| şeklinde düşünüyorlar. Birisinin, bilincin açıklanabilir olduğunu düşünmesi cüretini göstermesi bile kabul edilemez. | TED | الوقاحة الشديدة من اعتقاد البعض بأنك تستطيع تفسيرالإدراك هو فقط أمر غير معقول |
| senin oğluma verdiğin yangın söndürücünün içinde benzin olduğunu söylediler. | Open Subtitles | قالوا ذلك مطفأة الحريق بأنك سلمت إلى كينيث ملا بالغازولين. |
| Lütfen yeniden düşün! Asla onlardan biri olmadın sen! Kendi öz iradem var. | Open Subtitles | ولكن يا أخي، أرجوك ضع بعين الاعتبار بأنك لم تكن أبدا واحد منهم |
| Her zaman güneşin altında gibi hissediyorsun, hatta gölgedeyken bile! | Open Subtitles | تشعر دائما بأنك تحت الشمس حتى لو كنت في الظل. |
| Rick, senin aşağılık, dejenere biri olduğunu zaten biliyordum ama eşekçiliğe nasıl karıştın? | Open Subtitles | ريك , انا اعرف بأنك شخص دنئ و منحط و مقرف ولكن همجى |
| Bayan Tobias, saldıranların üç kişi olduğunu söylediniz. Doğru mu? | Open Subtitles | انسه توبياس, هل انت تشهدين بأنك هجومتي بواسطة 3 رجال. |
| Saçmalık ! Tüm bunlar senin yaşayan, düşünen bir yaşam formu olduğunu ispatlamaz. | Open Subtitles | هراء لا يوجد دليل على هذا كله بأنك حي وتفكر بشكل الحياه واساليبها |
| Kütüphaneci olduğunu biliyor yani bu utandırıcı bilgiyi nasıl söylesem diye kaygılanman gerekmiyor. | Open Subtitles | هى تعلم بأنك رجل مكتبى لذا فلا حاجة لكسر تلك الأخبار المحرجة إليها |
| Zayıf bir kedicik gibi göründüğünde daha sevimli olduğunu söyledi. Yaralacağından korkuyor. | Open Subtitles | لقد قالت بأنك تكون أظرف عندما تكون ضعيفاًورقيقاً ولكنك تنجرح من ذلك |
| İşe bak. Tıpkı bana, evli olduğunu söylememen gibi mi? | Open Subtitles | كما فعلت معي ولم تُخبرني نوعاً ما بأنك متزوج سابقاً؟ |
| Mesela sen polise anahtarını orada bir yere bıraktığını söylesen. | Open Subtitles | إفترض أنك تخبر الشرطة بأنك تركت مفتاحك هنا بمكان ما |
| Sanırım sen, o sözünü ettiğin sisteme uyamıyacak kadar zayıf birisin. | Open Subtitles | أعتقد بأنك ضعيف جداً فحسب لتناسب ما يسمى بالنظام الخاص بك |
| senin de müzikten hoşlanmana sevindim. Çok ortak yönümüz var. | Open Subtitles | انا سعيد بأنك تحبين الموسيقى أيضاً لدينا أشياء مشتركة كثيرة |
| Beni artık sevmez olduğun gün sakın seviyormuş gibi davranma. | Open Subtitles | اليوم الذي لا تحبني فيه كثيرا لا تدعي بأنك تحبني |
| O kadar güvenilirmişsin ki kasa dairesinin anahtarı bir tek sende varmış. | Open Subtitles | قالت لي أيضاً بأنك الوحيد من بين المديرين الذي يمتلك مفتاح للقبو |
| Dünya'dan bu olayı gözlerken, bu vahşi dansın sadece bir izleyicisi olduğunuzu düşünebilirsiniz. | TED | وأنت تقف على كوكبنا، ربما تفكر بأنك مجرد مراقب لرقصة الباليه العنيفة هذه. |
| Bağlantımızı kuran büyük adam, senin bir kalleş olduğuna karar verdi. | Open Subtitles | الرجل الكبير الذي وضعنا على الاتصال أصلاً قرر بأنك طرف سائب |
| Beni duyduğunu biliyorum, Kowalski. Eminim şu an Beni duyuyorsun. | Open Subtitles | الآن، أعرف بأنك يمكن أن تسمعني، كوالسكي.أنا متأكد تسمعني الآن. |
| Havadis buydu demek. Bakan olacağına dair söylentiler dolaşıyordu zaten. | Open Subtitles | هذا هو الخبر، هناك أخبار بأنك ستصبح في مجلس الوزراء |
| seni tanımıyorum da ne demek, seninle birlikte madenlerde çalıştım, arkadaşım! | Open Subtitles | ماذا تعني بأنك لاتعرفي ؟ كنت أعمل بالمنجم معك وكنا أصدقاء |
| Telefon çalınca, ofisle konuşacağız ve onlara senin müdür olmayı kabul ettiğini söyleyeceğiz. | Open Subtitles | عندما يتصل سنتحدث معه من المكتب سأخبره بأنك وافقت على أن تكون الرئيس |