Onun Big Bang hakkında bir bilgisi yoktu, evrenin genişlediğinden de haberdar değildi. | TED | لم يكن يعرف عن الإنفجار الكبير . لم يكن يعلم عن تمدد الكون. |
evrenin çok canlı bir görsel anlayışına sahip olmamıza rağmen, evrenin nasıl bir sesi olduğuna dair bir algımız yok. | TED | ولكن إمتلاكنا هذا الكم الهائل من من الفهم البصري الحي للفضاء, لم يعطينا اي فكرة عن ما هو صوت الكون. |
Fakat, evren bir sessiz film değildir, çünkü evren sessiz değildir. | TED | رغم ذالك، فإن الكون ليس بشريط صامت، لأن الكون ليس صامتا. |
Geçmişte evren çok daha yoğundu, ve daha da sıcaktı. | TED | في الماضي، كان الكون أكبر كثافة، و كان أيضا أسخن. |
Bir tanesi dışarıdaki evreni araştırıyor, diğeri ise içimizdeki varoluşu. | TED | واحد هو استكشاف الكون الخارجي، والآخر هو استكشاف ذواتنا الداخلية. |
Ve bunu beyinle, insan beyniyle izlediğimi farkederim. -bilinen evrendeki en kompleks yapıyla- | TED | وأدرك أنني ألاحظ هذا بدماغ، الدماغ البشري، أكثر شيء معقد في الكون المعلوم. |
Hepimizin kalbimizin en derininde biliyoruz ki evrende işler bu şekilde yürümüyor. | TED | و كلّنا يعلم في صميمه بأن الكون لا يسير على هذاا المنوال. |
Bize evrenin patlamadan sonra nasıl evrildiğini açıklıyor, ama o patlamayı neyin tetiklediği hakkında en ufak bir fikir vermiyor. | TED | فهو يخبرنا كيف ان الكون تطور بعد الانفجار ولكنه لا يعطينا نظرة متبصرة عما قد يكون منح القوة للانفجار نفسه |
Öte yandan, şu an evrenin ne kadar yaşlı olduğunu anlayabiliyoruz. | TED | على الجانب الآخر ، يمكننا الآن ان نفهم كم عمر الكون |
Böylece ben ulaşımın evrenin merkezi olduğunu düşünmeye devam ediyorum. | TED | لذا ما زلت أعتقد أن النقل هو مركز الكون الثابت. |
Çoklu evrenin çoğunda hiçbir şey yoktur ve biz fizik kanunlarının bir şeylerin olmasına izin verdiği birkaç yerden birinde yaşıyoruz. | TED | في غالب الكون المتعدد لا يوجد شئ، ونحن نعيش في واحد من الأماكن القليلة حيث تسمح قوانين الفيزياء بوجود شئ ما. |
Bu da dünya'nın evrenin merkezinde olduğu kuramını boşa çıkarmış oldu. | TED | وأدى هذا الاكتشاف إلى استبعاد نظرية أن الأرض هي مركز الكون. |
Yaklaşık 13 milyar yıl önce bir "Büyük Patlama" oldu, hakkında az çok birşeyler duymuşsunuzdur, bilirsiniz, evrenin kaynağı. | TED | بطريقة ما، منذ 13 بليون سنة حصل الإنفجار الكبير، و أعتقد أنكم سمعت القليل عنه، و بأنه أصل الكون |
Ama karanlık enerji orada, ve bir yere de gitmiyor, bu nedenle evren sonsuza dek genişlemeye deva edecek. | TED | لكن إذا كان هنالك طاقة مظلمة ، وهذه الطاقة المظلمة لا تتبدد، فإن الكون سوف يظل يتمدد لأبد الآبدين. |
Böyle bir evren tanımını yapan teori Büyük Sıçrama olarak biliniyor. | TED | إن النظرية التي تُوصِّف هذا الكون تعرف باسم نظرية الارتداد العظيم. |
evren başka bir şeyden yapılmış olsa veya daha az ya da çok madde içerse onların geçmişleri nasıl değişirdi? | TED | كيف كان تاريخها ليختلف إذا كان الكون مصنوع من موادٍ أخرى؟ أو إذا كان يحتوي على مادة أكثر أو أقل؟ |
evren genişliyordu ve son 13,8 milyar yıldır yoğunluğu her tarafta azalıyordu. | TED | كان الكون يتوسع وقلت كثافته بشكل عام على مر 13.8 مليار عام. |
Eğer su damlasına geri dönersek, evreni yeni şekliyle düşünmek. | TED | إذن عودة إلى القطرة، مجددا، بالتفكير حول الكون بطريقة جديدة. |
Böyle bir çarpışmanın yankısı evrendeki erken Büyük Patlama döneminden kalma bir radyasyon çorbası olan kozmik mikrodalga arka planında görülebilir. | TED | قد يظهر صدى تصادم مماثل في إشعاع الخلفية الميكروي: فيض من الأشعة تقطع الكون والتي تعتبر بقايا من حقبة الانفجار العظيم. |
Bugün evrende olan herşeyi barındırıyor içinde, hayal edebilirsiniz, patlıyor ve, | TED | و يشتمل على كلّ ما يحتويه الكون حالياً، فيمكن تصوّره ينفجر، |
Evet, şimdi bir tweet attığında evrene, yüzlerini bile görmediğin bütün o insanlara ulaşıyor ve sen de her söylediğinin heyecanla beklediklerini varsayabilirsin. | Open Subtitles | تخرج خارج الكون إلى كلّ هؤلاء الناس ـ و تستطيع أن تدّعي أنهم مثبّثون على كلامك ـ ذلك عميق ، عليكِ أن تزقزقيه |
Ölçeğin diğer ucuna gittiğimizde, atalarımız hiçbir zaman kainat içerisinde ışık hızına yakın hızlarla hareket etmek zorunda kalmadı. | TED | بالإنتقال إلى الطرف الآخر من القياس، لم يكن يتعين على أسلافنا.. التنقل عبر الكون بسرعات تقترب من.. سرعة الضوء. |
Bana göre, bu kainatın her şeyi yapabilme kapasitesini gösterir. | Open Subtitles | برأيي إنها تظهر أن الكون قادر على فعل أى شيء |
Sanatçılar bizimle tanıdık, fakat bir o kadar da uzak bir evrenden sesleniyor. | Open Subtitles | تبدو لوحات الكهف كما لو أنها تتحدث إلينا من الكون المألوف بعيد المنال |
dünyanın evrenin merkezinde olduğunu düşünün ve onu çevreleyen gökyüzü bir küreye yansıtılmış. | TED | عليك أن تتخيل أن الأرض في منتصف الكون وتحيط بها السماء بشكل كروي |
Beş yüz yıl önce, Kopernik dünya'nın yerine, kozmosun kalbine Güneş'i koydu. | TED | ومنذ 500 سنه قام كوبرنيكوس بإزاحة الأرض، ووضع الشمس في قلب الكون. |
Beni, senin için dünyadaki en önemli şeyi nasıl öldürtürsün? | Open Subtitles | الشيىء الاكثر اهمية فى الكون مهما حدث فالحب شرف، إحترام؟ |
Geçen zamanı ölçmenin bir yolu yoktur çünkü kainatta hiçbir şey değişmez. | Open Subtitles | فسيكون من المستحيل قياس مرور الزمن لأنه لن يتغير شيء في الكون |