Kendi aklında kimin yaşayıp kimin öleceğine karar vermeye hakkı olduğuna inanıyor. | Open Subtitles | في عقله، يرى أن لديه الحق في تحديد من يحيا ومن يموت. |
Benim için bir müşteriyi kontrol etmeni istiyorum, temiz havluları olduğuna emin ol. | Open Subtitles | أريدكِ أن تجهزي غرفة نزيل من أجلي, و تأكدي أن لديه مناشف جديدة |
İşte o yere bir aile üyesi hayatta vardır anlamına gelir. | Open Subtitles | هذا يعني أن لديه فرد من عائلته حياً في مكان ما |
Çocukları olduğu gerçeği kafasına dank ettiğinde sorumluluk alması gerektiğini anladı. | Open Subtitles | عرف أن لديه أطفال، وأنه لا بد أن يكون مسؤولاً تجاههم |
Bu çocuğun eğitime ihtiyacı var. onun bir geleceği var. | Open Subtitles | هذا الفتى لابد أن يحصل على التعليم أن لديه مستقبل |
Dean her hangi biriyle bir sorunu olduğundan bahsetmiş miydi? | Open Subtitles | حسنا، هل لمح دين أن لديه مشكلة مع أحد ما؟ |
Bilimsel koşullar altında paranormal bir kabiliyete sahip olduğunu gösterebilen kişiye 10.000 dolar ödül verecekler. | TED | هم سيعطون جائزة 10،000 دولار لأي أحد يظهر تحت ظروف علمية، أن لديه قدرات خارقة للعادة. |
Tarih boyunca ilk defa, şu veya bu sanatçıya "dehanın gelmiş olması" yerine, doğrudan kendisinin "dahi" olduğunu duymaya başladık. | TED | ولأول مرة في التاريخ، تبدأ في سماع الناس يشيريون لهذا الفنان أو ذاك بكونه عبقري بدلاً عن أن لديه عبقري. |
Kolyenin diğer yarısının onda olduğunu düşünmüştüm... fakat eğer onda olsaydı, soruşturmada yardımcı olur ve bize verirdi. | Open Subtitles | استنتجت أن لديه النصف الآخر من القلادة، ولكن لو كان لديه النصف الآخر لأعطانا إياه للمساعدة في حل القضية. |
Kendi aklında kimin yaşayıp kimin öleceğine karar vermeye hakkı olduğuna inanıyor. | Open Subtitles | في عقله، يرى أن لديه الحق في تحديد من يحيا ومن يموت. |
Arka bahçesinde uçağı olduğuna inanmamıştım. | Open Subtitles | أنا حقاً لا أصدق أن لديه طائرة هناك بالخلف. |
Diğerleriyle el sıkıştığına göre, bence iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | إن كان يصافح الآخرين فأنا واثق أن لديه أسباب مقنعة |
Belki o da bir ara veriyordur. Eminim onun da arkadaşları vardır. | Open Subtitles | ربما ينال قسطا من الراحة أنا متأكد من أن لديه أصدقاء أيضا |
Bu cebinde parası vardır, ayrıca elleri doludur. | Open Subtitles | لأن هذا يعني أن لديه أموالاً في جيبه وأن يديه مشغولتان |
Seksi bir kız arkadaşı olduğu için her kadının ona asıldığını düşünüyor. | Open Subtitles | لايعني أن لديه حبيبة مثيرة يعتقد بأن الجميع يريد ان يضاجعه ؟ |
bu da beyninde tümor olduğu anlamına gelebilirdi. | TED | قالت أن هذا قد يعني أن لديه تلف في الدماغ. |
- onun hiçbir şeyi yok. - Gizli problemleri olabilir. | Open Subtitles | حسناً، ربما أن لديه مشاكل لن تظهر إلا بعد سنوات |
Çifte Silah diyen çoktu, ama iki tabancası olduğundan değil. | Open Subtitles | الكثيرون كانوا يدعونه بهذا الإسم لكن لم يكن السبب أن لديه مسدسان |
Böylesi bir çift kişiliğe sahip olduğunu veya iki taraflı mücadelesi olduğunu hiç bilmezdik. | Open Subtitles | لم يكن أحد ليظن أن لديه هذه الشخصية المزدوجة أو هذا المسعى المزدوج |
Evet, bir ayak numarası da olması gerekiyor ama onu da bilmiyorum! | Open Subtitles | أجل ولا شك أن لديه مقاس حذاء لكنني لا أعرف هذا أيضا |
Verrat sandığın onda olduğunu biliyor. | Open Subtitles | الفيرات يعلمون أن لديه الصندوق. |
Ama bir samuray ekstradan bir kaç gün süre isteyip utanç ve alay konusu olma riskini alıyorsa mutlaka iyi bir sebebi olmalı. | Open Subtitles | إن خاطر الساموراى بجلب العار والسخرية ليتوسل من آجل مهلة يوم أو يومان لابد أن لديه سبب وجيه |
Bayağı hızlı elleri var gibi görünüyor. Tek başınasın. | Open Subtitles | يبدو أن لديه يدين قوية أنتَ بمُفردك الأن. |
Biliyor musunuz, Bart bana hiç genç yakışıklı kardeşinin olduğunu söylememişti. | Open Subtitles | اتعلم بارت لم يخبرني أن لديه اخ مراهق وسيم |
Hafızası o kadar kötü ki, bir hafıza problemi olduğunu bile hatırlamıyor, bu inanılmaz. | TED | كانت ذاكرته سيئة جداً لدرجة أنه لم يتذكر أن لديه مشكلة في الذاكرة وهو أمر مدهش |