| Bu ve diğer sorulara cevap bularak belki bir gün kendimizi yaralar sadece hatıralarda kalacak kadar iyi iyileştirebiliriz. | TED | حين نجد إجابات على مثل هذه الأسئلة وغيرها ربما سنتمكن من شفاء أنفسنا جيداً وتبقى الندوب شيئا من الماضي |
| Yemek yaparken, iyi bir yemek için iyi malzeme gerekir. | TED | تحتاج في الطهو إلى مكونات وعناصر جيدة لطهي طعاماً جيداً. |
| Ve çok iyi sonuç alamayan okullar hesap vermek zorunda kalıyorlar. | TED | والمدارس التي لا يكون أداءها جيداً تجد نفسها تجري محادثات صعبة. |
| güzel bir şekilde yaşamak için Amerika'ya geldim ama nihayetinde bir çöpten farksızım. | Open Subtitles | ،لقد ذهبت إلى أمريكا لأعيش جيداً ولكنني في النهاية إلى جانب صندوق قمامة |
| Bu senenin seçim süreci örnek liderlik yapmak için iyi bir seçenek sunmuyor. | TED | العملية الانتخابية لهذا العام لم تعطِ خياراً جيداً لم تكن مثالاً يحتذى به. |
| Bize bir şey olduğunda ilk kararımız bunun iyi mi kötü mü olduğu. | TED | عندما يحدث شيء ما لنا، نقرر أولاً، ما إذا كان جيداً أم سيئاً؟ |
| Bu, birçoğumuz için geçerli olduğundan bana iyi gelen bir zihniyet olmuştu. | TED | وكما هي الحال مع العديد منا، لقد خدمتني طريقة التفكير هذه جيداً. |
| Evet, İyi bir sezon geçirdim. ama daha iyisini bekliyorum. | Open Subtitles | آجل ، لقد كان موسماً جيداً لي وأتَطلع لموسم أفضل |
| Sen de iyi biliyorsun ki; sizin yerinizi kimseye söyleyemem. | Open Subtitles | إنكِ تعرفين جيداً إنني لا أفكر إطلاقاً بتعريفكِ بأي أحد |
| Çok büyük bir bahis değil. Şekerin o kadar iyi sayılmaz. | Open Subtitles | ليست هذه مخاطرة كبيرة فأن سكرك ليس جيداً إلى هذا الحد |
| O söze iyi sahip çık piskopos çünkü tutmanı sağlayacağım. | Open Subtitles | فكر جيداً جداً منذ الآن أيها الأسقف بما وعدت به |
| Bize düşmanlarımıza güvenmemizi ve bunun daha iyi olacağını söylüyor. | Open Subtitles | إنه يطلب منا أن نثق فى أعدائنا وهو يعرف جيداً |
| Ben ne gördüğümü ve ne duyduğumu çok iyi biliyorum. | Open Subtitles | .دعيني أخبركِ شيئاً أنا أعرف جيداً ما سمعته و شاهدته |
| Ama durumu iyi anlayabilmek için zamanda biraz ileri gitmeliyiz. | Open Subtitles | ولكن لفهم الأمر جيداً على الشخص أن ينتقل أماماً بالزمن |
| Time'a kapak olmak için iyi görünmen gerek, değil mi? | Open Subtitles | يجب أن تبدو جيداً لغلاف مجلة التايم أليس كذلك ؟ |
| İyi görünüyorsun. İçeride de bu kadar iyi yedin mi? | Open Subtitles | تبدو في حال جيدة هل كنت تأكل جيداً في المطعم؟ |
| İyi görünüyorsun. İçeride de bu kadar iyi yedin mi? | Open Subtitles | تبدو في حال جيدة هل كنت تأكل جيداً في المطعم؟ |
| Kağıt üzerinde güzel görünüyor, ama orada kabul görecek bir kağıt değil. | Open Subtitles | ، الآن، يبدو هذا جيداً على الورق لكن الأسطول هناك ليس ورقى |
| - Yine sınıfta olmak hoş bir duygu değil mi? | Open Subtitles | يَبْدو جيداً لِكي يَكُونَ خلفيَ في الصنفِ ثانيةً، أليس كذلك؟ |
| Mektubumu bitiriyorum aşkım... bu gece çocuklarımı yataklarında iyice ört. | Open Subtitles | لذا، باختصار يا حبيبتي الليلة، غطي الأطفال جيداً في الفراش |
| Bilgi toplamak onun işiydi ve bu konuda çok iyiydi. | Open Subtitles | لقد كان يستكشف الأماكن و قد كان جيداً للغاية بذلك |
| Ve olay örgüsü, hepsinde bu, harika olan biçim vardır. | Open Subtitles | و كل القصص بها هذا الشيء هذا المنهج كان جيداً |
| Bu doğru değil. Dorwell serisini başından beri beğendiğimi biliyorsun. | Open Subtitles | ببساطة لَيسَت حقيقيَ.تَعْرفُي جيداً أنا أحببتُ سلسلة دورويل من البداية. |
| Bunlar çok güzeldi ama, uygun bir buluşma böyle olmamalı. | Open Subtitles | كان هذا جيداً و لكنها ليست طريقة لائقة لكي نلتقي |
| Onunla daha önce düzgün şekilde ilgilenmedim ama yalnız ölmeyeceğinden emin olacağım. | Open Subtitles | لم أعتني بهِ جيداً من قَبل لكني أكيد لن أجعلهُ يموت وحيداً |
| Eğer aynaya dikkatlice bakarsan, buralarında iz göreceksin. | Open Subtitles | إذا نظرت جيداً في المرآة، سترين علامات هنا |
| - Onlar babamın eldivenleriydi onları kullanırken dikkatli olsan iyi olur, tamam mı? | Open Subtitles | . لقد كانوا قفازات والدي من الأفضل أن تعتني بهم جيداً ، مفهوم؟ |
| Bu iltifatı çok Sıkı tutun. Sonrası için saklayın. | TED | تمسكوا بهذا المديح جيداً. تمسكوا به لوقت لاحق |
| - Eğer sizinkinin yarısı kadar iyi olabilirse-- - İyi olacaksınız. | Open Subtitles | إذا كنا نستطيع عمل نفس ما فعلت أنت ستعمل جيداً فقط |
| gerçekten en iyi şey olurdu. Tamam, bunu yapacağız. Güle güle. | Open Subtitles | هذا سيكون حقاً شيئاً جيداً حسناً ، سأفعل ذالك ، وداعاً |