Yani bu kuadlarla fiziksel olarak etkileşim kurup fizik yasalarını değiştirebiliyoruz. | TED | إذن يمكننا التفاعل مع هذه الرباعيات ماديا ونستطيع تغيير القوانين الفيزيائية. |
İşte, büyürken yaşadığım, benlik ve kimlikle olan tüm bu etkileşim benim için çok zordu. | TED | مبدأ التفاعل هذا بين الذات والهوية كان جدا صعب بالنسبة لي حينما كنت أصغر. |
Çünkü bu ekzotermik bir reaksiyon. Yani dışarıya ısı veriyor. | Open Subtitles | هذا التفاعل طارد للحرارة مما يعني أنّه يتخلص من الحرارة |
çok daha karmaşık bir sağlık uygulaması yapılandırmış olan Cisco'ya kadar pekçok uygulama var. Size sağlık hizmeti sağlayanlarla etkileşime geçiş şekliniz artık daha farklı. | TED | إلى شركة سيسكو التي طورت منظومة صحية معقدة للغاية. فالقدرة على التفاعل مع المشرف على رعايتك الصحية مختلفة تماما. |
Sıcak ve soğuk akıntıların etkileşimi deniz yaşamında olağanüstü bir çeşitlilik oluşturur. | Open Subtitles | هذا التفاعل من التيارات الدافئة والباردة يولّد تنويع إستثنائي من الحياة البحرية |
etkileşimin ne olduğunu izah edebilmek için, insanları toplayıp, onlara etkileşimin nasıl hayatımızın bir parçası olduğunu göstermemiz lazım. | TED | ومن أجل شرح التفاعل، نحن بحاجة إلى حقا جلب الناس وجعلهم يدركون كيف أن التفاعل هو جزءا من حياتهم. |
Sonuç olarak -- bu yöntemin işe yaramasının sebebi -- insanlar robotlarla iletişim kurarken yine insan gibi davranıyorlar. | TED | وخلاصة القول السبب في ان هذا يعمل لأنه تبين الناس تتصرف تماما مثل الناس حتى عند التفاعل مع روبوت |
Serebral korteksle beyinsapı arasındaki etkileşim olmasaydı şuurlu bir zihine sahip olamazdınız. | TED | لا يمكن ان يكون لك عقل واعي ان لم يكن لديك التفاعل ما بين قشرة الدماغ وجذع الدماغ. |
Yani bu bir hücre, termit veya kuşsa, sadece etkileşim kurallarına (yasalarına) odaklanırsınız. | TED | فلو كان خلية أو نملة بيضاء أو طائر، فأنت تركز فقط على قواعد التفاعل. |
Ve işte etkileşim tam da bu noktada yatıyor, etkileşimi önemli kılan şey bu. | TED | وهنا حقا أين يكمن كذبات التفاعل، وهذه هي أهمية التفاعل. |
etkileşim tasarımının en derin kökünde davranış vardır. | TED | المسألة الأساسية الحقيقية لتصميم التفاعل هو السلوك. |
etkileşim tasarımı davranışıyla uğraşan tasarımcılar, hayatlarımızın geri kalanını etkilerler. | TED | المصممين التي تتعامل مع سلوكيات تصميم التفاعل تلك التي تذهب إلى التأثير على بقية حياتنا. |
Kimyasal reaksiyon dediğimiz şey budur. Atomlar partner değiştirdiğinde yeni moleküller oluşur. | TED | وهذا ما نطلق عليه التفاعل الكيميائي، وهو عندما تقوم الذرات باستبدال شريكها وصناعة جزيئات جديدة. |
Yani açıkçası aldığım reaksiyon ilginçti. | TED | من الواضح أن التفاعل كان مثيرا للاهتمام. |
Biri alkolmetreye üflediğinizde nefesinizdeki etanol reaksiyon odasına girer. | TED | عندما يتنفس أحدٌ في جهاز قياس الكحول، يمر الإيثانول إلى تجويف التفاعل. |
