| Bence suratından vurulmuş bir rehine yanlış anlamadan daha fazlasıdır. | Open Subtitles | أظنّ أن رهينة مصابة بالوجه أكثر من مجرّد سوء تواصل |
| Bence yasadışı göç olayında iyi para var. Sonraki girişimimiz budur. | Open Subtitles | أظنّ الهجرة غير الشرعيّة ستكسبنا المال، سيكون هذا مجال عملنا التالي |
| Diyosun. Bence o yüzüme kocaman bir gülücük yerleştirebilecek kadar erkek. | Open Subtitles | حسناً، أظنّ أنّه رجلٌ بما فيه الكفاية ليرسم الإبتسامة على وجهي |
| Zaten her şeyi batırmışken batıracak başka bir şey kaldığını sanmıyorum. | Open Subtitles | لأنّني لا أظنّ أنّ هناك شيء لأخرّبه لم نقم بتخريبه سلفاً |
| Demek üniversite böyle bir yer. galiba çok şey kaçırmamışım. | Open Subtitles | إذن هذهِ هيَ الكُلية أظنّ أنّ ، لم يفوتنى الكثير. |
| Geceleri giysilerimin çoğaldığını düşünüyorum, ama şimdi sanırım yeterince var. | Open Subtitles | أظنّ أنّ ملابسي تتضاعف ليلاً، ولكن الآن لديّ كل شيء |
| Bence gitmek istemen bile kalman için yeterli bir sebep. | Open Subtitles | أظنّ أنّ حقيقةَ رغبتكِ بالرحيل، هي ما يستوجبُ عليكِ البقاء. |
| Tatlım, Bence şeker bir temizlikçiden paramızı alabilirim, tamam mı? | Open Subtitles | عزيزتي، أظنّ باستطاعتي استعادة مالنا من مدبّرة منزل لطيفة، اتّفقنا؟ |
| Bence olanların başka bir izahı var. Sandığından daha fazla hap almışsındır. | Open Subtitles | أظنّ بأنّ هنالك تفسيرًا آخر لما حدث تناولتِ حبوبًا أكثر ممّا تظنّين |
| Aslında benim senin için yapabileceğim bir şey var Bence. | Open Subtitles | بالواقع , أظنّ أنّ ثمّة أمر بوسعي أن أسديك إيّاه |
| Bence bu çocuk hayatın boyunca sahip olduğuna inanmadığın şeyi sana vad ediyor. | Open Subtitles | أظنّ ذاك الطفل قد يعطيك الشيء الوحيد الذي لم تؤمن قطّ أنّك ملكته. |
| Bence onlar terörist değiller. Bence ortada başka şeyler dönüyor. | Open Subtitles | لا أظنّ أنّهم إرهابيّون، أظنّ أنّ هُنالك أمرٌ آخر يجري. |
| sanmıyorum. Ayrıca az evvel cebine koyduğun şeyi görmek istiyorum. | Open Subtitles | لا أظنّ ذلك، وأريد رؤية ما وضعته في جيبك للتوّ. |
| daha büyük bir çocuk edinmek, ama bunu idare edebileceğimizi sanmıyorum. | Open Subtitles | تبنّي طفل أكبر، لكن لا أظنّ أنّني أستطيع التعامل مع ذلك |
| Mağazanın bize o tarz bir deneme için izin vereceğini sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أظنّ أنّ المتجر سيسمح لنا بالقيام بذلك النّوع من الاختبارات |
| galiba bütün kasaba parasını koydu. | Open Subtitles | أظنّ بأن البلدة بأكملها قد أودعوا أموالهم |
| galiba barda çalışmak insanı hırçınlaştırıyor. | Open Subtitles | أظنّ بأنّ الإشتغال بالحانة يجعلك منك شخصاً نَزِقاً |
| Bu utanç, keder ve kendinden nefret etmeyi zihninizden atabileceğimizi düşünüyorum. | Open Subtitles | أظنّ أنّ بإستطاعتنا إزالة الشعور بالخزي والحزن وكراهية الذات من نظامك |
| Ama gerçekten bir problemim olduğunu düşünmüyorum. Saçma, sen uyuşturucu aldın. | Open Subtitles | ــ لكن لا أظنّ أنّ لديّ مشكلة ــ هراء، لقد تعاطيت المخدرات |
| Hemen itiraf etse zevkli olmazdı herhalde. | Open Subtitles | أظنّ أنه لن تكون هناك أيّ متعة إن إعترفت بذلك فقط. |
| Ben de, benim yerime hapiste yattığın için sana borçlu olduğumu sanıyordum. | Open Subtitles | وكنت أظنّ أنّني أدين لكَ لأنّكَ ستُسجن سنتين بسببي |
| İşte bu yüzdendir ki, sanıyorum, kıskançlık bizleri sadece şiddet içeren ya da yasadışı şeyler yapmaya kışkırtmıyor. | TED | و أظنّ أنّ ذلك هو ما يجعل الغيرة تحسنا على القيام بأفعال عدوانيّة أو غير قانونيّة. |
| Festivalin kasabamıza yapacağı etkiyi tahmin etmemiştik. | Open Subtitles | لا أظنّ أنّنا أدركنا تأثير هذا المهرجان في بلدتنا |
| Uyuşturucu olabileceklerini hiç hayal etmedim. Oyulmuş değerli taşlar olduklarını düşünmüştüm. | Open Subtitles | لم أتخيل أبدًا أنها مخدرات كنتُ أظنّ أنها أحجارٌ كريمة خام. |
| sanırım bunu her kim yaptıysa hem kocanızı hem de beni hedef almıştı. | Open Subtitles | و أظنّ بأنّ الفاعل كان يستهدف زوجكِ و كذلك أنا لا أعرف السبب |