| Ama şu soruyu sormam gerekiyor: Ya bu riski almak zorunda olmasaydı? | TED | لكن علي أن اسأل: ماذا إذا كانت لم تضطر لهذه المخاطرة أساساً؟ |
| Hiçbir kadının, şiddet içeren bir durumu durdurmaya çalışmak zorunda kalmasını istemiyorum. | TED | لا أريد أن تضطر أية امرأة إلى تقليل حدة أي حالة عنف. |
| En azından şu Binbaşı saçmalığına devam etmek zorunda kalmayacaksınız. | Open Subtitles | على الأقل ، لن تضطر لمواجهة هذه الأشياء يا ميجور |
| Wadi Halfa'ya kadar dayanmanız gerekecek. | Open Subtitles | وسوف تضطر إلى الانتظار حتى نصل الى وادي حلفا |
| Anlaşılmak için sesinizi yükseltmeniz gerekebilir. | TED | لربما تضطر لرفع صوتك ليتمكن الناس من فهمك. |
| İki, benimle olduğun sürece aynada yansımana bir daha bakman gerekmeyecek. | Open Subtitles | وثانيا، لن تضطر أبدا لرؤية لرؤية صورتك مجددا، طالما أنك معي |
| Bu yüzden içinde giysileri olan bu bavulu yolladı böylece taşımak zorunda kalmayacakmış. | Open Subtitles | لهذا السبب أرسلت معي حقيبة ملابسها، حتى لا تضطر الى حملها وهيّ قادمة. |
| Sonra da buraya gelip hayatına yalnız devam etmek zorunda kalacak. | Open Subtitles | ثم قالت انها سوف تضطر إلى العودة إلى هنا ويعيش وحده. |
| Belki de oğlunuz sizin bununla yüzleşmek zorunda kalmanızı istemedi. | Open Subtitles | من الممكن ان ابنك لم يردك انت أن تضطر لمواجهتها |
| Eğer şanslıysan bu tekniği hayatın boyunca uygulamak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | إذا كنت محظوظاً ، فلن تضطر لإستعمال هذه التقنية أبداً |
| Düşündüm de, eğer onu bulursam, dükkanı satmak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | إعتقدتُ انه اذا امْكِنني أَنْ أَجِدَه لن تضطر لبيع المتجر |
| Volantis'te kölelerin dövmeleri olur böylece onlarla konuşmak zorunda kalmadan ne oldukları anlaşılır. | Open Subtitles | في فولانتيس العبيد يحملون وشومًا لكي تتعرف عليهم بدون أن تضطر للتحدث إليهم. |
| Bu nedenle, çekmeceye repliklerimi az daha büyük yazmak zorunda kalabilirsiniz. | Open Subtitles | لذلك قد تضطر إلى إرسال خطوط بلدي أكبر قليلا داخل الأدراج. |
| Söylemesi biraz zor ama ne zaman pantolonları atsan tekrar almak zorunda kalıyorsun. | Open Subtitles | من الصعب قليلا قول هذا لكن كلما تخصلت من السروال تضطر لشراءه مجددا |
| Özellikle de işin zor kısmı sen yapmak zorunda kalmamışsan. | Open Subtitles | خاصةً عندما لا تضطر للقيام بالجزء الصعب من المهمة بنفسك |
| İyi tarafından bakarsak 35 yıl boyunca midesinin guruldayışını dinlemek zorunda kalmadınız. | Open Subtitles | على الجانب المشرق، لم تضطر للإستماع إلى صوت معدته لمدة 35 عاماً. |
| Kız kardeşim hepsini ödemek zorunda kalmasın diye burada çalışıyorum. | Open Subtitles | إنني أعمل هنا حتى لا تضطر أختي لدفع المبلغ كله. |
| Çatı katındaki güvenlik kamerasıyla ilgilenmem gerekecek. | Open Subtitles | ستعمل تضطر إلى التعامل مع تلك الكاميرا الأمن في قاعة بنتهاوس. |
| İyi mal satın aldınız efendim, ama onu dövmeniz gerekebilir. | Open Subtitles | جعلت الشراء رائعا ياسيدي رغم ذلك قد تضطر لضربه في البداية |
| Eğer annen için birşeyler yapmak istiyorsan, babanı görmen gerekmeyecek mi? | Open Subtitles | بتأدية شيئ لأمك ألن تضطر الى رؤية والدك؟ |
| Bazen kendine gelmek için aklını yitirmen gerekir. | Open Subtitles | أحياناً تضطر ان تفقد عقلك قبل تصل الى احاسيسك |
| Suudi politik kararlarının bedelini ödemek zorundasın. | Open Subtitles | سوف تضطر لدفع الثمن, دفع ثمن القرارات السياسيّة السعوديّة. |
| Başka kovamız ya da süt kabımız yok karıncalar üzerinde yürümek zorundasınız. | Open Subtitles | ليس لدينا جرادل إضافية أو صناديق حليب لذلك سوف تضطر للسير فوق بعض النمل |
| Belki de projeler üzerine gerçekten zaman harcalamalısın böylelikle konuşma hazırlayıp ezberlemen gerekmez. | Open Subtitles | يحسن بك قضاء بعض الوقت في المساكن... فلن تضطر لاختلاق الخطابات... وحفظها غيبياً. |
| Bir eviniz oldu sizi sıkıntılardan uzak tuttuk ve kimsenin eziyetini çekmeniz gerekmedi. | Open Subtitles | أعني، أنه أصبح لديك بيت وأبعدناك عن المشاكل حتى كبرت وأن لا تضطر للتعلق في عربات الآخرين |
| Artık kendin için endişelenmeye gerek kalmadı. | Open Subtitles | لن تضطر للقلق أبداً بشأن التعرض للأذى مجدداً |