Uzak gelecekte etkileşime girmek isteyeceğiniz teknolojiler yaratmaya çalışıyoruz. | TED | نحن نحاول خلق تكنولوجيا قد تودّ التفاعل معها في المستقبل البعيد. |
Galaksi Hayvanat Bahçesi, insanların bu galaksi resimleriyle nasıl etkileşime geçeceklerine dair 20 dakikalık -- hatta daha az -- bir eğitim aldığı bir projedir. | TED | وحديقة المجرات هو مشروع حيث يحصل الناس على برنامج تعليمي لمدة 20 دقيقة أو أقل من ذلك عن كيفية التفاعل مع صور المجرات. |
Motorun dönmesini sağlayan şey bu iki mıknatısın etkileşimi. | TED | إنه التفاعل بين هذين المغناطيسين معا الذي يجعل المحرك يدور. |
Yani insanların anlamasını istediğim şey, bir etkileşimin, ne zaman iyi ne zaman kötü olduklarını bilmeleri ve buna göre yargılamaları. | TED | لذا اسمحوا للناس أن يفهموا أن الأمر متروك لهم لمعرفة كيفية الحكم على التفاعل كي يعرفوا أضحى كانت جيدة أو سيئة. |
Çeverleriyle ve tecbrübeleriyle farklı bir iletişim şekilleri var. | TED | لديها طريقة خاصة في التفاعل مع محيطها وتجاربها. |
Kandaki asit, hemoglobin proteini ve kan şekeri arasındaki reaksiyonu yavaşlatır. | Open Subtitles | الحمض في الدم يبطء التفاعل بين بروتين الهيموغلوبين و سكر الدم |
tepkime sırasında elektrik akımı üreten özel bir tepkime odasında asetik asit denilen başka bir moleküle dönüştürülür. | TED | هناك يتم تحويله إلى عنصر آخر، يُسمّى: حمض الخليك، في نوع خاص من المفاعل يتم إنتاج تيار كهربائي أثناء عملية التفاعل. |
Eserle etkileşimde bulunmayı seçip karıştırma düğmesine basarsanız, bu kişi baş döndürücü bir karmaşanın içine gönderiliyor. | TED | لذا إذا اخترت التفاعل مع القطعة، وقمت بالضغط على زر الخلاط، فسوف ترسل فعلا هذه الشخصية إلى حالة فوضى مذهلة. |
Yani, evet, 150 milyon derecenin bir bityeniği var ama hala bu reaksiyonun da bir bit yeniği var. | TED | حسناً، هناك خدعة أنه ينبغي عليك الوصول لدرجة حرارة 150 مليون درجة، لكن هناك خدعة حول التفاعل حتى الآن. |
Diğerleri hıçkırıkları, yoğun duygularla veya onlara karşı birer Tepki ile ilişkilendiriyorlar: Gülmek, ağlama krizi, endişe ve heyecan. | TED | يربط آخرون بين الفواق والمشاعر القوية أو التفاعل مع تلك المشاعر: الضحك، البكاء، القلق، والإثارة. |
Başka atom-altı parçacıkları bu tepkimeye katalizörlük etmiş olabilir. | Open Subtitles | الجزيئات دون الذرية الأخرى يمكن أن تحفز هذا التفاعل. |
Yumuşak doku korunuyor çünkü dinozor kanındaki demir serbest radikal üretiyor ve bu radikaller çok reaktif. | Open Subtitles | أتعلم بأن الأنسجة الرخوة تحافظ على قوتها لأن الحديد في دم الديناصور يوّلد الجذور الحرّة وهم شديدِ التفاعل |
Kimyasal katalizörler aktifleşme enerjisini düşürerek çalışır, başka bir deyişle tepkimeyi başlatmak için gerekli olan enerjiyi düşürerek. | TED | بصورة أخرى يمكننا القول أن المواد المحفزة وظيفتها تقليل مستوى الطاقة اللازمة لإتمام التفاعل |
Bunlar, bazı insanlarda aynı reaksiyona neden oluyor, ve bunlar zehir değil. | Open Subtitles | هذه تسبب نفس التفاعل عند بعض الناس, وهؤلاء ليسو بسم. |