O anda, bana vurmak için tüfeği kaldırdı. Tereddüt ettiğini gördüm. | TED | رفع بندقيته في تلك اللحظة ليضربني، لكني رأيت أنه كان مترددًا. |
Sosyal eleştiri yapmadan önce bu aşikarlık maskesini kaldırmak ve biraz farklı düşünmek gerekir. | TED | قبل أن نقوم بأي نقد اجتماعي لذلك أصبح من اللازم رفع ذلك الستار والتفكير قليلًا بطريقة مختلفة |
Çift kanat ile, üst kanatta kaldırma kuvvetini, alt kanatta itici kuvvetini elde ediyoruz. | TED | مع انقسام الجناح نحصل على رفع في الجناح العلوي ، ونحصل على الدفع في أسفل الجناح. |
Tamam, göz kapaklarını kaldırıp, yüz üstünü kontürlemeye ne dersin? | Open Subtitles | صور للجزء العلوي من الجسم ما رأيك بخصوص رفع الحاجبين |
Tamam dostum, bir şeyin yok. Kendini yukarı doğru kaldırabilir misin? | Open Subtitles | حسناً يا صاح، أنت بخير الآن هل تستطيع رفع نفسك ؟ |
Kendimi savunmam gerekirse, gerçekten açmak istemedim. | Open Subtitles | حسناً، كدفاع عن نفسي، فلم أرد حقاً رفع سماعة الهاتف |
Bunu daha yüksek sesle söyleyemez misin diye merak ediyorum. | Open Subtitles | أتساءل لو كان بوسعك عدم رفع صوتك والهمس بصوتِ منخفض |
65 desibelin üzerinde konuşmak için sesimi gerçekten yükseltmek zorundayım ve öğretmenler sadece seslerini yükseltmiyor. | TED | لا بد لي من حقاً رفع صوتي للحديث أكثر من 65 ديسيبل من الصوت، والمدرسين لا يرفعون فقط أصواتهم. |
Bazıları seçimlere adaylığını koyuyor ve işin statüsünü yükseltmeye yardımcı oluyorlar, böylece daha fazla öğrenci öğretmen olmak istiyor. | TED | أتعلمون، ترشّح بعضهم للوزارة، ولقد ساعدوا في رفع شأن المهنة وبذلك أراد عدد أكبر من التلاميذ أن يصبح أساتذة. |
Üç yıl önce, banka aldığımız kredinin hiçbir sebep göstermeden faiz oranlarını yükseltti. | Open Subtitles | مُنذ ثلاثة سنوات رفع البنك عائد الأستثمار، على رهننا من دون أيّ سبب. |
Hakem parmağını kaldırdı Hint Kaplanları bir kale daha aldı! | Open Subtitles | لقد رفع الحكم يده حصل النور الهنود على ويكت أخرى |
Gruba bir baktı ve şöyle dedi, pardon unuttum, önce elini kaldırdı, yumruğunu sıktı, ve gruba "Teşekkür ederim." | TED | كان يتطلع عبر المجموعة وقال- أولاً رفع يده، ونسيت ذلك- رفع يده، قابضاً إياها، ثم قال للفريق، "شكرا لكم. |
Tek yapmanız gereken itibarı kullanmak için gözlenebilirliği artırmak, bahaneleri ortadan kaldırmak ve beklentilerinizi iletmektir. | TED | هي فقط تتطلب شحذ السمعة من خلال رفع درجة الملاحظة. وإقصاء الأعذار وتوصيل التوقعات. |
Eğitim kredileri: Bu bir risk. Kısıtlamaları kaldırmak: Bu bir risk. | TED | القسائم التعليمية: هذه مخاطرة، رفع القيود: هذه مخاطرة. |
Gördüğünüz gibi Eric iri bir adam ve onu giydirebilmek için iki kişiye ve bir kaldırma aletine ihtiyaç var. | TED | كما ترون، إريك رجل ضخم، واحتاج الأمر مساعدين وآلة رفع ليرتدي ملابسه. |
Ne zaman isterlerse, tişörtümü kaldırıp damgayı göstererek beni aşağılamak istediler. | Open Subtitles | أرادوا أن أعرف أنه حيثما شاءوا يمكنهم رفع قميصي وتشويه سمعتي |
Kahin gözlerimizdeki perdeyi kaldırabilir bu cadı avcısını bulmamıza yardım edebilir. | Open Subtitles | الرائي يمكنه رفع الحجاب عن اعيننا ويمكننا من رؤية صائد السحرة |
Eminim çevredekiler dava açmak için eylem planlarlar. | Open Subtitles | فلتراهن أنّ السكّان المحليّين سيغرقوا في رفع الدعاوى |
Bunu daha yüksek sesle söyleyemez misin diye merak ediyorum. | Open Subtitles | أتساءل لو كان بوسعك عدم رفع صوتك والهمس بصوتِ منخفض |
Stresli durumlarda, sesi ve alaycı, aşağılayıcı sert tonu yükseltmek doğaldır fakat bu, konuşmayı tatminkâr olmayan, patlayıcı bir sona götürmeye neden oluyor. | TED | رفع الصوت والصراخ طبيعي في حالات التوتر، لكنه غالباً ما يجرّ المحادثة لنهاية نارية وغير مرضية. |
Bu sizi kelimenin tam anlamıyla yokuş yukarı iter. | TED | وهذا يعمل مباشرة على رفع معنوياتك مباشرة .. |
Çoğu zaman susturulmuş olanların hikâyelerini yükseltmeye çalışacak şekilde mesleğimi icra etme çalıştım. | TED | لقد حاولت إنشاء ممارسة تعمل على رفع قصص من تم إسكاتهم في معظم الأوقات. |
Her sene aynı kilit sonuçlara odaklandı. kullanıcı sayısı ama bahsi yükseltti. | TED | وظل متمسكًا بنفس النتيجة كل عام، عدد المستخدمين، لكنه رفع الرهان. |
Beşinci arayışımda biri açtı. | TED | في المرة الخامسة، رفع أحدهم سماعة الهاتف. |
İbrahim, oğlunu kesmek niyetiyle bıçağını kaldırır, kesin ve öldürücü darbeyi vurmak üzeredir, oğul bıçağın tam ağzındayken, bir melek kucağında bir koyun ile gelir ve der ki: | Open Subtitles | عندما رفع إبراهيم السكين بقصد الذبح عندما أوشك أن يذبح |
Olay yeri inceleme üzerinden parmak izi alamadı ama tasarımı görüyor musunuz? | Open Subtitles | وحدة الجرائم لمْ تتمكّن من رفع البصمات من عليه، لكن أترين التصميم؟ |
ve bu gerçekten önemli bir ilerlemeydi çünkü motorların güç yoğunluğunu çok yukarılara çekti. Artık daha küçük alandan çok daha büyük güç elde edebilirdiniz | TED | وقد كان إنجازا هائلا لأنه رفع تركيز الطاقة للمحرك فالآن يمكنك الحصول على طاقة أكثر من حجم أصغر |