Bunun ne kadar önemli bir olay olduğunu vurgulamak istiyorum. | TED | و أريد فقط أن اؤكد على مدى أهمية هذا الحدث. |
Ancak bu önemli çünkü dünyadaki çoğu insan küresel çapta şehirlere doğru geliyor. | TED | حسناً، تنبع أهمية الأمر من ان معظم سكان العالم تنجذب الى المناطق الحضرية. |
Kadınların sağlığı tıpkı eşit ücret politikası kadar önemli bir eşit hak konusudur. | TED | صحة المرأة هي مسألة متعلقة بالمساوة في الحقوق وبنفس أهمية المساواة في الأجر. |
Tate Fildes'den bu sosyal açıdan önemi olan tabloyu yapmasını istedi. | TED | وقد طلب تايت من فيلدز بأن يرسم لوحة ذات أهمية اجتماعية. |
şart. Kaynaklarımızı şimdiden belirleyelim ki ileride bilinçli ve önemini kavrayacak düzeyde olsunlar. | TED | البشر. ينبغي ان نبني مواردنا اليوم لنتأكد من أنهم مدربون وانهم يفهمون أهمية |
Tek değişen şey, organizasyon içerisindeki koşullardır ve bu da liderliğin önemli olduğu yerdir, çünkü lider gidişatı belirler. | TED | المتغير الوحيد هي ظروف العمل داخل المؤسسات، وهنا حيث تبدو أهمية القيادة، لأن القائد هو من يفرض جو العمل. |
Dünya Sağlık Örgütü'nün en önemli ilaçlar listesinde yer alıyor. | TED | كما أنه ضمن قائمة منظمة الصحة العالمية للأدوية الأكثر أهمية. |
Yüzyıllar süren bilimsel araştırma sonucunda biz, yaşamın en temel prensiplerini kavrayışta önemli başarılar elde etmeye başladığımızı hissediyoruz. | TED | و نشعر أننا بَعد قرون من الأبحاث العلميّة، بدأنا نحرز تقدّمًا ملحوظًا في فهم أحد أكثر مبادئ الحياة أهمية. |
Nedense öğretmenlerin bunun ne kadar önemli olduğunu kendilerine hiç sormadıklarına inanıyorum. | TED | وبرغم ذلك، أشعر أن المدرسين لم يسألوا أنفسهم عن سبب أهمية ذلك. |
Şimdi bu sürecin hayatımız için ne kadar önemli olduğunu anlayabilirsiniz. | TED | والآن يستطيع الفرد منّا أن يفكر بمدى أهمية تلك العملية لحياتنا. |
Birden bire yeşil alan ilkelerimiz önemli ekolojik değerleri korumaya alıyor. | TED | فجأة، دعت مبادئنا لتوفير مساحات خضراء للحفاظ على أهمية ملامح البيئة. |
Fakat bu sohbetin en önemli özelliği onun gerçekleşmiş olması. | TED | ولكن الشيء الأكثر أهمية في هذه المحادثة هو مجرد وقوعها. |
Bana öğrettiği en önemli şey ise... ...Bunun için ölmeye hazır olduğumdur. | TED | وعليه، أهمية التعليم بالنسبة لي هو ما أرغب في الموت من أجله. |
En önemli olarak belirlediğimiz bu 15 emtianın ticaretinin yüzde yetmişini ya da daha fazlasını 300 ila 500 arasında şirket kontrol ediyor. | TED | هناك 500 شركة تتحكم بسبعين بالمئة أو أكثر من حجم التجارة في كل من هذه الخمسة عشر سلعة التي حددنا أنها الأكثر أهمية. |
Şu an en önemli şey etrafımızdaki herkesten emin olmak. | Open Subtitles | لذا الشيء الأكثر أهمية أن يتأكد من كل شخص حولنا. |
Kariyerinizden daha önemli olan bir şeyi tamamen önemsemediğiniz görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أنكِ مُتجاهلة تماماً شئ ما أكثر أهمية من عملكِ |
Böylece sen birlikte başlamanın bizim için ne kadar önemli olduğunu görebilirsin. | Open Subtitles | لذا تستطيع أن ترى مدى أهمية ذلك لكلا منا للشروع بصورة صحيحة |
büyük camgözlerin kıyı toplulukları için önemi, dillerine de yansımış. | TED | أهمية الأسماك الشماسة بالنسبة لمجتمعات الساحل يُمكن إدراكها خلال اللُغة |
Ama Deng Xiaoping insanlarına seçenekler sunmanın önemini derinden anlıyordu. | TED | لكن دنغ شياو بينغ يفهم غريزيا أهمية تقديم خيارات لشعبه. |
Topluluklardaki güçsüzler için ise, buna bağlanabilmek çok daha önemlidir. | TED | وبالنسبة للضعفاء في مجتمعاتنا، تزداد القدرة على التواصل معهم أهمية. |
Herkesin göremeyeceğinin farkındayım, ama yürekten bakınca, insan çok fazlasını görebiliyor, her ne kadar bu bilgi senin için önemsiz olsa da.. | Open Subtitles | أن أعلم أن الجميع لن يستطيع رؤيتها ولكن من لديه قلب, يستطيع رؤية الكثير على الرغم من عدم أهمية تلك المعلومة لك |
En fazla önem içeren bağlamlarda, insanların parmak uçlarına bu araçları getirebiliriz. | TED | يمكننا تقديم هذه الأدوات لتكون في متناول الجميع في الحالات الأكثر أهمية. |
Bu kaynakların ne kadar değerli ve nadide olduklarını fark etmiyoruz ve ilgisizliğimiz yüzünden onları yok etmeye devam ediyoruz. | TED | ونحن لا ندرك مدى أهمية وقيمة هذه الموارد، ومع ذلك، من خلال لامبالاتنا، نستمر في تدميرها. |
Sonunda, Venüs deneyimizin baş müfettişi olarak görevimden ayrıldım çünkü gözümüzün önünde değişen bir gezegen çok daha ilginç ve önemlidir. | TED | أخيرا، استقلت كمحقق رئيسي في تجربتنا على الزهرة لأن كوكبا يتغير أمام أعيننا أكثر أهمية وإثارة للاهتمام. |
Demek istediğim bu randevusu, diğerlerinden daha az veya daha çok mu önemliydi? | Open Subtitles | هل هناك مواعيد أهم أو أقل أهمية من مواعيد أخرى ؟ |
Eninde sonunda eğitimin faydalarını fark edeceksin. Sadece çok vakit kaybetme. | Open Subtitles | عاجلا أم آجلا ستدركين أهمية التعليم فعليكِ الاسراع في هذا الأمر |
Elime ilk silahı alıp... kendi hayatımın herkesinkinden mühim olduğuna karar verdiğim an. | Open Subtitles | أول مرة أخذت مسدس وقررت أن حياتي أكثر أهمية من حياة شخص آخر |
Tasarımın içeriklerinden tek bir tanesi olduğunu düşünmüyorum, ama büyük ihtimalle en önemlisi. | TED | والتي أعتقد أنها ليست المكون الوحيد في التصميم , لكنها ربما الأكثر أهمية. |
Ölenler birer odun parçası, çöp, kesinlikle hiçbir değeri olmayan... | Open Subtitles | كانوا يسمون الجثة باللوح أو الخرة بلا أي أهمية انسانية |
Saf ve temiz olmadığımdan ibadet edemez, dini anlamı olan hiçbir cismi elleyemezdim. | TED | كنت أعتبر غير نقية و ممنوعة من الصلاة أو لمس أي شيء له أهمية دينية. |