Seviştiğin o pislikle çıktığımız çifte... randevuyu konuşmak istiyor musun? | Open Subtitles | أتريدين التحدث عن الموعد المزدوج مع الأحمق الذي نمتِ معه؟ |
randevuyu kaçırdığım için özür dilerim. Pek çok şeyi berbat ettim. | Open Subtitles | أنا أسف بأنني أخلفت الموعد لقد أخفقت كثيراً على عده مستويات |
Demek istediğim, ilk randevuda birçok erkek korkudan kaçıp giderdi. | Open Subtitles | انا اعنى اذا كان هذا الموعد الاول لمعظم الرجال سيخافون |
Bu randevuya gitmezsem, sizi temin ederim ki çok sinirlenecektir. | Open Subtitles | أؤكد لك أنه سيغضب كثيرًا لو لم أحضر هذا الموعد |
- Marla ilk plan... - Teslim tarihi benim hatam değil. | Open Subtitles | لكن يا مارلا، ألا تظنين هذا الموعد النهائي لم يكن خطأي |
Ama, efendim, son tarih Ekim ayı. Bu durumda bir çözüm bulunabilir mi? | Open Subtitles | . لكن ياسيدى، الموعد النهائى فى أكتوبر هل يمكن إيجاد حل فى ذلك الوقت؟ |
Sonra saray zamanında yetişmez ben de timsahlara yemek olurum | Open Subtitles | ثمّ لاينتهي القصر في الموعد المحدد وأنا سأكون غذاءا للتماسيح |
Sen 10 millik gökdelenler inşa ediyor olacaksın, asla vaktinde inmeyi başaramazsın. | Open Subtitles | خينئذ ستكون تبنى ناطحات سحاب بارتفاع 10 أميال لن تتمكن أبداً من النزول فى الموعد المحدد |
Pek çok erkek için bu 3 yada 4. buluşmada olur.. | Open Subtitles | بالناسبة للكثير من الاشخاص يكون ذلك فى الموعد الثالث او الرابع |
Biriyle mi konuşmak istiyorsunuz? - Benden önceki randevuyu araştırın. | Open Subtitles | تُريدان التحدّث إلى شخص ما، جرّبا الموعد الذي كان قبلي. |
Doktor önce elini sıkmayı reddetti sonra da transeksüel olduğunu duyunca tüm istediği ona bir HIV testi uygulamak ve randevuyu sonlandırmaktı. | TED | أولًا: لم يصافح يديها، وثانيًا: عندما سمع أنها متحولة جنسيًا، كل ما أهتم به كان الحصول على اختبار فيروس الايدز وإنهاء الموعد. |
Asla bir randevuyu kaçırmazdı. Her zaman vaktinde gelirdi. | Open Subtitles | لم يتخلف عن موعده مطلقاً دائماً يتواجد في الموعد المحدد |
Bu bombayı, genelde, 3. ya da 4. randevuda patlatırım, ama evet. | Open Subtitles | عادة أفجر هذه القنبلة في الموعد الثالث أو الرابع ولكن ، نعم |
Sence ikinci randevuda işi ileriye götürüp fiziksel temas kurmamı bekleyecek midir? | Open Subtitles | إنه الموعد الثاني, هل تعتقد أنها ستتوقع أن تتطور الامور لتكون, جسدية؟ |
29 kalifiye kişiden sadece 15'i mesajıma yanıt verdi, bunların arasından altı kişi sıfır randevuya razı oldu. | TED | من بين ال 29 المؤهلين، رد 15 فقط على رسالتي. ومن بين هؤلاء، تم جدولة الموعد الصفر مع ستة منهم. |
Masanın üstünde sana gönderdiği bir davetiye var, tarihi cep bilgisayarına programladık. | Open Subtitles | ارسلت لك دعوه التي على مكتبك و برمجنا الموعد في مذكرتك الكفية |
Hadi arkadaşlar. Aşmamamız gereken bir tarih var. | Open Subtitles | كل الحق، يا رفاق، نحن قد حصلت على الموعد النهائي. |
Taç giyme törenine sadece iki gün kaldı korkarım zamanında yetiştiremeyeceğim. | Open Subtitles | التتويج هو بعد يومين فقط أخشى ألا يكون جاهزاً في الموعد |
(Bilko) Asla ilk buluşmada seks yapmam. | Open Subtitles | ولكنني لم انام مع واحدة من الموعد الاول من قبل |
Eğer randevun kötü geçtiyse, neden eve bu kadar geç döndün? | Open Subtitles | اذا كان الموعد سيء جداً لماذا اتيت الى المنزل متأخر جداً؟ |
Hey, Gordon Gekko. Ben bu kötü randevudan daha değerliyim! | Open Subtitles | يا هذا, تكلفتي تعادل تكلفة هذا الموعد التافه |
Bir tarihi teyit etmek için, yemeğe gitmedi. Yılını değil, tarihini! | Open Subtitles | تخلى عن عشائه في الموعد المحدد ليس العام بل الموعد |
Sağır buluşmayı kör buluşmaya tercih ederim. | Open Subtitles | أعتقد أنني بالأحرى سأفضّل الموعد الأعمى على الموعد الأصم |
Tuvalete gidip geri dönmeyinceye kadar randevunun yolunda gittiğini sanıyordum. Nedir bütün bunlar? | Open Subtitles | ظننتُ أنّ الموعد يسير بخير حال، حتى ذهبت إلى الحمام ولم تعد أبداً. |
Ben, demiryolları için ürünler üreten bir şirketin görevlisi kılığındaydım ve buluşmayı beklemeye başladım. | Open Subtitles | غطائي كان عمل رسمي في مصنع قوي لمعالجة المواد الخام لسكة الحديد الفرنسية المتسلطة انتظرت بعد وصولي الموعد لبعض الوقت |
Kanal randevusu için dikkatler bir noktaya toplanmıştı. | Open Subtitles | لقد وصل هذا الحشد الهائل إلى خط القناه فى الموعد المحدد |