Kanıtın doğası gereği onu gösterme hakkım olmasa da İbrahim'in sınır dışı edilmesini gerektiren çok sayıda kanıtımız var. | Open Subtitles | على الرغم أنني لا أمتلك الحرية للافصاح عن تلك الأدلة لكن هناك دليل كافي يدعمنا للتأكيد على ترحيل ابراهيم |
Hıçkırarak ağladı ve bana, şimdi annesinin sınır dışı edilip edilmeyeceğini sordu. | TED | وسألتني وهي تتشنج إذا ما كان سيتم ترحيل والدتها الآن |
Ramon, Latin Amerika'ya sınır dışı ediliyordu. ABD ordusunda çavuş olan oğlu ise, başka bir yere sevk ediliyordu. | TED | كان يتم ترحيل رامون إلى أمريكا اللاتينية، بينما ابنه الذي كان رقيبًا في الجيش الاميركي، كان يجري إيفاده. |
Kısaca, Eyalet Başkanı, göçmenleri sürgün planını belirttikten sonra kendine çok düşman edinmiş. | Open Subtitles | بإختصار، لقد خلق الحاكم الكثير من الأعداء عندما أعلن عن عزمه ترحيل بعض الناس |
Binlerce insan sınırdışı ediliyor çocukları sizden ufak olanlar bile | Open Subtitles | ويتم ترحيل آلآف الناس في كل عام مع أطفالهم الصغار |
Yetkililer, Jarrah'ı Lübnan'a, doğduğu ülkeye göndermeye çalışıyor. | Open Subtitles | المسؤولون يسعون إلى ترحيل جارا إلى لبنان بلده الأصلي |
Hiç kimse kesinlikle sınır dışı edilmesin demiyorum; beni yanlış anlamayın. | TED | أنا لا أقترح بأنه لا يجب ترحيل أحد أبدا، لا تخلطُ بين الأمرين. |
Sonuç şu; ABD çoğu kez mültecileri sınır dışı edip eziyet ve ölüme gönderiyor. | TED | والناتج هو ترحيل الولايات المتحدة المتكرر للاجئين إلى أماكن ملاحقاتهم القضائية وموتهم. |
Mülteci ve Gümrük Müdürlüğünü arayıp seni ve karını sınır dışı ettireceğim ve sizi El Salvador'a göndereceğim. | Open Subtitles | سوف أتصل بدائرة ترحيل المهاجرين و أرحلك أنت و زوجتك إلى السيلفادور |
Bu benim partim ve çok sinirliyim, çünkü erkek arkadaşım sınır dışı edildi. | Open Subtitles | هذه حفلتي وأنا مستاءة لأنه تم ترحيل خليلي. |
Eğer yaparsa, annesinin sınır dışı edilmesini engeller misin? | Open Subtitles | حينما يقوم بذلك ، هل ستوقف ترحيل والدته ؟ |
Sayın Yargıç, bu adamı sınır dışı etmekle en basit anlamıyla onun haklarını yok saymış oluruz. | Open Subtitles | سيادتك، لو تم ترحيل هذا الرجل ببساطة سيُعد ذلك انتهاكاً لحقوق الإنسان |
Dün, sınır dışı edilen 3 göçmen çocuk hakkında çok iç karartıcı bir haber yayınladın. | Open Subtitles | بالامس ذكرت خبر سلبي عن ترحيل 3 اولاد من المهاجرين |
Ayrıca karısının ve kızlarının da sınır dışı edilmemesi konusunda güvence istiyor. | Open Subtitles | أيضا، هو يريد وعد بعدم ترحيل زوجته وبناته. |
Duruşma olmayacak Bay Gralton. sınır dışı edilme emri var. | Open Subtitles | لن يكون هنالك محاكمة جريلتون إنه أمر ترحيل بالقوة |
Siyasi cinayetler, işkence, sürgün, yargısız infaz, ...bunların hepsi o okullarda öğrendiklerin tekniklerden bazılarını içine alıyor. | Open Subtitles | أغتيالات سياسية، تعذيب" "ترحيل قسرى، سجن دون محاكمة مستخدمين ذات الأساليب التى قد" "يكونوا قد تعلموها فى هذه المؤسسة |
İngilizler, suçluları ne zaman Avustralya'ya sürgün etmeye başladı? | Open Subtitles | في أي عام بدأ " البريطانيون " في ترحيل المحكوم عليهّم إلى " أستراليا " ؟ |
Ama, yine de Jenny'i ilk başta sürgün ettiğini öğrenmeye can atıyoruz. | Open Subtitles | من احتجاز شقراء داخل المنزل , لكننا لا زلنا متشوقات لنعرف لماذا طلبت ترحيل (جيني) من الأصل |
sınırdışı etmeler tüm Avrupaya yayıldı. | Open Subtitles | ويتفشّى ترحيل البشر في مشارق أوروبا ومغاربها. |
Belki Iris ve hakimin, kardeşinin sınırdışı davasından daha büyük bir bağları vardır. | Open Subtitles | حسناً ربما "آيرس" والقاضى كانَ على أتصال بأكثر من مجرد قضية ترحيل أخيها |
Hükümet yabancı işçileri göndermeye karar verdi. | Open Subtitles | الحكومة قررت ترحيل العمالة الأجنبية |