| Kredi notum o kadar kötü ki borç batağına bile sürüklenemiyorum. | Open Subtitles | تصنيفي الائتماني سيئ للغاية لا أستطيع حتي أن أصل إلي الدين |
| ve bütün giderler ödenip, borç halledildiğinde herşey iyi durumdaydı. | TED | وبعد أن سددنا جميع التكاليف ، تمكنت من تسديد الدين ، وأصبح كل شيء على مايرام. |
| Ve kendimi sadece din ve cinsellik arasındaki bağlantı konusuna sınırlayacağım. | TED | وبالتالي سأقتصر فقط على الحديث عن الصلات بين الدين والحياة الجنسية. |
| Görünüşe göre, günümüz dünyasında, borcu ödemenin gücü bağışlamanın gücünden daha büyük. | Open Subtitles | يبدو ذلك في عالم اليوم القوة لتبرئة الدين أعظم من قوّة المغفرة |
| Sen ne sandın, izci çocuk? Bir borcunu ödemeye geldi. | Open Subtitles | ماذا تعتقد يا فتى الكشافة، كانت تعمل على تسوية الدين |
| En erken, bu ayın sonunda ödeyebilirim sana borcumu. O halde... | Open Subtitles | بشأن السابق، سأتمكن من رد الدين فى نهاية هذا الشهر، إذن. |
| Buradaki kaç kişi dinin kendisi için önemli olduğunu söyler? | TED | كم من الاشخاص هنا يمكن ان يقولوا الدين مهم لهم؟ |
| Herkesin kendi düşüncesi uyarınca ibadet etme hakkı olduğuna inanıyoruz, fakat inanç özgürlüğü, insanların inanışlarını suiistimal etme hakkı vermez! | Open Subtitles | نحن نعتقد أن كل شخص لديه الحق في العبادة وفقا لضميره لكن حرية الدين ليست رخصة للاعتداء على إيمان الشعب |
| Kaynaklarını gelişmek için kullanamıyorlardı, çünkü borç ödüyorlardı. | TED | لم يستطيعوا استخدام مواردهم للاستثمار في تطورهم لأنهم كانوا يدفعون الدين |
| Bağımsız borç yapılandırması tabii ki bundan daha karmaşık ama temel olarak böyle. | TED | بالطبع إعادة هيكلة الدين العام تكون أكثر تعقيدًا من ذلك، لكنك حصلت على الفكرة الأساسية. |
| Sonunda borç, oynanmayacak kadar büyür. | Open Subtitles | بالنهاية، يصبح الدين كبير جداً على تسديده. |
| gerisi din, yüksek öğretim ve hastanelere. ve 60 milyar ABD Doları sözünü ettiğimiz dev sorunları çözmek için yeterli değil. | TED | الباقي يذهب الى الدين و التعليم العالي و المستشفيات تلك ال 60 مليون دولار لا تقترب ان تكفي لمعالجة تلك المشاكل |
| din. Gerçek dinin, geçmişe ait bir şeye dönüştüğünü görsen ağlardın. | Open Subtitles | سوف تنتحب إذا عرفت كيف أصبح الدين الحقيقى جزءا من الماضى |
| Git televizyonda konuş din ve ahlak konusunda ve seks. | Open Subtitles | أنت تظهر على الشاشة, تتحدث عن الدين الأخلاقيات, و الجنس |
| Annenle bizim düşüncemiz eğer Amerikan ekonomisi milyarlarca dolar borcu varken hâlâ ayakta durabiliyorsa, öyleyse bunu sen de yapabilirsin. | Open Subtitles | أمكِ وأنا نعتقد أن إذا كان الاقتصاد الأمريكي يمكن أن يكوّن البلايين من الدين ومازالوا يمكنهم النجاة. فنحن أيضاً كذلك |
| Belki ona borcu olan biridir ve borcunu böyle ödüyordur. | Open Subtitles | ربما يكون شخصاً مديناً له وكان يحاول أن يستوفي الدين |
| Kolya Amca çalışıp borcunu kapattı. Ben de biraz yardım ettim tabi. | Open Subtitles | العم كويلا عمل بجد وتمكن من سداد الدين أنا ايضا ساعدته قليلاً |
| borcumu tam olarak ödemeden olmaz. | Open Subtitles | ليس قبل أن يدفع الدين بالكامل يا مدير الشرطة |
| Sivil dinin kutsallığı ilahilik veya doğaüstü ile alakalı değildir. | TED | ولا تتمثل قدسية الدين المدني بالألوهية أو الظواهر الخارقة للطبيعة. |
| Eğitim karşıtı ruhban, simya karşıtı klise, bilgiye karşı inanç | Open Subtitles | رجال الدين ضد التعليم, والكنيسة ضد الخيمياء, الإيمان مقابل المعرفة. |
| 1994'te Afrika ülkelerinde borcun GSYH'ye oranı %130'du ve mali olanakları yoktu. | TED | في عام 1994 نسبة الدين إلى إجمالي الناتج المحلي للدول الأفريقية كان 130 بالمئة ولم يكن لديهم حيز مالي |
| Şiir okumak, bu gezide Tanrı ve bilim tartışmayacağımıza dair anlaşmamıza uymuyor. | Open Subtitles | إنفجار أندرس بالغناء ضد إتفاقيتنا نحن لسنا بصدد مناقشة الدين ، أو العلم أثناء تلك الرحلة |
| Birisi bu sömürge sisteminin başında oturmuş... ...dini kullanarak elimizdekileri alıp bizden kurtulmak istiyordu. Petrolü, elması... ...altın ve topraklarımızı istiyorlardı. | TED | أنه شخص ما يجلس في مكان ما ويتلاعب بالنظام، ويستخدم الدين لأخذ ما يريدونه منّا. الذي هو البترول، الماس، الذهب والأرض. |
| Eğer borçtan bahsediyorsak, paramın üstünü bekliyorum! | Open Subtitles | إن كنا نتكلم عن الدين فأنا أنتظر الحصول على باقي المال |
| Ve annesinin kuaför, veya el ulağı, ya da papaz. | Open Subtitles | و مصفف شعر الوالدة أو مساعدوك ، أو رجل الدين |
| Bahá'í inancında rahip olmadığı için vaiz kürsüsü ve vaaz yok. | TED | لا منبر وعظ، ولا خطب دينية، لأنه ليس هناك رجال دين في الدين البهائي. |
| Sizler dindar insanlarsınız, ama dini yaşamak için tek yol olarak düşünemezsiniz. | Open Subtitles | أنتم متدينون و لكن لا تعتقدون بأن الدين هو الطريق الوحيد للحياه |
| Çoğunuz muhtemelen dine saygı duyulması gerektiğini yönündeki kibar düşünceyi benimsiyorsunuz; | TED | والكثير منكم يلتزم بالمبدأ الاجتماعي الذي ينص على أهمية احترام الدين.. |