Komünizm -- bireyin karşısında toplum ve devlete değer verirken yaratıcılığı, kendini ifade etmeyi ve inovasyonu kasıtlı olarak sindirdi. | TED | من الشيوعية من تقدير المجتمع والدولة فوق الفرد وسحق ، عن غير عمد، للإبداع، التعبير عن الذات لدى الفرد والابتكار. |
Global toplum yararına bir dava sunuyor ve bugünü yaratıyormuş gbi hissediyordum. | TED | شعرت بأنني اقدم دعوى نيابة عن المجتمع الدولي لمحاولة خلق هذا اليوم |
İşte asıl sorulması gereken budur; çünkü bu durum yeterli kaynaktan yoksun olan her toplumun bir parçası olarak karşımızdadır. | TED | هذا هو السؤال الحقيقي ، لأن هذا هو شيء كان هناك، جزء من كل المجتمع. هذا يحرم من الموارد الكافية |
Ve bu tören tüm toplumun gözleri önünde herkesin katılımıyla olmak zorundadır. | TED | وهذه المراسم يجب أن تقام أمام أعين المجتمع كله و بمشاركة الجميع. |
Fakat 60 yıl sonra, bugün, girişimciliğin yukselişinden dolayi, girişimciler rol model haline geldiler. Ve topluma muazzam bir katkı sağlıyorlar. | TED | ولكن اليوم وبعد 60 عاما، وبسبب ارتفاع روح المبادرة تحول أصحاب المشاريع إلى قدوة وهم يسهمون بشكل كبير في بناء المجتمع |
Ve eğer bu organize etme pozisyonundaki bazı topluluk üyeleri her felaketten sonra, her alanda bulunuyorsa bu araçlar da mevcut bulunmalı. | TED | وإذا كان احد أعضاء المجتمع في هذا الموقف التنظيمي في كل منطقة بعد كل كارثة، فإن هذه الادوات يجب ان تكون موجودة. |
Ve bu, polis memurlarına hizmet ettikleri toplumu tanıma fırsatı vermedi. | TED | ولم تمنح في الواقع ضباط الشرطة ليتعرفوا على المجتمع الذي يخدمونه. |
Siyah güzeldir, ama toplum aksini söylediği için buna inanmak epey zaman alıyor. | TED | البشرة السوداء جميلة، ولكن من الصعب تصديق ذلك إن كان المجتمع يقول عكسه. |
Bunu kayda değer bulmuyorlardı ancak toplum içinde bir öfke hakimdi. | TED | لم يعتقدوا بأنها ذات أهمية، لكنها أحدثت غضبا داخل المجتمع التقني. |
Eğer hatırlarsanız John Rawls'ın adil bir toplum için şöyle bir görüşü vardı: | TED | إذا كنتم تذكرون جون رولز كان لديه ذلك المبدأ عن ماهية المجتمع العادل |
İlk defa, yerel toplum imamlarının yaptığı Cuma vaazlarında kadınların hakları anlatıldı. | TED | و لأول مرة دعا خطباء الجُمع في المجتمع المحلي لتعزيز حقوق المرأة. |
Yerel bir toplum merkezinde basın toplantısı tertiplemeyi teklif etti. | TED | فاقترح أن يقوم بتجهيز مؤتمر صحفي في مركز المجتمع المحلي. |
Yaşlılar için sağlık ve bakım merkezleri kuruyoruz toplumun çeşitli yerlerinde. | TED | إننا نبني مراكز صحة للمسنين ومراكز صحية في جميع أنحاء المجتمع. |
Bu değişkenlik özellikle yaşlıların yararlılığına ve o toplumun değerlerine bağlı. | TED | التفاوت ناتج وبشكل خاص عن فائدة كبار السن وعلى قيم المجتمع. |
Bu, her gün kulaklarımda dolanan sesti ve bu sesi; her kız, her gün toplumun yapmalarını istediği bir şeyi yapmadıklarında duyuyordu. | TED | كانت هذه هي الموسيقى التي أسمعها كل يوم وهي الموسيقى التي تسمعها الفتيات كل يوم عندما لا يفعلن ما يطلبه منهن المجتمع |
Yarın güvenle onu yeniden topluma salacağız tesadüfen karşılaşacağınız dürüst bir delikanlı gibi. | Open Subtitles | سنطلقه غداً بكل ثقة ليعيش في المجتمع مرة أخرى كأي رجل شريف محترم |
Musu gibi topluluk bireylerini sağlık ekiplerimizin bir parçası hatta merkezi yapsak? | TED | ماذا لو جعلنا أفراد المجتمع كموسو جزءاً أو حتى مركز فريقنا الطبي؟ |
Hawthorne Mendilleri resmi olarak gay toplumu ile bağlarını koparıyor. | Open Subtitles | و أن مناديل هاوثورن تقطع كل علاقاتها مع المجتمع الشاذ |
Yalnız bu uzmanın dediğine göre, 5000'den fazla tavşan halk sağlığına zarar verirmiş. | Open Subtitles | ولكن الخبراء يحذرون من أن تربية 5000 أرنب قد يشكل خطراً على المجتمع |
İnsanların iş gücüne olan ihtiyaç azaldığında toplumda düzeni en iyi nasıl sağlarım: | TED | كيف يمكنني أن أنظم المجتمع بالشكل الأفضل عندما يقل احتياج اليد العاملة البشرية؟ |
Şüpheli ve kız kardeşi 1995 yılında sosyal hizmetler tarafından buraya getirilmiş. | Open Subtitles | المشتبه به وأخته تم وضعهم هنا عن طريق خدمات المجتمع عام 1995 |
Öğrenciye 200 saatlik kamu hizmeti verildi ve kendisi çok kötü bir çocuk. | Open Subtitles | ساعة 200 الطالب على حُكِمَ وقد المجتمع خدمة في جداً سيء فتى وهو |
Bir yerin mimarisiyle orada yaşayan topluluğun karakteri arasında mutlak bir uyum vardır. | TED | هناك نوع من التواصل بين الهندسة المعمارية للمكان وطابع المجتمع الذي يستقر فيه. |
Bilmelisin ki yalnız yaşam günümüz toplumunun ürettiği bir durumdur. | Open Subtitles | ..يجب أن تعلموا أن الحياة الانعزالية وضع انتجه المجتمع المعاصر |
Gözlemlemek ve halkın ihtiyaçlarına yönelik bir şeyler uyarlamak için gelmemişlerdi. | TED | ولم يكن لديهم استعداد لكي يراقبوا ويتأقلموا طبقا لاحتياجات المجتمع المحلية. |
Bu yüzden uluslararası toplumdan eğitim , İngilizce dil eğitimi, iş eğitimi ve dahası için yardım alabilirdik. | TED | لذا يمكن أن ننتفع من المجتمع الدولي بالتعليم، وبالتدريب على اللغة الإنجليزية، والتدريب الوظيفي، والكثير. |
toplumdaki yüksek konumunun tadını çıkarmak için çok az zamanı oldu. | Open Subtitles | لقد حصل على القليل من الوقت للتمتع بمكانته الرفيعه في المجتمع. |
Bu topluluğa özgü sağlık sorunları olduğunu bilmemize rağmen eğitimde durum böyle. | TED | والآن، بالرغم أن هذا يعرفنا أن هناك مخاطر صحية فريدة لهذا المجتمع. |