| Sekiz yıldır nişanlıyız ama nikâh tarihi belirlemeyi reddediyor. Bu beni üzüyor. | Open Subtitles | لقد خطبنا لمدة ثمانيه أعوام و لكنها ترفض أن تضع معيادا للزواج |
| Avrupa'daki sınırlar onları reddediyor veya kabul etmek için saldırıyor. | Open Subtitles | كل الحدود في أوروبا ترفض لهم أو التهم بشجاعة لقبولهم. |
| Çünkü Tanrı'nın varlığını reddediyorsun, ya da inanıpta onaylamıyor musun? | Open Subtitles | لانك ترفض وجود الرب او لانك تؤمن و لكن ترفض |
| Lütfen, en azından bir fotoğrafını gösterene kadar hayır deme. | Open Subtitles | رجاءاً لا ترفض قبل أن أريكَ صورة له على الاقل |
| Ama, Isabella bana kızgın olduğu için benimle görünmek istemiyor. | Open Subtitles | لكن الان لأن ايزابيلا غاضبة منى ترفض بأستمرار الظهور |
| O pezevenge karşı ifade vermen gerekiyor dediğimde de her türlü yardımımı reddetti. | Open Subtitles | وهي ترفض أي نوع من المساعدة. لأنني حثثتها على أن تشهد ضد المقامر |
| Çok daha geçerli bir alternatifi ortaya çıkıyor ve kendi ameliyat olmayı reddediyor. | Open Subtitles | عندما يكون هناك بديلاً مجدياً للغاية رغم أنها ترفض إجراء العملية على نفسها |
| Firmam, yasal harcamalarımı ödemeyi reddediyor. - Ama babam yardım edebilir. | Open Subtitles | الشركة ترفض أن تدفع فواتيري القانونية لكن أبي على استعداد للمساعدة |
| Ama artık küçük olmayı reddediyor. O gün küçük olmayacak. | Open Subtitles | لكنها ترفض أن تبقى صغيرة ، ليس في ذاك اليوم |
| Bir kız vücudunu reddettiğinde tek evini reddediyor ve görünmezlik ve güvensizlik, onun sağlam olmayan temeli hâline geliyor. | TED | عندما ترفض الفتاة جسدها. فإنها ترفض بيتها الوحيد. والغموض والخوف يصبحان مؤسستها الهشة. |
| Hep beni dışarıya açılmaya, tecrübe kazanmaya, eğlenmeye zorluyorsun ama bana güvenmeyi reddediyorsun. | Open Subtitles | أنت تدفعني دائماً للخروج إلى العالم، للتجربة، والحظيّ بالمرح، لكنّك ترفض الثقة بي. |
| Santiago'nun Şükran Günü yemeğine gelmemek için bahane arıyorsun çünkü bir nedendendir bilinmez, bu bayramı normal biri gibi kutlamayı reddediyorsun. | Open Subtitles | انت تريد عذر حتى تتغيب عن عشاء سانتياجو لعيد الشكر لانه لسبب ما انت ترفض ان تحتفل بهذه العطله كشخص عادي |
| Bak, bazen hayır demek gerekir ama şimdi sırası değil. | Open Subtitles | حسنا هناك أوقات لكي ترفض ولكن هذه المرة ليست منها |
| -Ben öyle dedim. Ama aslında odasından çıkmak istemiyor. | Open Subtitles | أنا أقول مريضة و لكنها ترفض الخروج من غرفتها |
| Orman evcilleştirilmeyi reddetti ve kendi kurallarına göre yaşamayanları cezalandırdı. | Open Subtitles | ترفض الغابة أن تُروَّض وتُعاقب الذين لا يعيشون حسب قوانينها. |
| Ama şimdi kabul etmiyorsunuz ki aynı teknoloji bizi birbirimizden ayırıyor. | TED | وأنت ترفض الاعتراف إنها نفس التكنولوجيا التي تقوم بتفرقتنا الآن. |
| Hâlâ ailemi Arjantin'den çıkartmayı ret mi ediyorsun? | Open Subtitles | أنت مازلت ترفض المساعدة فى اخراج عائلتى من الارجنتين. |
| Bunu, kadına tecavüz eden erkeği cezalandırmayı reddeden devlette görüyoruz. | TED | نرى ذلك في الحكومة التي ترفض مُعاقبة الرجال المغتصبين للنساء. |
| Richter'e saklamasını söylediğin operasyon defteri hakkında CIA'e bilgi vermeyi reddettiğini biliyorum. | Open Subtitles | أنا مدرك بأنّ ترفض إعطاء وكالة المخابرات المركزية تفاصيل حول هذا دليل العمليات كان عندك جلد ريتشتر بعيدا. |
| Yapma ama. Ne zaman bizimkilerle takılacak olsak, gitmek istemiyorsun. | Open Subtitles | هيّا، بكلّ مرة نوشك على التسكّع مع أصدقائي ترفض الأمر.. |
| En elit dergiler makalelerin yüzde 95'ini reddeder. | TED | الصحف النخبة ترفض 95 بالمئة من الأطروحات |
| Belgeyi imzalamayı red ederseniz, önce adamınız Gordon'ı vuracağız. | Open Subtitles | إذا أنت ما زلت ترفض توقيع الإستسلام سنبدأ بإطلاق نار على رجالك، جوردن |
| Buraya ait olman için bildiğim tüm yolları denedim. Ama hepsini reddettin. | Open Subtitles | جرّبتُ كلّ وسيلة أعرفها لمساعدتكَ في الشعور بالانتماء، ولكنّكَ مع ذلك ترفض |