyorum. | Open Subtitles | لا أشحن حقائبي أبداً، لا أطيق الإنتظار في منطقة الأمتعة |
Ne yapacağımı bilmiyorum, onu öyle görmeye dayanamıyorum. | Open Subtitles | لا أعرف مايجب القيام به أنا لا أطيق رؤيتها هكذا |
Aynada gördüğüm surata bile dayanamıyorum. | Open Subtitles | و مؤخراً لا أطيق النظر إلى وجهي في المرآة |
Aynada gördüğüm surata bile dayanamıyorum. | Open Subtitles | و مؤخراً لا أطيق النظر إلى وجهي في المرآة |
Sadece, parayla her şeyi satın alabileceğini sanan züppeleri görmeye katlanamıyorum. | Open Subtitles | ولكنني فقط لا أطيق منظر بعض المرفهين الذين يظنون أن بإمكانهم شراء أي شيء بالمال |
Ben de artık uçaklara katlanamıyorum. | Open Subtitles | ،لم أعد أطيق الطائرات خاصة منذ إقامتنا بهذا المنزل |
Kabalığımı bağışlayın. İşe yaramaz insanlara tahammül edemiyorum. | Open Subtitles | اعذري وقاحتي لا أطيق الناس عديمي الفائدة |
Şort külot giyerim, esmer şeker severim... Lima fasulyesine dayanamam. | Open Subtitles | , أرتدي ملابس داخلية طويلة، أحب العرق سوس لا أطيق البقوليات الحمضية |
Daha fazla kaldıramıyorum. Beni sevdiğini biliyorum, gerçekten. Ama burada boğuluyorum resmen. | Open Subtitles | لم يعد بإمكاني التحمل أعلم أنك تحبني، لكن لم أعد أطيق هذا |
Bak, benimle dalga geçilmesinden hoşlanmam. | Open Subtitles | لا أطيق مزيد من الأوغاد يدعون الغباء معى |
Annenin benden nefret ediyor olmasıyla başa çıkabilirim, ancak senin benden nefret ettiğin düşüncesine katlanamam. | Open Subtitles | يمكنني تقبّل كره أمك لي لكن لا أطيق فكرة أنك تكرهيني |
Ben de dar görüşlü, saçları kötü boyanmış kemik torbalarını sevmiyorum. | Open Subtitles | وأنا لا أطيق العاهرات النحيفات محدودات التفكير والمزركشات |
Ispanağı sevmemem iyi bir şey aslında çünkü sevseydim, yemek zorunda kalırdım oysa ki hiç sevmem. | Open Subtitles | من الجيد أني لا أحب السبانخ، لأني إن كنتُ أحبها، لأكلتَها، وأنا لا أطيق الحشوة |
Kuralına göre oynamayanlara tahammülüm yoktur! | Open Subtitles | لا أطيق الأشخاص الذين لا يلعبون وفقاً للقوانين. |
Tekrar çocuklarımı kaybetmeyi kaldıramam. | Open Subtitles | أن أخسر ولديّ مجدّدًا؟ لا أطيق ذلك |
Her zamanki gibi kuşanıp, Dallas'a takmak için can atıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق الإنتظار لمقابلة دالاس وهزيمتهم كما اعتدنا |
Ben kanın görünüşünden, kokusundan ya da hissinden hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | إني لا أطيق مشهد الدماء, أو رائحتها, أو حتى الشعور بها |