Şuna derinden inanıyorum ki terörizme neden olan şey mülteci hareketliliği değil. | TED | وأنا أؤمن كليّا بأنه ليست حركة اللاجئين هي من تسببت في الإرهاب. |
Ben hep onun Güney Kaliforniya'ya gelip bir bina yapması gerektiğini düşündüm. | TED | ولطالما أحسست بأنه يجب عليه القدوم إلى جنوب كاليفورنيا والعمل في البناء |
İçimde öylesi daha iyi olurmuş gibi bir his var. | Open Subtitles | لدى شعور بأنه من الأفضل الأ تفعلى ذلك لماذا ؟ |
Güvenlik Bölümü, bölümünüzde bir köstebek olduğuna dair endişelerinizi bize bildirdi. | Open Subtitles | الأمن حذرنا بأنه من الممكن أن يكون لديك جاسوس فى قسمك |
Kafaları patlıyor." bir tartışmaya girmenin sebebi rakibinizi nakavt edecek kadar güçlü olmasıdır. | TED | رؤوسهم ستنفجر. الفكرة هو أنك تحصل على جدال هذا قوي بأنه سيقرع خصمنا |
Söylediğim şu, Mulder, uzaylılar tarafından kaçırılma diye bir şey yok. | Open Subtitles | الذي أقول، مولدر، بأنه ليس هناك مثل هذا الشيء كإختطاف أجنبي. |
Muench yazılımını, teröristleri yakalamak ve sübyancıları bulmak için kullanılmasını amaçladığını söyledi. | TED | مانتش أقر بأنه تعمد بأن تستعمل برمجياته لالتقاط صور للأرهابيين والمتحرشين بالأطفال. |
Bunun tecavüz değil, seks olduğu düşüncesine tutunarak gerçeği inkâr ettim. | TED | تنصّلت من الحقيقة بإقناع نفسي بأنه كان ممارسة للجنس وليس اغتصابًا. |
onun kendine göre tedavi yöntemleri var ve eminim sana yabancı değil. | Open Subtitles | حسناً ، لديها طريقة للمعالجة الذاتية وأنا متأكد بأنه مألوف جداً إليك |
Benim tanıdıklarımdan olmayan biri ile evlenmesini seviyesinin altına inmek olarak kabul ediyorum. | Open Subtitles | لكان من الانحدار بالنسبة لها أن تتزوج بشخص لا أستطيع الاقرار بأنه صديقي. |
İddia ediyorum ki, burada bulunan herkesin muhteşem öğretmenleri vardı. | TED | حسناً, كل الموجودين هنا, أراهن بأنه مرّ علينا معلمين عظماء |
- Nereden buldun? Amerikalının var olmadığını biliyorsun. Sandalyelerden aldım, tabi ki. | Open Subtitles | أنتِ تعلمين جيداً بأنه لم يكن هناك أمريكي حصلت عليهم مقابل المقعدان |
Çünkü onun rolü tımarhanede eğlenmek için bir şeyler uydurmaya benziyor. | Open Subtitles | لأن صوتها مثل شخص يحلم بأنه في مستشفي المجانين لوقت طويل |
Birisi Norman'a telefon açıp onun annesi olduğunu iddia ediyor. | Open Subtitles | نعم هناك أحد ما يتصل بنورمان هاتفياً مدعى بأنه أمه |
Bunu yapan her kimse burada bekleyip, parayı bulmaya çalışıyormuş gibi yapmalı. | Open Subtitles | من كان قد أخذه عليه البقاء هنا والتظاهر بأنه يبحث عن المال |
Hesap günü geldiğinde, tıpkı benimkinin Dunkirk'te geldiği gibi sizi temin ederim, Yarbay, gerçekten de çok kötü bir gün olabilir. | Open Subtitles | عندما يأتي يوم الحساب, مثلما أتى يوم حسابي في دانكرك بإمكاني أن أؤكد لك بأنه سيكون أكثر الايام حزناً ايها المقدم |
Aksi takdirde, bir katil olduğuna inanmaktan başka seçeneğimiz yok. | Open Subtitles | ما عدا ذلك ليس لديه خيار سوى الإيمان بأنه قاتل |
Belki verir, verirmeye devam edersem yola gelirsin diye düşündüm. | Open Subtitles | ظننت بأنه ربما إذا أعطيت وأعطيت وأعطيت ربما ستغير رأيك |
Dükkan sahibi dükkanındaki bu türden son bıçak olduğunu söyledi. | Open Subtitles | أمين المخزن قال بأنه السكين الوحيد من نوعه المتوفر لديه. |
bir keresinde yat yarışında dördüncü olduğu için kendini kusursuz bir denizci sanıyor. | Open Subtitles | لقد جاء الرابع في سباق القوارب ذات مرة ويتوهم نفسه بأنه شيطان البحارة |
onun kendine göre tedavi yöntemleri var ve eminim sana yabancı değil. | Open Subtitles | حسناً ، لديها طريقة للمعالجة الذاتية وأنا متأكد بأنه مألوف جداً إليك |
Tam olarak ne olduğundan emin değildim ama konuşulma şeklinden, bunun büyülü ve çok özel birşey olduğunu anlayabiliyordum. | Open Subtitles | لم أكن متأكدا بالضبط ما هو لكني عرفت بأنه شيءساحر و سري جدا بسبب الطريقة التي كنا نتكلم بها |
o halde matematik flört pencerenizdeki ilk yüzde 37'ye ne yapmanız gerektiğini söylüyor. Ciddi bir evlenme potansiyeli olan herkesi geri çevirmelisiniz. | TED | إذن فالرياضيات يقول بأنه ما عليك فعله في ال37 في المئة الأولى من تاريخ مواعدتك، عليك فقط أن تقصي الجميع كزوج محتمل. |
Aslında bu açıdan bakılınca, bunun bir kod olmadığını söyleyebilirim. | TED | في الواقع، من هذه الناحية، يمكنني القول، بأنه ليست برمجة. |