Hiç şüphem yok ki maymunluk dışı bir işkence görmüştü. | Open Subtitles | فقد عقله, مما حطم آي شك عن تعذيب القرده لبعضهم. |
Bu sadece cinayet değil, aynı zamanda parçalama ve işkence. | Open Subtitles | لم تكن جريمة قتل فقط, بل تشويه و تعذيب أيضاً |
İşkence ettiği insanların yüklerini taşıyor ve bu yük onun için çok ağır. | Open Subtitles | هو يتحمل عبء تعذيب العديد من الناس و هذا يُشكِّل عبئاً ثقيلاً عليه |
Uzman değilim ama hayvanlara işkence etmekle anılmak işler için kötüdür. | Open Subtitles | أنا لست خبيرا لكن ارتباطك مع تعذيب الحيوانات شيء سيىء للعمل |
Ağabeyimi öldüren adama işkence etmek istiyorum. Ona çığlık attırmak istiyorum. | Open Subtitles | أود تعذيب الرجل الذي قتل أخي ، أريد أن أجعله يصرخ |
Üzerinde çok sayıda bıçak yaraları, ciddi dayak ve işkence izleri varmış. | Open Subtitles | مع جروح طعنات متعددة و علامات تدل على ضرب و تعذيب شديد |
Ruslar geldiği zaman, amcamı kaçırdılar ve ona işkence ettiler. | Open Subtitles | عندما وصل الروس، فإنها وتضمينه في واقعة، وأحرزنا الصورة تعذيب. |
Ve özel bir günahkara işkence edeceksin. Senin için hazırlayacağız. | Open Subtitles | وأنت على وشك تعذيب آثم مميز جدا خصصناه لك بالضبط |
Yasadışı casusluk, işkence, Amerikan halkını gelir kaynağı haline getirme. | Open Subtitles | تجسس غير قانوني ، تعذيب تسييل الأموال من الشعب الأميركي |
Mesela Çin'de mükemmel yasalar çıktı, yasalara göre polis işkence uygulayamaz yoksa ceza görür. | TED | لذا في الصين، قوانين عظيمة جاءت لتنص على عدم تعذيب الشرطة للناس أو يتعرض الشرطي للعقاب |
Onlar uzun, bitkin, işkence yapılan, insanların sakatlandığı ve yakıldığı, yavaş yavaş yok olduğu idamlara alışıktı. | TED | فقد كانوا معتادين على رؤية عملية تعذيب طويلة جدا على منصة الإعدام، حيث يتم جدع الناس وحرقهم وجرهم بعيدا ببطء. |
Facebook'ta dolaşırken korkunç bir fotoğraf gördüm: Mısırlı gencin işkence edilmiş, ölü bedeni. | TED | بينما كنت أتصفح الفيس بوك، رأيت صوة، صورة بشعة، لجثة تم تعذيب صاحبها وهو شاب مصري يافع. |
Üstelik, bir çekiç ve balta çıkardık robotlara işkence edip öldürmelerini istedik. | TED | ثم قدمنا لهم مطرقة وفأس وطلبنا منهم تعذيب الروبوتات وقتلها. |
Bir ay sonra kardeşi işkence gördükten ve fabrikasına devletin el koymasından sonra, o da büyükannemi takip etti. | TED | لحق بها بعد شهر، بعد أن تم تعذيب إخوته واستولت الحكومة على مصنعه. |
Ölülerin yanında olmak zihnin işkence çarklarında sürekli kıvranmaktan iyidir. | Open Subtitles | خير لنا أن نكون مع الأموات من أن نرقد على فراش تعذيب فى غثيان لا ينقطع |
O çocukcağıza işkence etmeyi bırak da şu haline bir bak. | Open Subtitles | وقف تعذيب هذا الطفل المسكين. انظر ما كنت قد أصبحت. |
Oraya asla çıkma. İçeride Bay Walsh'un CİNSEL İŞKENCE ALETLERİ var. | Open Subtitles | لا تصعدي فوق أبدا لأن سيد والش وضع أدوات تعذيب جنسية في الأعلى |
Onunla yeniden bir araya gelme düşüncesiyle kendine eziyet etmeyi bırakırsın. | Open Subtitles | تستطيع الان التوقف عن تعذيب نفسك بفكره انك ربما تعود اليها |
Fakat, olur da intiharı başaramazsanız bitmek bilmeyen türlü işkenceye katlanacağızın bilincinde olun. | Open Subtitles | لكن إذا فشلتم في الانتحار فسوف تواجهون تعذيب مُستمر |
- Ama iş bitiriciyim değil mi? IRA olayımı hatırlasana. Belfast'ta İngiliz İşkencesi'ni. | Open Subtitles | اعطيتك اسباق صحفية, ماذا عن تعذيب الجيش الايرلندي الجمهوري للضباط البريطانين في بلفاست؟ |
İnsanlara işkence mi ediyordun? | Open Subtitles | هل هذا ما كنت تفعله أثناء الحرب؟ تعذيب الناس؟ |
Bu palyaçolara, beni ara sıra eğlendirmeleri için acı çektireceğim. | Open Subtitles | يجب عليّ تعذيب هؤلاء المهرجين بالترفيه عني من وقت لآخر. |
Karli'nin gördüğü işkenceyi öğrendikten sonra aklıma Erna'nın bana anlattıkları gelmemişti. | Open Subtitles | حين عرفت عن تعذيب كارلي لم أفكر بما أخبرتني إيرنا به |
Öpüşme bir ızdırap haline gelene kadar ve bedenleri bıkana kadar öpüştüler. | Open Subtitles | قبّلوا حتى التقبيل أصبحَ تعذيب والجسم قَلقَ. |
Köylülere akılalmaz işkenceler yapardı. | Open Subtitles | والذى كان يقوم تعذيب الفلاحين تعذيبا شديداً |
Lütfen kelepçeyi çıkar, bu işkenceden farksız. | Open Subtitles | قم بتحرير يدها الآن رجاءً إنَّ هذا تعذيب |
Askerler, kocasını işkenceyle öldürürken ona zorla seyrettirmişler. | TED | أجبرها الجنود على مشاهدة تعذيب وقتل زوجها أمامها |
Şükran Günü'nü annem olmadan geçirmek onun için bir işkenceydi. | Open Subtitles | الاحتفال بعيد الشكر بدون أمي كان تعذيب لها |
Bu yüzden sana İngilizce öğretme işkencesine bile katlanabilirim. | Open Subtitles | لذلك أنا سوف لا، حتى لو كنت لي تعذيب مثلك اللغة الإنجليزية. |
H.E.K.K.M.Ö: Hayvan Eziyeti ve Köleleştirmesine Karşı Mücadele Örgütü. | Open Subtitles | المحاربون الحقيقيون ضد تعذيب وإخضاع الحيوانات |